16.🌃

999 109 32
                                    

Jisung:
Kütüphaneden ayrıldıktan sonra sınıfa geçip dersi yağmur damlalarının cama çarpan sesleri ile dinlemeye başlamıştık. Ben hariç tabi. Kai'nin dedikleri aklıma takılmıştı.

Haklıydı,onu uzun zamandan beri seviyordum. Onu gördüğümde kalbim acıtacak derecede atıyordu,elim ayağım birbirine giriyordu,onun mutlu olabilmesi için herşeyi yapıyordum ve devam edecektim de.

Ama ona bir türlü söyleyemiyordum. Ailesi böyle konularda oldukça katı kişilerdi. Ama insan sevdiği kişiyi seçemezdiki,bizim diğerlerinden farkımız birbirimize olan sevgimiz,bağlılığımızdı.

Onun için her şeyi yapmaya hazırdım. O halde ondan kaçmak yerine yanında olmalıydım. Bu zamana kadar onu sevdiğim için,ailesi yüzünden üzülmesini istemediğimden bir şey dememiştim ama yanlış yapmıştım.

Dersler bittiğinde çıkışa hızlı adımlar ile gitmiştim ona yetişebilmek için. Jeongin ve Felix arkamdan seslense de bakmadım. Şuan da daha önemli işlerim vardı.Bugün tüm sorunları çözecektim.

Sonunda merdivenlerde onu gördüğümde koşarak yanına gittim ve omzuna dokundum bana dönmesi için.

"Minho." Bana gülümseyerek döndüğünde bende aynı şekilde karşılık vermiştim ve merdivenlerden inmeye başlamıştık.

"Eğer senin içinde sorun olmazsa bugün eve ikimiz birlikte gidelim mi?"

"Neden olmasın." Reddedeceğini sanmıştım ama cevabını duyduğumda rahatlamıştım.

Okuldan çıktıktan sonra su birikintileri ile dolu olan sokakta yürümeye başlamıştık. Ona dönüp baktığımda şemsiyenin altında,gözleri kapalı bir şekilde,bir tebessüm ederken görmüştüm. Ah bu görüntü...

Ona baktığımı bana döndüğü zaman anlamıştım. Başımı hemen yere eğip yürümeye devam ettim. Belime dolanan kola bakmıştım gözlerimi büyüterek.

"Şemsiyenin dışında kalıyorsun,hep ıslanmışsın hasta olacaksın." Belimden tutarak beni yanına çekmişti ve omuzlarım birbirine değiyordu. Şemsiyenin ucunu tutan elini diğer eline almıştı,ellerimiz birbirine çarpıyordu. Tanrım neler oluyor şuan!

Eve varmamıza az kalmıştı ve bizim arada sırada birbirine kayan gözlerimizden,ellerimizin birbirine çarpmasından,omzunun benim omzuma değmesinden başka birşey olmamıştı.

Gözlerimi sıkıca yumdum ve açtım. Yapabilirdim,yapacaktım. Derin bir nefes alıp verdim ve ona döndüm.

"Seninle bir şey konuşmak istiyorum." O da bana döndüğünde çekingen bir şekilde gülümsemişti. Sokağın ıssız bir yerinde durmuş ikimizde birimizin konuşmasını bekliyorduk.

"Ne tesadüf,benimde senle konuşmak istediğim bir konu var."

"Öyleyse sen başla."

"Hayır önce sen."

"Tamam." Ellerimi yumruk yaptım ve başımı yere eğip sessiz bir şekilde konuştum.

"Seni seviyorum." Başımı kaldırdım ve ona bakarak konuşmaya devam ettim.

"Ben seni uzun zamandan beri seviyorum. Bu arkadaşça veya kardeşçe bir sevgi değil. Her zaman senin yanında olayım istiyorum. Ailenden seni korumak,üzmelerini engellemek istiyorum. Bana saatlerce sarılmanı istiyorum. Daha demek isteyip de diyemediğim bir çok şey var. Ben seni gerçekten çok seviyorum. Ben senin her zaman yanında olucam."

Ellerini tutup gülümseyerek söylemiştim. Bana sadece dudaklarını birbirine bastırmış bir şekilde bakıyordu. Ben de bir şey demiyordum. Sanırım şuan sözlerin değilde gözlerin konuştuğu kısımdaydık. Şemsiye elinden düşmüştü. Artık tek benim değil onunda üstü ıslanmaya başlamıştı.

Geçmişin İzleri - CHANMİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin