Emre'nin kolundaki yaradan akan kan, ahşap zemine damlayarak küçük kırmızı bir göl oluşturmaya başlamıştı. Ama onun gözleri yarasında değil, devasa görünümlü kurtadamdaydı. Şahit oldukları yarasını bile ona unuturan Emre, baygınlık geçirecek kadar kan kaybettiğinden bile bir haberdi. Ama neyse ki diğerlerinin aksine Seko'nun dönüşümüne şaşırmayan Semra'nın telaşlı sesi Emre'ye kolundaki yarayı hatırlatmayı başardı. Bakışlarını önce sanki kan kaybeden oymuş gibi telaşla söylenen babaannesine çeviren Emre, hemen ardından kanlar içindeki koluna baktı. Yaranın kanamaya devam ettiğini görünce gözlerinin karardığını hisseden genç adamın kulağına bir kez daha babaannesinin endişeli sesi çalındı.
"Aman Yarabbi! Çok fena görünüyor. Bir şey yapmak gerek!"
Endişeyle çırpınan Semra için canından çok sevdiği torununu o halde görmek ızdırap vericiydi. Hemen bir şeyler yapılmazsa torununu kaybetmekten korkuyordu. Bu yüzden bakışlarını Seko'ya çevirerek, "Bir şey yapmalıyız Seko. Torunum çok kan kaybediyor," diye seslendi.
Fakat Semra'nın yardım istediği Seko, o sıra Ufuk'un işini hal etmekle meşguldü. Tek eliyle havaya kaldırdığı Ufuk'u iyice pataklayan kurtadam, işi bitince onu çöp gibi bir kenara fırlattı. Ve devasa kurtadam bunları yaparken Ufuk kendini korumak için hiçbir tepki veremedi. Yalnızca Seko'nun tek hamlede fırlattığı duvarın dibinde acıyla kıvranırken kurtadamın onu öldürmemesi için çaresizce dua ediyordu. Öyle ki öfkeyle soluduğunu duyduğu dev yaratığa göz ucuyla bakmaktan bile çekiniyordu. Ve onunla göz göze gelmemek için ahşap zemine diktiği gözlerini bir an olsun oradan ayırmıyordu. Diğer yandan da Emre'nin kolundan akan kanı içmemek için kendiyle ölesiye cebeleşiyordu. Ve hem böyle düşündüğü için kendinden utanıyor hem de Emre'ye saldırdığı için vicdan azabı çekiyordu. Önce Su'ya şimdide Emre'ye zarar veren Ufuk, sürekli çevresindeki insanlara zarar verdiği için çok üzgündü. Ve bunları düşündükçe gözlerinin dolmasına engel olamıyordu.
Birkaç dakika önce normal bir insan gibi gözüken Seko'nun sadece görünüşü değil, konuşurken hoş bir tını çıkartan sesi de değişmişti. Tok ve gür sesi ile sanki her şey normalmiş gibi hâlâ bir köşede bekleyen Raif'e seslenerek, "Al bunu aşağı götür Raif," diyerek korkuyla titreyen Ufuk'u işaret etti.
Emri alan Raif, ifadesizce bakışlarını Ufuk'a çevirdi ve ona yaklaşarak genç adamı çömeldiği yerden kaldırdı. Onu çekiştirerek Seko'nun bahsettiği yere doğru götürmeye çalışan Raif'in elinden kurtulmak isteyen Ufuk, var gücüyle direnmeye başladı. Ancak Raif'in güçlü kollarından kurtulması kolay değildi. Onu sıkıca tutan Raif, genç adamı hiç zorlanmadan Seko'nun emir ettiği yere doğru çekiştirmeye başladı. Daha üzerinde ki şoku atmayan Ufuk, şimdi de zorla bilmediği bir yere götürülüyordu. Raif'in elinden kurtulamayacağını anlayınca yardım istemeye başladı:
"Yardım edin. Semra Hanım, Emre lütfen bana yardım edin. Beni götürmesine izin vermeyin. Lütfen!"
Ufuk'un yardım istediği Emre'nin kan kaybeden vücudu iyice zayıf düşmeye başlamıştı. İstese de ona yardım edecek takati kendinde bulamazdı. Bu yüzden tek yapabildiği Ufuk'a acıyarak bakmak oldu. Semra'nın ise Ufuk'u düşünecek hali yoktu. Çünkü onu yalnızca torunu ilgilendiriyordu. Zaten onların yardımları bile Ufuk'u Raif'in elinden almaya yetmezdi.
Genç adamın yardım çığlıkları Raif onu içeriden çıkardığında da devam etti.Ve bir süre sonra iyice uzaklaşarak tamamen duyulmaz oldu.
Birkaç saniye içerisinde tüylü bir yaratığa dönüşen Seko, yine aynı sürede normal halini aldı. Ufuk'un zorla götürüldüğü yöne sert bir bakış atıp, "Aptal mahlukat," diye tısladıktan sonra ona hayretle bakan Emre'ye yaklaştı."Kötü olmuş," dedi genç adamın yarasına bakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Sokağı Sanguinarius Serisi (2 Kitap) [Düzenleniyor]
ParanormalGenç kadın uyumak üzereydi ki, aşağı kattan gelen seslerle irkildi. Yattığı yerden hızla doğruldu ve duyduğu sese kulak kabarttı. Aşağıdaki sesler gelmeye devam ediyordu, içini bir korku kaplamıştı. Yavaş ve temkinli adımlarla odadan çıkıp, aşağı ka...