29. BÖLÜM

218 7 0
                                    




Ağlasam geçer mi? Ağlasam gözyaşlarımla akıp gider mi acılar?

2 saattir odada 24'ün yatağında bağdaş kurmuş  oturuyordum. Hala gelmemişti. Geleceğini bilsem de içimde kötü bir his vardı susturamadığım. Sağ elimin tırnaklarını avucuma geçirmiştim. Açık tırnak yaraları olduğu için tırnağımı geçirdiğim gibi avucumdan kanlar süzülmeye başlamıştı. Ayağa kalkıp tuvalete gittim peçete almaya.

Birkaç peçeteyi alıp avucuma koydum ve bastırmaya başladım. O sırada kapı açıldı. 24 kapıdan içeri düştü ve kapı kapandı. "24!" korkuyla yanına gittiğimde yerde yatan vücudunun aksine gülümsüyordu. "İyiyim ben." yanına yere diz çöktüm. Elimdeki daha kan olmamış bir parça peçeteyi aldım ve kanayan kaşını sildim. Biriyle kavga ettiği belliydi. Ya da dövüldüğü. "Sen bir de karşıdakini gör." deyip zoraki bir kahkaha attı. "Gel yatağa yat." odada peçete hariç hiçbir pansuman eşyası yoktu. Kolumdan destek alıp ayağa kalktığında kolunu omzuma attı ve beraber yatağına geçtik. "Burada bekle geliyorum." tuvalete hızlıca gidip eskiden annemin biz yaralandığımızda yaptığı gibi bir peçeteye biraz sabun sıktım ve ıslattım. Aslında yıkamamız daha iyi olurdu ama ayağa kalkıp duşa girecek gibi bir hali yoktu.

Hemen yanına döndüm ve dudağının yanındaki yaraya koydum peçeteyi. Çok büyük değildi ama küçükte sayılmazdı. "Ah!" koyarken biraz canı yanmış gibiydi. "Pardon." dedim ve tekrar tuvalete gittim. Ardından yumruk attığı için kanayan parmaklarına koydum. "Başka neren acıyor?" dedim endişeyle. "İnsanın arkadaşının olması çok güzel bir duyguymuş 55." yutkundum. Evet, insanın arkadaşlarının olması güzel bir duygu. Ama her güzel şeyin bir sonu vardır derler. Gülümsedim. "Başka bir yerim acımıyor, iyiyim. Şimdi daha iyiyim." ben de gidip kendi yatağıma yattım ve tavanı izlemeye başladım. Buraya girerken telefonlarımızı toplamışlardı. 24'e neler olduğunu çok sormak istesemde biraz dinlenmesi gerektiğini görüyordum.

Tavanı seyretmeye devam ettim. Bazen baktığınız düz bir duvar bile hayal ettiğiniz şeylere göre şekillenir. Eğer o tavanı gökyüzü olarak hayal ederseniz gökyüzünü seyreder gibi seyredersiniz. Eğer çiçeklerle dolu bir bahçe olarak düşünürseniz de daha derin nefesler almaya çalışırsınız sanki çiçek kokusunu duymak istermiş gibi. Ama tavana sadece bakarsanız aklınıza bir sürü konu gelir.
Ben de şu an tavana bakıyordum seyretmek yerine.

Kaan ile olan olaylar zihnimi rahat bırakmıyordu. Sadece Kaan ile olan olaylar da değil; Ilgın, Çağrı, Zifri, Ege...
onların sevgisini hiçbir zaman sorgulamamıştım. Hepsine inanmıştım. Tüm sırlarımı anlatabilecek kadar inanmıştım. Ilgın'ın arkadaşlığının sahte olduğunu asla düşünmezdim. Kaan şu sıralar biraz şüpheli davranıyordu ama yine de tahmin edemezdim beni hiç sevmediğini.
Acaba şu an arıyorlar mıdır beni? Kuzey arıyordur zaten. Ama diğerleri? Çağrı ve Zifri her ne kadar üzmüş olsa da onlara güveniyordum. Zifri'yle aramızdaki bağ farklı gibiydi. Hissediyordum. Bu öyle sıradan bir arkadaş hissi değildi, daha kuvvetliydi. Kuzey'le aramızdakiler gibiydi.

***

Aradan ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum ama uyumuş uyanmıştım. Yataktan kalkmadan 24'e döndüğümde gözlerinin açık olduğunu fark ettim. Tavana bakıyordu. "Nasılsın?" Yatakta doğruldum ve sırtımı yatak başlığına yasladım. "İyiyim. Hatta çok iyiyim. Hiçbir şey olmamış gibi." Güldükten sonra ona bakmaya devam ettim. "Şaka değil, ciddiyim. Gel." Ayağa kalkıp yanına gittim.
Elini gösterdi. Yarası yok olmuştu. Sonra kaşına ve dudağına da baktım. Oralarda da çok kalmamıştı. Sadece yara izi vardı.
"Oha! Nasıl oldu bu?"
Omuz silkti. "Bilmiyorum. Ama çok iyi." Kafamı salladım. Gerçekten mükemmel bir şeydi.
"Ben kaç saattir uyuyorum?"
"Bilmem 3 saattir falan herhalde."
"Oo baya olmuş."
"Derin bir uykuda gibiydin. Uyandırmak istemedim."
Gülümsedikten sonra tuvalete girdim ve musluğu açıp elimi suyla doldurdum. Birkaç kez aynısını yapıp suyu yüzüme çarptıktan sonra peçeteyle yüzümü kuruladım ve çıktım tuvaletten.

3. mahalleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin