14. Bölüm

2.8K 227 52
                                    

Sanguinarius

Bu defa kolumdan tutmasına müsade etmediğim Aref'in yönlendirmesi ile bir üst katta doğru çıkmaya başladım. Kapının önünde ki üçlünün yanında ayrıldığımızdan beri taş zemine çarpan ayak seslerimiz dışında ortama rahatsız edici bir sessizlik hakim olmuştu. Aslında birkaç dakikada bir diğerlerinden farklı olduğunu düşünmeye başladığım ciddi kan emiciyle konuşarak sessizliği kırmak istesem de buna cesaret edemeyip hemen vazgeçiyordum. Ve her vazgeçişten sonra hemen arkamdan gelen Aref'e kaçamak bakışlar atarak yürümeye devam ediyordum. İsteksizce çıktığım merdivenlerin duvarlarında beli aralıklarla görünen küçük yuvarlak camlar vardı. Bu camların yanından her geçtiğimde dışarıya bakmayı da ihmal etmiyordum. Bu sayede zaten kapalı olan havanın gider kararlığına da şahitlik ediyordum.

Bu bahsettiğim tekrarlar tırmandığımız merdiven basamakları başka uzun bir koridora çıkana kadar devam etti. Koridora geçmeden önce baktığım Aref, "Devam et,"diyeren beni yeni güzergaha yönlendirdi. Açıkçası bunu duyduğuma sevinmiştim. Çünkü bir kat merdiven daha çıkacak halim kalmamıştı. Aref'den onay aldıktan sonra koridora doğru yürümeye başladım. Burada da görünen yuvarlak pencereler diğerlerine göre fazlaca büyük oldukları için gün ışığı içerisini iyice dolduruyordu. Burada ki camlardan da dışarıya bakmayı ihmal etmeden yürümeye devam ettim. Bir süre sonra bitişine ulaştığımız koridorun sonunda bir kapı göründü. Kapının önünde durarak bakışlarımı Aref'e çevirdim.

Bana kaçamak bir bakış attıktan sonra kapıya doğru yaklaşan Aref, kolu çevirerek kapıyı açtı ve elini kapının ardındaki odaya doğru uzatarak, "İçeriye geç," dedi.

Artık bıkmaya başladığım bu emirlere bir kez daha istemeye istemeye boyun eğerek içeriye girdim. Ve Aref'in beni getirdiği yeni yere iyice göz gezdirdim. Burası bir yatak odasıydı. Ve yapının geri kalan kısımları gibi neredeyse boş bir yerdi. Bir adet yatak, gardırop, deri bir koltuk ve uzun siyah orta sehpa odada göze çarpan tek eşyalardı. Ve bu odada da tıpkı aşağıdaki salonda olduğu gibi büyük bir cam kapısı olan bir balkon mevcuttu.

Hâlâ geniş ama boş odada gezdirdiğim bakışlarımı Aref tarafından sertçe kapanan kapının sesini duyunca ona doğru çevirdim. Ve kapıyı kapatarak ağır adımlarla bana doğru yaklaşan Aref'e baktım. Onunla -daha doğrusu bir kan emiciyle- bir odada yalnız kalınca inceden gerilmeye başladım. Çünkü her ne kadar aşağıdaki vahşi dostlarının ve Kayra'nın elinden beni kurtarmış olsa da bu onun da bir kan emici olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Ama gene de Sanguinarius'a ilk getirildiğim zaman ki gibi korkmuyordum. Çünkü beni koruduğunu düşündüğüm bir antlaşmanın varlığını öğrenmiştim. Aref bana kötü bir şey yapacak olsa bunu koz olarak kullanmayı planlıyordum.

Kalp ritmimin hızlandığını hissederek bana yaklaşmaya başlayan Aref'den uzaklaşmak için geriye doğru birkaç adım attım. Aynı esnada da ona, "Neden beni buraya getirdin?" diye sordum.

İfadesizce suratıma bakan kan emici, beni duymuyormuşcasına yaklaşmaya devam etti. Belli etmemeye çalışsam da üzerimde ki gerginlik yerini korkuya bırakmaya başlamıştı. Aref'den biraz daha uzaklaşarak, "Hey! Kime diyorum?" dedim. "Niye cevap vermiyorsun?"

İfadesizce suratıma bakmaya devam eden Aref, deri koltuğu işaret ederek,"Otur şuraya," dedi ve durdu. Benimle her dediğini yapmak zorundaymışım gibi konuşması canıma tak etmişti.

Ona öfkeyle baktım ve,"Oturmuyorum!" dedim.

Tek kaşını meydan okurcasına kaldıran Aref, "Emin misin?" diye sordu.

Sesinde ki sert ton beni korkutsa da, "Evet eminim," dedim. "Senden korkmuyorum. Çünkü bana hiçbir şey yapamazsın!"

Bu defa kaşlarını hayretle çatan Aref, "Nasıl bu kadar emin oluyorsun?" diye sordu. "Seni şuracıkta öldürmeye kalksam kendini nasıl koruyacaksın?"

Vampir Sokağı Sanguinarius Serisi (2 Kitap) [Düzenleniyor]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin