4

813 45 6
                                    

Yağız...

Pazartesilerden kim nefret etmezdi ki?

Haftanın ağır geçeceğinin bir fragmanı gibiydi.

Hafta sonum tam bir rezaletti. Yorgunluğunu üzerimden atamamıştım. Kalçamdaki ağrıdan bahsetmiyorum bile. Utancımdan eczaneden ağrı kesici krem bile alamamıştım.

Bir de o evin olduğu sokakta iş yerimdi. Onu görmeye tahammülüm yoktu.

Mecbur saklanacaktım her gördüğümde.

Karakolun olduğu semt elit bir yerdi. Bu da o kişinin varlıklı olduğunu gösteriyordu.

Saçma sapan düşüncelerimden uzaklaşmam gerekiyor. Boy aynamdan son kez kendime baktım.

Uzundum, kirli sakallarımı iş yüzünden bu sabah kesmiştim. Polis üniformamla sert ve yapılı duruyordum.

Bu kasları yapmak epey acılı geçmişti. Sağlam bir programla bu hale geldim.

Aynayla daha fazla bakışmayı bırakıp evden çıktım. Evim ufak tefek bir apartman dairesiydi.

Küçük ve boştu.

Yürüdükçe insanlar başıyla selam veriyordu. Arabam yoktu otobüsle gidip gelecektim yeni iş yerime.

Otobüs durağına geldiğimde epey bir kalabalık bekliyordu. Birkaç geçip giden otobüsten sonra nihayet bineceğim otobüsüm geldi.

Kartı okutup boş bir koltuğa geçtim. Önümde çocuğuyla oturan bir anne vardı.

"Abi sen polis misin?"diye sordu küçük çocuk.

Arkasına dönmüş koca yeşil gözlerini bana dikmişti.

Bu yeşillikler hatırlamamam gereken birinin simasını aklıma düşürdü.

"Evet polisim"dedim.

Çocuklarla nasıl konuşulacağını bilmiyorum.

"Kötüleri mi yakalıyorsun sen?"diye sordu.

Başımı olumlu anlamda salladım.

"Kötüler ne yapar?"diye tekrar sordu.

"Hırsızlık,kaçakçılık,cinayet"daha da saymaya hazırlanırken annesi çocuğun kolundan tutup önüne döndürdü.

"Utanmıyor musun böyle şeylerden bahsetmeye el kadar çocuğa?"çirkefleşen sesine gözlerimi devirdim.

Ağzımı açacakken inmem gereken durağa vardığımı fark ettim. Bir şey demeden otobüsten indim.

Gerginliğim katlanmıştı. Bir çocuğa iyi şeyler kadar kötü şeyler de anlatılmalıydı.

Neyin doğru olduğunu bilmesi elbette önemliydi. Neyin kötü olması gerektiğini bilmek de.

Şapkamı iyice kafama geçirdim. O evin önünden geçecektim.

Önümü göremez halde yürüdüm ta ki iri bir bedene çarpana kadar.

"Kardeşim önüne baksana"bu ses.

Cevap vermeden yanından geçmek için hamle yaptım.

Kolumdan tuttu.

"Hop adam gibi özrünü dilemeden nereye?"dedi.

Tekrar gitmek için hamle yaptığımda kafamdaki şapkayı çıkardı.

Bu hareketiyle kafamı kaldırıp ona baktım. Yeşillikleri şaşkınlıkla baka kaldı.

"Se-sen"diyebildi.

"Lan bir kere de belanı arama"dedim.

"Hayrola beni mi takip ediyorsun?"diye sordu.

Sinirlerimi germişti kendinden emin tavırları.

"Üstümdeki ne benim?"diye sordum.

Mala anlatır gibi anlatacaktım mecbur.

"Polis üniforması"dedi.

Kafası karışmış şekilde bakıyordu bana.

İşaret parmağımla az ilerdeki karakolu gösterdim.

"Ora neresi?"diye sordum.

"Karakol da bunun konumuzla ne alakası var?"dedi.

Karşımda görünüşünün tam tersi salak biri duruyordu.

"Düşünme becerine sokayım"dedim.

Uzanıp elindeki şapkamı aldım.

"Küfür etme sikerim belanı"dedi.

"Sabır"diyebildim.

Gitmek için hamle yaptığımda tekrar koluma yapıştı.

"Lan kuş beyinli bıraksana"dedim.

"Adam gibi açıkla ne işin var evimin önünde?"alnında çıkan damara kaydı gözüm.

Cidden anlamamış mıydı?

"Git hastaneye IQ testi yaptırsınlar belki gerizekalığından dolayı koruma altına alınırsın"dedim.

"Sen de git EQ testi yaptır duygusuzluğundan dolayı inceleme altına alınırsın"dedi.

Elimi saçlarımdan geçirdim. Karşımda keyiflenen yüze baktım.

"Bak adını sanını bilme-"sözümü kesti.

"Ahmet Uzunlu"dedi.

"Aferin bir de TC ver tam olsun"dedim

Yüz ifadesi söylemeye hazırlanır gibiydi.

"Sus söyleme. Bak Ahmet kardeşim"dedim.

"Her siktiğine kardeşim mi diyorsun lan?"dedi.

"Lan bir sus Allahın belası bir dinle"dedim.

O kadar sinirlendirmişti ki üstüne her an atlayabilirdim. Dövmek anlamında elbette.

Boş boş bana baktı.

"Ben şu gösterdiğim karakolda polisim"tam ağzını açmıştı ki devam ettim.

"Orada çalışacağım aylar öncesinden belli olmuştu"dedim.

"Senin sapığınım de gitsin neyine uzatıyorsun böyle bahanelerle"dedi.

"Sakin ol Yağız sakin ol"dedim.

Kendimi sakinleştirmek zorundaydım.

Telefonumu çıkarıp saatte baktım. İlk günden on dakika geç kalmıştım bile.

"Ne halin varsa gör"dedim.

Başka laftan anlayacak gibi durmuyordu.

"Lan senden öyle bir nefret ediyorum ki, gelecekteki çocuklarımın katilisin"dedi.

Dediği şeyden pek bir şey anlamamıştım.

Bir dakika yoksa o geceden sonra eşcinsel olduğunu mu anlamıştı?

Hassas bir konuydu bu ama ondan da uzak durmam gerekiyordu.

"Napim benim yüzümden eşcinsel olduğunu anladıysan. Gerçi şu karizmamla kızları geç erkeklerin bile ağzı sulanıyor" dedim.

"Tükürim senin karizmana. Ne eşcinselliği lan! Sevdiğim kadını aldattığım için ayrıldım"dedi.

"Kimsenin bilmediği bir konuyu sevgiline söyleyip ayrıldın mı?"hayretle yüzünü inceliyordum.

"Sen aklımdan çıkmazken nasıl onunla bir gelecek kurardım"dedi.

Duyduğum cümle kalbimin teklemesine neden oldu. Avuç içlerim terledi.

Ona baktığımda ise elini ağzına götürdü ve bir şeyi yanlışlıkla ağzından kaçırmış gibi bana baktı.

Bir iki kere öksürüp boğazımı temizledim.

Terleyen avuç içimi üzerime sildim ve yanından yürüdüm. Bir adım atmıştım ki konuştu.

"Daha çok karşılaşacağız Yağız, mesleğinden dolayı"dedi.

Mesleğimden dolayı karşılaşmak mı?

HatamsınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin