3

921 46 6
                                    

Yağız...

Hata yapmak. Tam da içerisinde olduğum şey buydu. İnsanları yargılamak kolaydı.

İnsanları bir kılıfın içerisine sokmak da ta ki o kılıf bizim üzerimize geçene kadar.

Geçmişi atlatamamış biri olarak dünüme yeni şeyler sığdırdım.

Zevk aldığım bir şeydi bu. Tekrar yapmak için can atıyor gibiyim. Çocukluk arkadaşımı kenara attığım bir konuydu bu.

Eşcinsellik.

Şimdi ise bu konu beni de sarıyor. O gece yaşadıklarım aklıma yavaş yavaş geliyor zevkten dört köşe oluyordum.

Bir daha böyle bir şey yapmamalıyım. Ben ahiret inancı olan bir polisim.

Üstelik eşcinsel olduğu bilinen çoğu meslektaşım işten atılmıştı.

Ben ise yetimhanede zar zor çalışmış bir burs sayesinde polis okulunu bitirebilmiştim.

Hayat herkese asla adaletli olmuyor ki. Küçükken annem babam ve yeni doğmuş kız kardeşim bir tırın çarpmasıyla hayattan koparılmıştı.

Tek suçum o arabada olmayışımdı. Beni evde bırakmıştı babam. Hastaneden annemi ve yeni doğan kardeşimi alıp geleceğini söylemişti.

Keşke babamı son görüşümün olduğunu bilseydim de engelleseydim. Ne bilim ya da koca koca sarılsaydım.

Nerden bilebilirdim ki kimsesiz şekilde o hafta içerisinde yetimhanenin soğuk yalnızlığıyla karşılaşacağımı.

Bir sene hiç konuşamadım. Bir sene ruhtan ibarettim. Yiyor içiyor ve uyuyordum. Bir sene boyunca yas tuttum.

Annem babam ve yüzünü hiç görmediğim kız kardeşim için.

Hayat nasıl olurdu da bu kadar acımasızdı?

Kundakta gözünü dünyaya yeni açmış bir canı nasıl almaya kıyardı?

Azrail hiç mi utanmadı o bedenin ruhunu acımasızca alırken. O bebek,kardeşim hiç mi korkmadı ağlamadı.

Annemin kucağından annemle beraber ayrıldılar. Babam da onlara eşlik etti arkasında bir oğlunun olduğunu unutarak.

Bana kalan buz gibi üç tane mezarlık. Bana kalan ufacık bir mezarlık.

Kardeşimle mezarlıkta tanışmak zorunda olmak çok zordu. Henüz üzerimden atamadığım bir zorluktu bu.

Bugün pazardı iş yoktu. Yataktan bir türlü çıkamıyorum. Kalabalık insanların arasına katılamıyorum.

Ufak evimde yalnızlığıma küfrediyorum. Ne yatak benim acılarımı taşıyor ne de bükülmüş sırtım.

İnsanları korumaktan çok erken ölmek için polisliği seçtim.

Belki bir çatışmada belki de bir gasp olayında öldürülürüm. Ölüm o kadar basit değil demeyin.

Yılların yalnızlığı var içimde. Yılların koca özlemi. Ölüleri kıskanıyorum, kardeşimi de. O annemlerle beraber bense bu kötü dünyada sürünmeye devam ediyorum.

Bir başıma.

---

Ahmet...

"Bak selin ben seni aldattım bundan sonra yüzüne bakamam"dedim.

Ağlayan surata içim gidiyordu. Babamın anneme yaptığı şeyi ben sevdiğim kadına evlenmeden önce yapmıştım hemde bir erkekle.

"Ahmetim bana bunu yapacak biri değilsin sen"dedi.

Titreyen sesi kendimden tiksindirdi beni.

"Bahaneler üretmek istemiyorum,seni de oyalayamam "dedim.

Selinle üç senedir sevgiliydik. Bu hafta içerisinde onu istemeye gidecektim.

Ama öyle iğrenç bir durumun içerisindeydim ki kendime layık görmüyordum onu. O çok temiz bir kızdı.

Onu aldatmış biri elbette tekrarlardı bunu. Bizler hatamızdan ders alan insanlar değildik.

Yaptığımız hatayı tekrarlayan insanlardık. Kendimi çok iyi tanıyordum,bunu ona yaşatmaya hakkım yoktu.

"Nolur yalvarırım bana bir bahane ver ki sana olan sevgim nefrete dönmesin"dedi.

Çoktan ağlaması şiddetlenmişti. Onu öyle görmeye dayanamadım. Ayağa kalktım son kez kurban olmak istediğim o surata baktım.

"Yolun açık olsun"dedim.

Bu kadar basit değildi elbette benim için. O da kendine yedirip beni affedecek biri değildi.

"Nasıl Ahmettim nasıl bana dokunmaya kıyamazken başkalarına dokundun?"dedi.

Gözlerim yanıyordu.

Ağlamamam gerekiyor, hem erkekler ağlamazdı ağlarsa kıyamet kopardı hayatlarında.

En son annemin cenazesinde ağlamıştım. Annem öldüğü için değildi bu.

Koca bir ömrünü tek başına geçirmek zorunda olduğu içindi.

Annemi hastalığı değil yalnızlığı öldürdü.

"Gitmem gerekiyor"dedim.

"Ne yani her sabah kapıma papatya bırakan o insan yok mu şimdi? Pencereme taş atıp beni iki dakika görmek için o ayazda bekleyen kişi de mi? Ya yağmurda benimle ıslanan o kişi?"dedi.

Koca bir hıçkırık kaçtı ince dudaklarından. O hıçkırık sesi beni yıkmaya yeterdi.

"Selin yapma"dedim.

"Kubanın olayım yapma"diye ekledim.

"Ben mi yapmayayım Ahmettim ben mi?"dedi.

Sitem ediyor bu durumu kabullenmek istemiyordu.

O genç çocuk unutup gidelim demişti. Beni tanımayan biriydi.

Ben unutamam ki?

Nasıl olur da unuturum, aklıma gelen film şeriti gibi anılar varken unutmak mümkün müydü?

Sandalyemi düzelttim. Yüzüne tekrar bakmaya korktum sevdiğim kadının.

Arkama döndüm ve ilk kez burda buluştuğumuz bizim mekanımız olan sevimli kafeyi terk ettim.

Sevdiğim kadını suçlu olduğum halde ben terk ettim.

Yürüyüşümü hızlandırdım. Koşarcasına yürüdüm. Ayak bileklerim yanıyordu.

Nefesim daralıyordu.

Ciğerlerim durmam için yalvarıyordu.

Ben ise sadece koçar adım yürüdüm.

Çıkmaz sokağa saptığımda dizlerim daha fazla dayanmadı koca cüssemi taşımaya. Sert çekilde dizlerimin üzerine düştüm.

Çıkmaz bir sokağa sapmış ve ne yapacağımı bilemez halde diz çökmüştüm.

Gelecekteki çocuklarımın annesini, ömrümün devamını geçirmek üzere olacağım kadını arkamda bırakmıştım.

Nasıl olurdu da çıkmaz sokağa sapmazdım?

Ömrümün büyük bir kısmını burda geçirecek gibiydim, çıkmaz bir sokakta.

Ben dışında kimse bile isteye böyle bir sokağa sapmazdı.

HatamsınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin