Bağırış sesleri uykumu böldü. Yataktan doğrulup etrafıma baktım.
Ahmet biraz kıpırdanıp uykusuna geri döndü. Ayağa kalktım Ahmetin dolabından kendime temiz kıyafetler seçip üzerime geçirdim.
Sesler yükselmişti. Hızlıca banyoya girip işlerimi hallettim ve evden çıktım.
Kapının önünde olan manzara kanımı dondurmuştu.
Etrafı polislerle çevrili olan adamın sırtı bizim eve dönüktü. Rehinenin boynuna tuttuğu bıçakla bağırıyordu.
"Namusumu temizleyeceğim lan!" Sesi midemi bulandırdı.
"Hakan biz boşandık yalvarırım bırak"dedi kadın.
Polis arkadaşlarım beni fark ettiğinde şaşkınlıkla baka kaldılar onlara sus işareti yapıp sesiz adımlarla önümde olan adama yaklaştım.
Aramızda dört beş adım kalmıştı.
"Ne demek boşandık lan! Bizim adette boşanmak yok! Ölmediğin sürece" adam kararlılıkla konuşmuştu.
"Babay anneymi bıyak" ince çocuk sesini duyduğumda etrafıma baktım.
Polislerin arasında küçük kızı görmem kalbime koca bir yük bindirmişti.
Mavi gözleri ağlamaktan kızaran kız karşımda duruyordu. Ayaklarının dibine düşürdüğü bebeğinin farkında bile değildi.
Oyuncağını unutacak kadar acı çekmiş olmalıydı.
Sinir katsayım artmış şekilde adama doğru yürüdüm. Arkadan sıkıca sardım onu.
Bir elim bıçağı tutan elindeyken diğer elimle kadını ondan kurtardım. Kadın çığlık atarak polislerin içine koşmuştu.
Benden iri olan adam karnıma dirseğiyle vurdu. Acıyla kendimi geriye attığımda bu sefer bıçağın hedefinde ben vardım.
"O polis ona zarar verirsen hapiste çürürsün!" polislerden birinin bağırması bulanan mideme iyi gelmemişti.
Ne yani ben dışındaki o kadın yaralansa daha az mı yatacaktı?
Benim görevim o kadını korumaktı. O kadın var olmasaydı ben de var olmazdım.
Halkım benden üstündü bu polisler kafayı mı yemiştiler? Belki de suçluyu durdurmak içindi.
"Kan dökülecek" diye bağırdı adam.
Kendimi korumak için arka arka yürüdüm. Ayağımın taşa takılmasıyla dengemi kaybettiğim için kendimi yerde buldum.
Adam bunu fırsat bilmiş olacak ki üzerime çöktü.
Bıçağı karnıma batırdığında nefesim kesildi. Nefes almak için adeta ciğerlerim çığlık atıyordu.
Bıçağı çıkardığında derin bir nefes almak için dudaklarımı araladım ikinci bir darbeyle nefesim tekrar kesildi.
Polisler koşarak adamı üzerimden aldılar. Berbat bir ağrıyla kıpırdanamıyordum bile. Zaman kavramını yitirmiştim.
Bir beden başımı kaldırıp dizlerine koydu. Görüşüm bulanıklaşmıştı.
"Lan ne bakıyorsunuz ambulansı arayın" bu ses Ahmetten başkasına ait değildi.
"Dayan can özüm dayan"dedi. Ahmetten ilk defa böyle bir kelime duymuştum.
Can özüm demişti. Kıkırdadım karnımdaki ağrı artınca yüzümü buruşturdum.
"A-ahmet iyi-iyiyim"diyebildim.
Nefes almam git gide güçleşiyordu. Bilincimi kaybetmemek için konuşmaya başladım.
"Sus lan sus"dedi Ahmet.
"Su-susarsam uyu-uyurum ya geri uya-uyanamazsam" diyebildim.
Yüzüme düşen göz yaşıyla gözlerimi biraz daha açıp yüzüne baktım. Yeşil gözlerinden yaş akıyordu.
Bu görüntü o kadar mutlu etti ki beni. Hayatım boyunca kimse beni önemsememiş tek bir göz yaşı dahi dökmemişti.
Karşımda bir aydır tanıdığım bir beden koca cüssesine inat hüngür hüngür ağlıyordu.
Gülümsedim hayatım boyunca en içten gülüşümü ona armağan ettim.
"Ciddiyetine sokim bu durumda nasıl sırıtırsın lan!" diye söylendi.
"Ağ-ağlıyorsun"dedim.
Beni uyanık tutmaya çalıştığının farkındaydım.
"Korkuyorum"dedi.
Cümlesini yarı bilincimle tarttım. Kurumuş dudaklarımı araladığımda devam etti.
"Yağız köpek gibi korkuyorum lan! Ya tekrar bu gözler bana bakmazsa? Hayatımdan silinmenden korkuyorum herkes gibi"dedi.
"Ben her-herkes değilim"dedim. Boğuk bir öksürük sarstı bedenimi. İğrenç bir ağrı vardı üzerimde.
Sanki tüm bedenim parçalara ayrılmıştı da son anlarımı yaşıyordum. Kafamı hafif kaldırıp karnıma baktım.
"Ti-tişörtün batmış"dedim.
"Ya sabır"dedi. Konuyu değiştirmek istedim. Canımın yanması bir yana onun tek göz yaşı daha ağırdı.
Koca beden ağlıyor ben ise çaresizce yerde uzanmıştım. Bileğimi bile kaldıramadım. Göz yaşını silemedim.
"Belk-belki ailem beni bek-bekliyordur"diyebildim.
Ölmek için yalvaran biriyken şimdi karşımda duran bu yüzü bir daha görememek düşüncesi üzüyordu beni.
"Saçmalama yalvarırım zamanı değil gitmek yok"dedi. Ağlaması şiddetlenmişti. Bilincimi kaybetmemek için çok uğraştım.
"Bırakma beni Yağızım" dedi. Sesi yalvarırcasına çıkıyordu.
Son kez yüzüne bakıp gözlerimi yumdum.
Karşımda annemler vardı. Annemin elinde kundakta bir bebek. Yerden doğrulup onlara doğru koştum.
Karnıma baktığımda kan lekesi yoktu. Duraksadım ellerimi bakış açıma getirdim. Küçücük ellerimle kala kaldım.
Ben annemlerin öldüğü seneye dönmüştüm. Anneme baktım.
"Anne ben büyümüştüm" dedim.
"Evet büyüdün oğlum"dedi.
Bizi ayıran köprünün önüne geldim. Tam adım atacaktım arkamdan kulağıma gelen sesle duraksadım.
"Bırakma beni yağızım" Ahmetin sesiydi bu. Omzumdan arkama baktım.
Diz çökmüş bana bakıyordu. Perişan görünüyordu. Ne ara ayağındaki sargıyı çıkarmıştı ki?
"Oğlum gel"annemin şefkatli sesiyle ona döndüm.
Annem koca bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Babam da annemi onaylarcasına başını salladı.
"Yağız sevdiğine gel"Ahmet konuşmuştu. Sevdiğim kişi Ahmet miydi?
Yüksek bir ağlama sesi duydum. Ağlayan bir bebeğe aitti.
Annemin kucağındaki kardeşim acıyla ağlıyordu. Sesi içimi yakmıştı.
Heryer karanlığa büründü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hatamsın
Teen FictionBirbirine zıt işler yapan iki kişi. Her beraber olduklarında ödemeleri gereken bir bedel vardı. Beraber olmaları evren için koca bir hatadan ibaret. Zıtlıkları aşıp mutluluğa ulaşabilecekler mi? (Eşcinsel romandır)