32- Mont Hırsızı

22.2K 2.3K 629
                                    

Mavi Gri - O Ben Olamam

İyi okumalar bebeklerim. ♥

"Ne var bu kafede bu kadar?" diye söylenen Selen'in koluna girip Araf'ın beni görmeyeceği ama benim onu görebileceğim bir yere oturdum. Araf'ın hikayesinde etiketlediği konumu gördüğümde bunu bir işaret olarak görmüş ve Selen'i zor bela ikna ederek buraya getirtmiştim.

Selen, Araf'ın babaannesinden sonra en yakın arkadaşlarımdan biriydi. Araf'ı sevdiğimi o da bilmiyordu ancak bu bilgiyi kimse bilmiyordu zaten. Kan grubunu öğrenmeden kendimi kaptırmak istemediğim için anlatmamıştım. Gerçi artık kan grubu negatif olmasa bile her şey için çok geçti ama kafaya takmıyordum.

Sonuçta iğne olmadan bir tanecik çocuğumuz olabilirdi. Eğer dualarım kabul olursa ve Araf'ın kan grubu negatife dönerse her şey daha kolay olacaktı tabii. Yine de benim için vazgeçilmez kriter olarak gördüğüm negatif kan grubu hislerimin önünde kalkan olamamıştı.

Huysuz bir keçiye, pozitif kan gruplu, deli divane âşıktım.

Selen, montunu çıkarıp yanına koyarken ben de sıcaklandığımı fark etmiştim. Onun gibi montumu çıkarıp yanımıza gelen garsondan iki çay istedim. Henüz karnım acıkmamıştı. Buraya hangi akılla gelmiştim onu da bilmiyordum. Araf beni görse kan grubunu soran manyak olduğumu anlar mıydı?

Ama merak etmiştim işte. Dün gece konuştuğumuzda yarın beni bulacağını söylemişti. Şüphelendiği biri olduğunu ve o kişiyle konuşacağını söylemişti. Aslında şu an kendimi ele veriyordum. Araf'la bu konuşmayı yaşadıktan sonra onunla aynı kafede oturarak kimliğimi açık ediyordum. Ancak beni başkası zannetmesindense kim olduğumu anlamasını tercih ederdim. Zaten oturduğum yerden beni görmesi mümkün değildi.

"Ee, Selen? Nasıl gidiyor hayat?" diye sordum. Bir yandan da bana sırtı dönük Araf'ı izliyordum. Geniş omuzlarına baktıkça eriyip bitiyordum. O omuzları yuvam yapıp başımı yaslamanın hayalini kurarken kafedeki garsonun Araf ile arkadaşının masasına yaklaştığını görmüştüm. Bakışları bariz bir şekilde Araf'taydı. Kaşlarım çatıldı. Bu kız sanki...

"Güzel gidiyor. Ama asıl haberlerin sende olduğunu hissediyorum. Sen-... Cennet, sen beni dinliyor musun?"

"Ha?" diye saçma bir tepki verip Selen'e döndüğümde gözlerini kısarak bana baktığını fark etmiştim. "Dinliyorum tabii ki," dedim ancak aklım o kızda ve bakışlarındaydı. Neden Araf'a öyle bakıyordu?

Tamam, Araf aşırı tatlı biri olabilirdi ama öyle bakmasını istemiyordum. Benden başka birinin onu bu şekilde görmesini de istemiyordum. Bu imkânsızdı, biliyordum ancak içimdeki kıskanç kıza bir türlü engel olamıyordum.

"Dinlemiyorsun." Selen, sırıtarak arkasına yaslandı ve kollarını göğsünde birleştirdi. "Dökül bakalım Cennet Hanım."

"Ya valla bir şey yok. Benim dikkatim hep dağınıktır."

Garson kız, onların masasından ayrılırken peşinden bilerek bir kâğıt düşürmüştü. Araf, uzanıp o kâğıdı aldığında kaşlarımı çattım. Neden elin kızlarının kâğıtlarını alıyordu bu keçi?

Sakin ol, Cennet. Saçmalıyorsun.

İç sesimin mantıklı sözlerine kulak vermeyi çok istesem de kıskançlığıma engel olamıyordum. Araf, kızın peşinden giderek ona kâğıdı uzattığında aralarındaki kısa sohbeti duyabilmek için kulaklarımı sonuna kadar açmıştım ancak kafedeki uğultudan hiçbir şey duyamamıştım. Araf, yeniden masasına dönerken yüzünü kısa bir anlığına da olsa görebildiğim için huzurluydum. Ensesini izlemek de keyifliydi ama yüzünü görmenin apayrı bir keyfi vardı.

0 RH (-) | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin