32.BÖLÜM

243 7 0
                                    




Güven nedir? Nasıl kazanılır? Ya da şöyle sorayım, bir insanın sizi kullanıp kullanmadığını nasıl anlardınız? Ben anlayamadım. Tekrar kazanabilir mi peki bir kişi güveni? Güven bir binaydı ve depremler yüzünden yıkılmıştı peki yıkılan binalar onarılamaz mıydı tekrar? Onarılsa bile zaman alırdı. Vakti olan birisi için bu kolaydı tabii yapması gereken tek şey beklemekti. Ya vakti olmayanlar? Onlar ne olacaktı? Depremin enkazında kalacaklardı.

Güvenmek zordur, zaman alır. Ama aynı kişiye tekrar güvenmek cesaret gerektirir.

Zifri'nin evine gitmiştik ve yarım saat kadardır falan yatakta yatıyorduk. 58 ve ben aynı yatağı paylaşıyorduk. Arda ve 30 da kendi yataklarındalardı.
"Ne düşünüyorsun yarım saattir?" 58 uykulu sesiyle bana döndü. "Uykum yok. Rastgele şeyler düşünüyorum. Sen neden uyumadın." Yatakta doğruldu ve bağdaş kurup bana baktı.
"Rüzgâr nasıl denir bilmiyorum. Açıkçası sana söylemek ne kadar doğru onu da bilmiyorum ama ben sanırım 24'e karşı duygusal bir şeyler hissediyorum." Dudaklarını kemirerek bakıyordu bana. Vereceğim cevaptan mı korkuyordu yoksa Arda'ya aşık olarak doğru kararı verdiğini düşünmüyor muydu?
"Güzel bir şey değil mi bu?"
"O bana çok soğuk... Benden tiksiniyor gibi."
"Belki de tiksindiği sen değilsinidir. Belki de sana karşı duygularından tiksiniyordur."
"Bu daha kötü değil mi?"
"Arda geçmişinde yaşadığı olaydan dolayı bu duyguya kendisini kapatmış. Kime karşı bu duyguyu hissetse ona böyle davranacaktı." Ben de doğruldum ve bacaklarımı kendime çekerek oturdum.
"Yani git yapış dudaklarına mı diyorsun?"
Kahkaha attım.
"Saçmalama. Zaman ver demek istiyorum. Sevgini belli et ama korkutmadan kaçırmadan. Üzerine çok gidersen kaçar."
"Nasıl olacak bu?"
"İlgili davran işte bilmiyorum." O da gülümsedi.
"Arda'yı en iyi tanıyan sensin sanırım." Biraz kıskanmış gibiydi sesi.
"Geçmişi bilemem 58."
"58 değil, ismim İrem."
"Rüzgâr ben." dedim.
"Bir sayıdan bu kadar nefret etmem kötü sanırım."  "Değil." dedim sadece.
"Teşekkür ederim Rüzgâr." dedi.
"Ne demek."
"İyi geceler." Yatağa kendini bıraktığında direkt gözleri kapanmıştı. Bu haline güldükten sonra ayağa kalktım. Su almam gerekiyordu.
Üstümü biraz düzelttikten sonra odadan çıktım. Salonda yatanlara baktıktan sonra mutfağa girdim ve buzdolabını açıp soğuk suyu bardağıma döktüm.
"Uyuyamadın mı?" Kaan yanıma geldiğinde cevap vermedim.
Suyu içtiğim bardağı tezgaha bıraktım ve tam yanından geçecekken belimden tutup tezgahla kendi arasına sıkıştırdı.
"Ne yapıyorsun Kaan?" dedim sinirle.
"Sinirlenme bir ya! Konuşmamız lazım."
"Şu an bu şekilde mi?"
"Evet."
Birkaç saniye birbirimizin gözlerine baktıktan sonra konuştu, "Yaptıklarım için çok özür dilerim Rüzgâr. Ben hayatımda kimseden özür dilemedim. Özür dilemek büyüklüktür diyorum hep ama hiç kimseden özür dilemedim ben. Çünkü özür dilenecek şeyler yapmıyordum. Sen aklımı karıştırdın benim..."
"Benim yüzümden yalan söyledin ve beni benim yüzümden kullandın yani?! Bu kadar bencil olmamalısın." Kimse uyanmasın diye fısıldayarak konuşuyorduk.
"Bencil değilim Rüzgâr. Herkesten çok seni düşünüyorum ben olana inanamıyorum sana inanamıyorum beni değiştiriyorsun engelleyemiyorum. Korkuyorum bundan. Senin benim üzerimde olan kontrolünden çok korkuyorum ben Rüzgâr."
"Artık öyle bir şey yok. Korkmana gerek yok yani." Çekilmesi için biraz ittirdim ama hissetmemişti bile.
"O gün o teklifi yanlış anlattı sana Kudret."
"Doğrusunu anlat o zaman!"
"Tehdit edildim ben Rüzgâr. Senin ölümünle tehdit edildim. Senin, Zifri'nin, Çağrı'nın... hepsinin ölümüyle tehdit edildim. Ne yapmamı bekliyordun? Sen olsan ne yapardın Rüzgâr?" Yıkılmış görünüyordu. Saçları dağılmıştı ve kesinlikle birkaç kilo kaybetmişti.
"Bana anlatabilirdin Kaan. Kendi başına çözüm bulamadıysan bana anlatabilirdin."
"Bana inanmazdın ki! Daha yeni tanışıyorduk. Hepsini geçtim o an aklıma gelmedi böyle bir şey. Ama öyle olmaz değil mi? Kaan'ın düşünmesi gerekiyordu değil mi? Kaan her şeyi düşünmek zorunda."
"Manipüle etme beni!"
"Etmiyorum içimden geçenler bunlar." Elini saçıma götürdü ve bir tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Ben seni hâlâ çok seviyorum Rüzgâr."
"Ben artık seni sevmiyorum. Nasıl güvenebilirim sana? Böyle bir şeyi yapmışken nasıl güvenebilirim?!"
"Başka şansım yoktu nolursun inan bana güzelim. Yaşayamam ben sensiz bırakma beni. Kuzey seni de alıp İzmir'e taşınmak istiyor. Bırakamam ben seni Rüzgâr, gitme benden. Herkes gitsin sen kal."
Güldüm. Söylediklerine birazcık inansamda affetmek istemiyordum onu. Önce sürünmesi gerekiyor.
"Ne dememi bekliyorsun? Aşığım sana! Oldu mu? İt gibi aşık olmuşum sana ben Rüzgâr! Her sabah senin yüzüne bakarak uyanmak istiyorum her gece son duyduğum ses senin sesin olsun istiyorum. Kalbimi attıran tek kişisin sen. Yanımda hissettiğim tek nefes senin nefesin olsun istiyorum ben!"

3. mahalleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin