Geri dönmek bir kabulleniş midir? Yoksa tekrar savaşmak mıdır aynı olaylarla?Bana sorarsanız geri dönmek demek her şeyi eskide bırakıp yeni başlangıçlar yapmaya çalışmak demek. Bir bakıma eskiyi kabullenmek ama kabullendiğin şeyi sevmemektir.
Çağrı'nın sorusundan sonra Kaan tekrar telefonunu çıkartmıştı ve Ege'yi arayıp buraya çağırmıştı. Ege de birkaç dakika içinde burada olduğunda herkes tedirginlikle Ege'ye bakıyordu. Ege ise -yazık çocuğa- her şeyden habersiz bakınıyordu etrafa.
"Ege, çok aşırı tepki verme ve lütfen bize küfretme bizim bir suçumuz yok valla." Diyerek başladı Çağrı.
"Noluyor söylesenize artık!" dedi Ege daha önce hiç duymadığım bir ses tonunda bağırarak. Ben Ege'nin sinirlenmesine hatta yüksek tonda konuşmasına bile alışkın değildim. Çağrı bana döndü. Sanırım bu onların arasında olan bir konuydu ve onları yalnız bırakmam gerektiğini anlatıyordu.
"Ben biraz odama gideyim. Rahat rahat konuşun siz." Ayağa kalkarak odaya doğru ilerledim ve odaya geçip kapımı kapattım.Onları dinlemeyecektim. Her ne kadar eski zamanlarda -yakın geçmiş diyelim- çok fazla kapı dinlesem de bu beni aşan bir konu gibi duruyordu. Yatağıma oturup telefonumu çıkarttım ve Ilgın'a yazdım.
RüzgârÇamlıı: Selam! Naber?
Ilgın meredeyse her saniye aktif olduğu için hemen cevap vermişti.
IlgınTurgut: Selaaammm iyi sen?
RüzgârÇamlıı: Ben de iyi.
IlgınTurgut: Nasıl oldun? İyi misin gerçekten?
RüzgârÇamlıı: İyiyim, iyiyim. Hızlı toparladım. Zaten serumu falan da çıkarttım.
IlgınTurgut: Bebeğim benim ya. Merak etme oraya bir geleyim sana muhteşem iksirimden yapacağım.
RüzgârÇamlıı: Zehirlenmeyeceksem olur tabii.
IlgınTurgut: Ayıp ediyorsun ama. Ne zehirlenmesi? Hem sen benim elimden zehir olsa içmez misin?
RüzgârÇamlıı: O lafı pek ciddiye almam. Daha çok sen köprüden atlasan ben de atlarım modundayım. Yani sen iç o karışımı sonra ben içeyim.
IçgınTurgut: A yok valla olmaz. Ben hasta değilim ki. Hasta olan sensin!
RüzgârÇamlıı: A yok valla içeceksin.
IlgınTurgut: Lan manyak mısın?! O karışım öyle etkili ki bir anda duvarlara tırmanacak kadar enerji verecek sana. Bir düşünsene enerjisi yerinde olan (yani ben oluyorum) birisi içerse ne olur?
RüzgârÇamlıı: Aman canım fena mı olur şöyle Spiderman gibi tırmansak duvarlara? Sen de çatıdan çatıya ağ fırlatırsın artık.
Kendi kendime kahkaha attığımı yeni fark ediyordum.
IlgınTurgut: Canım benim ya, kıyamam sana beynide gidik.
RüzgârÇamlıı: Aaaa sen ne kadar terbiyesiz bir bireysin böyle?!
Ilgın mesajı görmediğinde uygulamadan çıktım. Konuşmaları bitmişti sanırım.
Odadan çıkıp çıkmamak arasında gidip geldim bir süre. Sesleri gelmiyordu ama belki de kısık sesle konuştukları için duyamıyordum? Komodin çekmecelerinin birini açarak içindeki kulaklıklarımı aldım. Ve telefonumdan şarkı uygulamasına girip bir şarkının üstüne tıkladım.
Şarkı Barış Akarsu'nun Bir Sevmek Bin Defa Ölmek Demekmiş şarkısıydı.
Kulaklıklardan dolayı ses hiç gelmiyordu. Yatağa uzanıp bir bacağımı diğerinin üzerine attım ve ellerimi de karnımın üstünde birleştirip gözlerimi kapattım. Böyle durup şarkı dinlerken uykum çok geliyordu genelde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3. mahalle
Teen Fiction"Beni bırakıp gittiğin gün öldüm ben. Sen beni bıraktın ama kalbimi kendine aldın. Kalbim seninle beraber uzaklaştı benden ve o gün son kez aldım nefes, o gün son kez yaşadım, o gün son kez hissettim. Ama en acısı da ne oldu biliyor musun? O gün son...