"Ahmet deli etme lan adamı!" dedim.
"Bak gülüm bunu giydin giydin giymedin yüzümü göstermem sana"dedi.
"Göstermezsen gösterme"dedim.
Bu dediğimi büyük ihtimalle pişman olacaktım.
"Öyle mi?"dedi.
Omuzları çöktü sinirli yüz ifadesi anında yerini kırgın bakışlara bıraktı.
"Biz ne sevgili ne de arkadaşız alt üstü ev arkadaşıyız ne var bunda"dedim.
"Ev arkadaşınla sevişiyorsun yağız!"
"Her defasında bunu yüzüme vuracaksan onu da yapmam"dedim.
"Allah razı olsun"dedi.
İnce uzun parmaklarını saçlarının arasından geçirip bana baktı. Kaybolan öfkesi katlanmış olarak geri döndü.
Erkut beni ziyarete gelmişti, Ahmet çocuğu kapıda durdurmuş hastanenin hastalar için verdiği gömleği giymemi istiyordu.
Hava sıcaktı onu giysem bunalırdım.
"Of Ahmet"dedim.
"Seni bu dediklerine köpek gibi pişman etmezsem bana da Ahmet Uzunlu demesinler"dedi ve odadan çıkıp gitti.
O çıkar çıkmaz içeri Erkut girmişti.
"Uzun zaman oldu"dedi.
Ahmetin üzerimde oluşturduğu etkiden dolayı Erkuta cevap vermeden önce yatağın üzerindeki gömleği üzerime geçirdim.
Düğmelerini iliklemek için doğrulduğumda Erkut benden önce davrandı.
"Yaralısın ben yaparım "dedi.
Başımı olumlu anlamda salladım.
Tam son düğmeyi de ilikleyecekken kapı açıldı.
Koca bir siktir çektim.
Uyandığım ilk gün Erkut beni ziyarete gelmişti o zaman Ahmetle karşılaşmışlar ama biz görüşemedik.
Birkaç gün sonra Ahmetin yeni aklına gelmiş olacak ki bana Erkutu sordu. Ben de onunla kavgalı olduğumuzu anlattım.
Biraz baskı yaptığında ki bu yaralı halime aldırmadan aletimi ağzına almasıydı onu durdurup eşcinsel olduğu için kavga ettiğimizi söyledim.
İşini yarıda bırakıp dakikalarca gülmüştü bana.
Sen nesin o zaman demişti.
Erkutun yüzü alt kısmıma eğilmiş elleri gömleğimin altını kavramıştı.
Görüntü dışardan biri için oldukça farklı algılanmaya açıktı. Hele ki kapı gıcırtısından bile kuşkulanan Ahmet için.
Bir elimle Erkutun göğsüne baskı yaparak kendimden uzaklaştırdım. Tekrar Ahmete baktığımda yüzünde şeytani bir ifade vardı.
Bize doğru geldiğinde kavga edeceklerinden emindim. Dibimize kadar geldi.
Elini kaldırdı ve beni ensemden kendine sert şekilde çekip dudaklarımdan öptü.
Olayın şokuyla ne tepki verebildim ne de ağzımı açabildim.
Benden ayrıldı, komidinin üzerindeki telefonunu alıp odadan çıktı.
"Seni hemcinsin öptü ve sırıtıyorsun" Erkuta baktım.
"Bir dakika bir dakika.. yüzün de kızardı lan!" aniden yataktan ayağa kalkıp bana şok olmuşcasına baktı.
"Ben de bu konuyu seninle konuşmak istiyordum Erkut"dedim.
Köpek gibi pişmandım. Kazadan sonra Ahmet'e olan hislerimin aşkın ötesinde olduğunu fark etmiştim.
Kendimi kabullenmiştim. Şimdi yaptığım eşekliği telafi edip ömürlük dostumla aramı düzeltmem gerekiyor.
"Bu konu derken HASTALIĞIM mı?" hastalık kelimesini yüksek ama iğrenti bir ses tonuyla söyledi.
"Delenme de otur karşıma"dedim.
Dediğimi yapıp Ahmetin geceleri yaralıyım diye yanımda uyumayıp küçük koltukta uyumaya çalıştığı ve sabahları koyun koyuna uyandığımız yatağımın karşısındaki küçük koltuğu bana yaklaştırıp oturdu.
"Dökül Yağız Bey"dedi.
Bacak bacak üstüne atıp ellerini birbirine kenetledi.
Göz devirdim ve ne var ne yoksa baştan sonra anlattım. Elbette yatak sahnemizi üstü kapalı şekilde anlattım.
"Lafın kısası hayat sana dediklerim yüzünden ağzıma sıçtı"dedim.
"Tükürdüğünü yalattı desen daha iyi"dedi.
"Erkut bırak süslü cümleleri" yavaşça yataktan doğruldum.
Erkut isminin tam aksine beyaz tenli ufak tefek biriydi. Yanımdayken erkek kardeşim gibi duruyordu.
Beyaz tenine eşlik eden mavi gözleri pembemsi dudakları melekleri kıskandıracak tarzdaydı.
"Sen uzun zamandır sözlü kelime duymamışsın ha"dedi.
Dalga geçiyordu.
"Afettin mi kardeşini lan? "dedim.
Kenarı yukarı doğru kıvranan dudaklarına baktığımı fark ettiğinde kafasını başka yere çevirip bir iki kere öksürdü.
Ciddi kalmaya beni süründürmeye çalışıyordu ama pek de başaramıyordu.
"Lan Erkutum söylesene senden başka kimim var ha?" son silahımı kullanma vaktim gelmişti.
"Ahmet?" tek kaşını kaldırıp bana baktı.
Doğru diyordu artık hayatımda o vardı.
Hatta hayatım oydu.
"O hayatımda değil hayatımın kendisi"dedim.
"Kusturma beni Yağız"dedi.
Ufak bir kahkaha attım.
Yüzümü inceledi.
"İlk defa böyle gülüyorsun"dedi.
"Ne?"anlamamıştım.
"Seni tanıdığımdan bu yana ilk defa alayla değil de gözlerine kadar ulaşan ışıldamayla gülüyorsun. Yüzünde hep derin bir ifade vardı, gülerken bile bu ifade kaybolmuyordu ama..."duraksadı.
Doğru kelimeleri arıyor gibiydi.
"Seni hayatımda ilk defa böylesine mutlu görüyorum"dedi.
Acıyla yanan gözlerimi yumdum, ortam bir anda duygusallaşmıştı.
"Erkutum ben...onun için hayatta döndüm"dedim.
"17 yaşımızdayken intihar etmeye çalışmıştın hatırlıyor musun?"diye sordu.
Başımı hatırladım dercesine aşağı yukarı salladım.
"O gün yetimhanede fare zehri içmiştin şükür ki az bir miktardı. Elim kolum bağlı hattı olmayan telefondan ambulansı arayıp durumunu anlatmıştım"duraksadı.
Yüzüne baktığımda gözlerini kapatmış o güne dönmüştü.
"Kadın sana yoğurt yedirmemi falan söylemişti, o gün ölmekten zerre korkmuyordun. Karşında yaprak gibi titreyen bendim canı yanan sendin. O gün sana ne söylemiştim?"diye sordu.
Neden bu olayı anlatmaya başladığını şimdi anladım.
"Bir gün seni yaşama bağlayacak biri çıkacak karşına. Arkandan bağıracak 'Yağız ben geldim tüm yaralarını sarmaya' diyecek ve yalnızlığını söküp atacak demiştin"dedim.
Her bir kelimesini hatırlıyordum. O cümlesi o gün bana umut olmuştu.
"O gün çoktan geldi"dedi.
Gülümseyerek yüzüne baktım. Kollarımı kocaman açtım. Tereddüt etmeden kollarım arasına girdi.
Özlemiştim Erkutumu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hatamsın
Teen FictionBirbirine zıt işler yapan iki kişi. Her beraber olduklarında ödemeleri gereken bir bedel vardı. Beraber olmaları evren için koca bir hatadan ibaret. Zıtlıkları aşıp mutluluğa ulaşabilecekler mi? (Eşcinsel romandır)