3.Kişi Anlatımı:
Seungmin sabah kalkıp arkadaşları için hazırladığı kekleri süslemişti. Seungmin bu haline kendisi bile şaşırıyordu. Onun için aile kavramında olan tek annesi olsa da kısa süre içerisinde 7 kişi daha eklenmişti.Tabi birde Taehyun vardı. Seungmin ona pekte güvenmiyordu. Hiç kimseye güvenmez di gerçi. Bir tarafı ondan şüpheleniyor,diğer tarafı ise bir sorun olmadığını söylüyordu. Neden böyle bir şey yapsın ki?
Seungmin keklerin üzerine krem şantileri sıkmayı bitirdiğinde bir kutuya koydu ve hazırlanarak okula gitmek için yola koyuldu.
Sınıfa geçti ve sırasına oturup hocayı beklemeye başladı. Kekleri tenefüste verse iyi olurdu. Hocanın gelmesini beklerken Jisung ve Jeongin'in geldiğini görmüştü.
"Günaydın Seungmin." Jisung ve Jeongin'e aynı onlar gibi 'günaydın' demişti. Seungmin, Felix'i göremediği için şaşırmıştı belli etmese de, çünkü genellikle birlikte olurlardı.
"Felix'i arıyorsan sevgilisi ile özlem gideriyor. Sanki yıllardır görüşmüyorlar,sadece bir gün görmediler birbirlerini." Jisung son lafını sırasına oturup göz devirerek söylemişti.
"Eee Jisung,sen ne zaman açılıcaksın Minho'ya,yoksa bu gidişle evde kalıcaksın." Jeongin'in ima ederek söylediği şeye Seungmin kıkırdamış,Jisung ise ayağa kalkıp Jeongin'i yakalamaya çalışmaya başlamıştı.
"Seni bir elime geçiriyim görürsün bücür."
Jeongin, Jisung'tan kaçmak için sınıfta dolanırken bir andan da gülerek konuşmaya başlamıştı.
"Yalnız ben senden uzunum. Koru beni Seungmin!" Jeongin koşarak Seungmin'in arkasına saklandı.
Seungmin ikilinin arasında kaldığında daraldığını hissetmişti. Ama bunu sorun etmemeye çalıştı. Jisung, Jeongin'e ölüm tehtidlerini sıralıyordu, Jeongin ise Seungmin ile kahkaha atıyordu.
Seungmin kahkahasını durdurup ufak bir tebessüm ile onların atışmalarını izliyordu. Annesinden sonra ilk kez bu kadar çok gülmüştü. Seungmin'i mutlu eden şey ise yalandan değilde gerçekten mutlu olduğu için gülüyordu.
İkili atışmalırını hocanın gelmesi ile sonlandırıp derse başlamışlardı. Jeongin'in 'neden 2 gün tatil hızlı geçiyor da 40 dakika bu kadar yavaş geçiyor' diye düşünerek geçirmesiyle ders sona ermişti.
Seungmin sıranın altından kutuyu çıkarıp, diğerlerinin gelmesini söyleyip Hyunjin'in sınıfına gitmişlerdi.
Tabi Jeongin Hyunjin'i,ondan hoşlanan kıza soru anlatmasını görmeyi beklemiyordu. Jeongin sinirlenmeye başlamışken Seungmin neler olduğunu anlamaya çalışıyor,Felix ve Jisung ise çoktan durumu anlamış gülmemek için kendilerini tutuyorlardı.
Jeongin sinirle Hyunjin'in yanına gittiğinde Seungmin olayı anlamış kavga çıkmamısı için yanına gitmişti.
Jeongin sakin olmaya çalışarak gülümsemeye başladı.
"Sevgilim bende tam seni çağırmaya geliyordum." Jeongin gülümseyerek ikiliye bakıyordu. Bu gülüşü kız yada başka birisi anlamamıştı ama Hyunjin bu gülüşü çok iyi biliyordu, Hyunjin yutkunduktan sonra kurumuş dudaklarını dili ile ıslatıp Jeongin'in elini tutmuştu. Şuan da tutmazsa artık bir elinin olmayacağını biliyordu çünkü.
"Tabi gidelim,bende sizin yanınıza gelecektim zaten."
"Ama daha soruyu anlatmayı bitirmedin." Kızın konuşması ile Hyunjin kendi yüzünü ellerinin arasına almıştı.
"Hangi soruyu anlamadığını sormama gerek yok,malum daha sorunun bir kelimesini dahi okumamışsındır,sana Seungmin anlatabilir."
Seungmin ilk önce biraz büyümüş gözler ile işaret parmağı ile kendisini göstermiş,daha sonra kafasını hızla iki yana sallamıştı. Onlarla bile zar zor konuşurken bir başkası ile konuşma fikri hiç iyi değildi.
Hyunjin, Seungmin'in neden reddettiğini anladığı için kıza 'hocalara sorarsan eğer daha iyi olur'diyip Jeongin'i de alıp sınıftan çıkmıştı.
Chan,Minho ve Changbin'in sınıfına girip onları da çağırmışlardı. Bahçedeki çimenlerin üstüne oturup Seungmin'in çağırma nedenini bekliyorlardı. Seungmin her ne kadar zorlansa da sonunda konuşmayı başarmıştı.
"Geldiğiniz için teşekkür ederim. Ben size teşekkür amaçlı kek yaptım,sevip sevmediğinizi bilmiyorum ama eğer yemezseniz sorun değil. Her şey için teşekkür ederim." Son cümleyi Chan'a bakarak söylemişti,Chan ise ona gülümseyerek bakıyordu.
Hyunjin bir anda ayağa kalkıp 'bravo' diye bağırarak alkışlamaya başladı. Jeongin, Hyunjin'in bacağına vurup oturtmuştu.
Seungmin kekleri dağıtıp, Jeongin'in Hyunjin'e attığı bakışlar ile yemeye başlamışlardı.
Chan en son dayanamayıp sormuştu.
"Sizin aranızda ne oldu böyle?""Yok bir şey hyung."
"Emin misin?" Jeongin başını sallamıştı. Chan, Hyunjin'e baktığında o da Jeongin'e üzgün bir şekilde baktığını gördü. Zilin çalması ile herkes sınıflarına gitmişti.
Son derslere yaklaşmışlardı artık. Teneffüs zilinin çalması ile Seungmin eline kitabını alıp bahçedeki bir ağacın altına oturup çalışmaya başlamıştı. Sonbahara girecekleri için yapraklar yavaş yavaş sararmaya başlamıştı. Aslında bahçe oldukça kalabalıktı ama Seungmin tamamen derse odaklandığından pekte umursamadı.
Bir anda arkasından gelen bağırma sesi ile sıçrayıp sinirle arkasını dönmüştü ama karşısında gülerek kendisine bakan genci görmesi ile siniri dinmişti.
"Sanırım kardeşin ve sende alışkanlık haline gelmiş."
Chan sonunda gülmeyi durdurabilmiş ve Seungmin'in yanına oturmuştu.
"Böyle gidersen birinci olacaksın."
"Birinci olmayı pek önemsemiyorum,güzel bir üniversite kazanayım yeter."
"Peki."
Sessizlik hakim olduğunda ikisi de birbirine dönüp aynı anda konuştular.
"Teşekkür ederim."
"Özür dilerim." Chan,Seungmin'in neden özür dilediğini anlayamamıştı. Gerçi Seungmin'de neden teşekkür ettiğini anlayamamıştı.
İyi akşamlar herkese, nasılsınız? Okulların açılmasına sadece üç gün kaldı,ne ara geçti anlamadım bile. Sizde de çabuk geçtimi?
Atabilirsem bir kaç saat sonra yeni bölümü atarım. Kendinize iyi bakın:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin İzleri - CHANMİN
RandomSeungmin babasından ve evinden kaçarak Seul'a gider. Yeni bir hayat kurmaya çalışan Seungmin,karşısına çıkan gencin hayatı olacağını kim bile bilirdiki. Ama geçmişi onu bırakabilecek miydi bilmiyordu.