Gece Sitesi
Yağmurun habercisi olarak gökyüzünü tamamen kapatan gri bulutlar ve beraberinde esen soğuk rüzgar sonbaharın artık geldiğini işaret ediyordu. Kendini bildi bileli bu mevsimden nefret eden Seko, öfkeyle araladığı kapıdan kendini dışarıya attı. Öfkesinin sebebi içeride kalan Emre'nin Ufuk için söyledikleriydi. Emre'nin inadı yüzünden Ufuk'un da bu yolculukta onlara eşlik etmesine müsaade eden Seko, "Ama bir şartım var," demişti.
Anında yüzü düşen Emre, "Şart mı?" diye sorunca keyifle sırıttı:
"Arkadaşın öyle elini kolunu sallayarak bizimle gelmeyecek," dedi.
Elaları yuvalarından fırlarcasına büyüyen Emre, "Sakın kollarını keseceğim, deme!" dedi.
Bıkkınlıkla gözlerini deviren Seko, "Tabii ki öyle bir şey yapmayacağım," diyerek cevap verdi. "Ama onu yanımızda götürürken ona bir esirden farksız davranmayacağız."
Aslında kurt liderin neyden bahsettiğini az çok tahmin eden Emre, gene de, "Ne demek oluyor bu?" diye sordu."Onu bir kafese mi kapatacaksın?"
Emre'nin bitmek bilmeyen soruları yüzünden sabrı tükenen Seko, yalnızca,"Birazdan görürsün ne demek olduğunu," demiş ve Raif'e dönmüştü. "Sen benim ne demek istediğimi anladın Raif. Şimdi git onu getir."
Başını sallayarak liderini onaylayan Raif, "Sen merak etme Seko, o iş bende," dedikten sonra Ufuk'u geri getirmek için onların yanından ayrılırken Seko da Emre'ye olan öfkesiyle birlikte dışarıya çıkmıştı. Ama dışarıya çıkar çıkmaz öfkesi yok oluverdi. Çünkü onu karşılayan suratlar içeride yaşananları unuturmaya yetti.
Seko'yu bu kadar mutlu eden köşkünün küçük bahçesine sığışan kalabalığı görmesiydi. Saatler önce hazırlıkları başlatması için yolladığı Raif'in topladığı kalabalık, bir an önce Sanguinarius'a varmak için sabırsızca liderlerinin komutunu bekliyorlardı. Bu yüzden Seko kapıda belirmeden önce kendi aralarında fısıldaşan kalabalık, liderlerini görür görmez sessizleşerek onun konuşmasını bekledikler.
Aralarında konuştukları şey elbette Sanguinarius'a yapacakları ziyaret ile ilgiliydi. İkinci kez kan emicilerle karşı karşıya gelecek olan kurtlar, bunun onları son görüşleri olmasını istiyorlardı. İşte o yüzden bu defa vampirlere merhamet etmeyeceklerdi. Çünkü daha önce düştükleri hataya bir daha düşmek istemiyorlardı. Değil Marya araya kim girerse girsin bu kez kurtadamları durdurmaya yetmeyecekti. Aralarında bu hususları konuşarak anlaşan kurtadam topluluğu, sessizce merdiven sahanlığında bekleyen liderlerine bakıyorlardı.
Ona savaş arzusuyla bakan suratlara, "Hoş geldiniz dostlarım," diyen Seko, güçlü bir koro halinde, "Hoş bulduk," cevabıyla karşılık aldı. Keyfi iyice yerine gelen Seko, tam konuşmaya devam edecekti ki arkasında kalan kapı cızırdayarak açıldı ve içeriden Semra ile Emre ikilisi çıktı. Konuşmaya devam etmek için ikilinin yerlerini almasını bekleyen Seko, bakışlarını kapıda belirenlere çevirmişti. O sıra şaşkın bakışlarla az önce seslerini duydukları kalabalığı süzen ikilinin düştükleri hayret Seko'yu daha çok keyiflendirdi.
"Vay be!" diyen Emre şaşkınlığını dile vuran ilk kişiydi. "Bunların hepsi senin gibi mi? Yani şey mi?"
Kendine engel olmayan Semra kıkırdayarak, "İlahi çocuk," dedi.
Semra'ya alıngan bir bakış atıktan sonra tekrar Emre'ye dönen Seko, "Evet hepsi benim gibi," dedi ve imalı bir tavırla,"Yani şey!" diye de ekledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Sokağı Sanguinarius Serisi (2 Kitap) [Düzenleniyor]
ParanormalGenç kadın uyumak üzereydi ki, aşağı kattan gelen seslerle irkildi. Yattığı yerden hızla doğruldu ve duyduğu sese kulak kabarttı. Aşağıdaki sesler gelmeye devam ediyordu, içini bir korku kaplamıştı. Yavaş ve temkinli adımlarla odadan çıkıp, aşağı ka...