Değişmek için çabalarsın. Her günün geçmişinden farklı olsun istersin ama bir noktaya kadar bu devam eder. Bu sabah uyandığımda eskisinden daha da kötü hissettiriyordum.
Bunun en büyük nedeni değişimimi kaldıramıyor oluşumdu. Gökyüzü bana eşlik edercesine kara bulutlarla kapatmıştı kendini. Yağmur yağmıyordu ama her an bulutlar patlayacak gibi duruyordu.
Arabanın camından dışarı izliyordum. Yağmurun yağacağını tahmin eden insanlar koştura koştura evlerine gidiyorlardı. Kırmızı ışıkta durduğumda ışıkların altında oturan bir kız dikkatimi çekti.
Kırmızı ışığın yandığını fark etmemiş olacak. Farketseydi minik kucağında duran peçeteleri avuçlayıp duran arabalara satmaya çalışırdı.
Kıza bakmaya devam ettim kafasını kaldırdı bakışlarımız kenetlendi hafifçe gülümsedim.
"Acıyor mu?" Ahmetin sesi kızdan ayırdı beni.
Ona döndüm yeşil ışık yanmıştı arabayı hareket ettirdi.
"Hayır"dedim.
Sabah erkenden doktora gitmiştik. Dikişlerim alınmıştı ama koca bir iz karnımda duruyordu.
"Tuhafsın sabahtan beri"dedi.
"Uykusuzum ondan"dedim.
Yalan söylüyordum omzuma dokunsa çocuk gibi ağlayacaktım.
"İstersen sahilde oturalım bir nefes alırsın"dedi.
Gökyüzüne baktım patlamaya hazır bulutlardan bakışımı çekip Ahmete olur anlamında başımı salladım.
Sahil kenarına gelmiştik. Arabadan inip iki adım ötemde olan banka doğru yürüdüm ve banka bıraktım kendimi. Hava epeyce soğuktu.
Ahmet de yanıma gelip oturdu. Sigara paketini bana uzattı. İnce bir dal alıp dudaklarıma götürdüm.
Ellerini siper ettiği çakmakla sigaramı yaktı. Kendi için de sigara yakıp önündeki manzaraya kafasını çevirdi.
"Anlat Yağız"dedi.
"Anlatacak bir şey yok"dedim.
"Yine çocuklaştın sen"dedi.
Konuşmam gerekiyordu, gözlerimi gökyüzüne kenetledim.
"Unuttuğumu sandığım yalnızlığım buluyor beni tüm bedenimi bir zehir gibi sarıyor yavaş yavaş. Bu duygu önce kalbimden başlıyor tüm bedenime yayılıyor. Üşütüyor beni Ahmet, kendimi güneşin ortasında karanlık bir kutuda hissediyorum. Aydınlığın içindeki karanlıkta. Ailesiz büyümek çok zor"
"Ailesiz büyümek çok zor" dedi beni taklit ederek.
"Bu yaşıma kadar hiçbir şeye şikayet edemedim. Yetimhanede önüme ne konulduysa yiyip köşeme çekildim, dayak yiyeceksem sesimi kısıp o dayağı yedim. Çünkü arkamda dağ gibi babam yoktu. Koşarak ona sığınamazdım. Yaralarımı saran bir annem de yoktu. Temizlenmeyen yaralarım hep iz bıraktı bende. Çok tuhaf..."susmaya niyetim yoktu.
"Kalabalık sofraları özlüyorum, çocuk seslerini...hele şu uzun binalar var ya kıskanır gibi bakıyorum. Ahmet, bir ev var mahallemde ışığı iç ısıtıcı o kapıyı çalıp onlara katılmak az da olsa ruhumu ısıtmak istiyorum. Bir tabak sıcak yemek bir sarılış insan ne çok muhtaç kalıyormuş bunlara hele de soğuk bir günde, hava da karardıysa " dedim.
"Mutlu ya da ne bilim işte huzurlu olmak neden bu kadar uzak?"diye sordum.
Ahmet oturuşunu düzeltip bana döndü.
"Onca olumsuzluğa rağmen mutlu olmanı istiyorum. Onca acıya ve diplere gömülmelerine rağmen gülmeni istiyorum. Herkesin ne kadar mutlu olduğunu bilmelerini istiyorum. Bir enkazdan sağ çıktığına dünyanın şahit olmasını istiyorum sevgilim" Soluklanmak için duraksadı.
"Bakın yaşamın bileklerini kesmeye çalışan bu çocuk mutlu, bakın saçlarını kazıyan bu çocuk mutlu ve bakın hiç sevilmemiş bu ruh huzurlu demek istiyorum. Her olumsuzluğa rağmen bağırmak ve mutluluğunu dillendirmek istiyorum. Senin mutluluğunu paylaşmak istiyorum. Şu an hissettiklerini değiştirme gücüm yok. Ama söz veriyorum herzaman baş ucunda olacağım" uzun konuşmasını bitirdi.
Gözlerim dolu dolu ona baktım.
Ne yapmıştım da böylesine mükemmel birine rastlamıştım?
"Ahmet hiç gitme benden"dedim.
Uzanıp dudaklarından öptüm. Yeşil gözlerinin içi parlıyordu.
"Üşüteceksin kalkalım "dedi.
Etrafıma bakındım biz ve uzakta duran çiçekçi bir kadından başka kimse yoktu sahilde.
"İster misin?"diye sordu.
Başımı olumlu anlamda salladım.
Ahmet uzağımızdaki kadının dikkatini çekmişti sonunda. Kadın koca adımlarla yanımıza geldi. Kısa boylu yaşlı bir kadındı.
"Buyrun"dedi.
Uzattığı çiçek ortanca çiçeğiydi. Çok güzel görünüyordu.
Ahmet cebinden bir bahçe satın almaya yetecek kadar para çıkarıp kadına uzattı.
"Evladım bu çok"dedi.
"Teyzem çiçeklerin için az bile. Şu güzelliğine bak"dedim.
"O zaman size fal bakayım ödeşmiş oluruz"dedi.
Aynı anda Ahmetle birbirimize baktık.
"Ayrılın da ortanıza oturayım evladım, bacaklarıma kara sular indi"dedi.
Ahmet bankın bir ucuna ben diğer ucuna kaydık. Yaşlı kadın ortamıza oturdu.
Elimi alıp avucumu açtı.
Yüzündeki ifade pek de iyi görünmüyordu. Elimi bırakmadan Ahmetin eline uzandı onun da avucuna baktı.
Gözleri bir Ahmetin elinde bir benim elimde geziyordu.
"Nasıl olur?"diye mırıldandı.
"Teyze anlat da biz de bilelim"dedim.
Ahmet benim aksime çok ilgisiz duruyordu.
"İkinizin hiç karşılaşmaması gerekiyordu"dedi.
Tek kaşımı kaldırıp kadına odaklandım. Ahmet de bakışlarını denizden çekmiş kadını dinliyordu.
"Beraber oldukça ömrünüz kısalacak ya da biriniz yaralanacak belki de ölecek"dedi.
"Teyze dalga geçmenin sırası değil"dedi Ahmet.
"Evladım, keşke dediklerim yalan olsa"duraksadı.
"Birbirinizin ruh eşisiniz ama bu hayatta beraber olamazsınız"dedi.
"Okursak ne olacak?"Ahmetin sesindeki alaycılık dikkatimden kaçmamıştı.
"Şimdiye kadar başınıza gelenlerden hiç mi şüphelenmediniz?"diye sordu kadın.
"Yok öyle bir şey"dedi Ahmet.
" Evladım kusuruma bakmayın canınızı sıktım ama yalan konuşmam ben" dedi kadın mahçup şekilde.
İkimizden de ses çıkmadı.
Kadın kalkıp yanımızadan uzaklaştı. Ahmete baktım.
Gözleri gözlerime değdiği an şiddetli bir yağmur başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hatamsın
Teen FictionBirbirine zıt işler yapan iki kişi. Her beraber olduklarında ödemeleri gereken bir bedel vardı. Beraber olmaları evren için koca bir hatadan ibaret. Zıtlıkları aşıp mutluluğa ulaşabilecekler mi? (Eşcinsel romandır)