38- Sana Yalan Söyledim

22.7K 2.6K 1K
                                    

Araf

"O köpeği tanıyorum. Eskiden ev köpeğiydi. Aşıları tamdır. Kuduz aşısına gerek yok, gerçekten."

"Sen ciddi misin? Tanıyor musun köpeği?"

Cennet, bakışlarını kaçırıp neredeyse duyulmayacak bir sesle "Hayır," dediğinde derin bir nefes aldım. "Yürü, başımın belası. Yürü."

Hastaneye yaklaştığımızda Cennet'in de korkusu katlanarak artıyor, bir türlü çenesini kapatmayı bilmiyordu. Sürekli beni yolumdan alıkoyacak şeyler söylüyordu. Eğer temastan hoşlanmadığını bilmeseydim çenesini kapatması için çok etkili bir yöntem uygulayacaktım ancak yürümesi için destek olmak dışında ona dokunmuyordum.

"Cidden gerek yok. Geri dönelim. Lütfen."

Artık sabrım taştığında adımlarımı durdurmuş, Cennet'in yüzüne düz bir ifadeyle bakmıştım. "Cennet," dedim dişlerimin arasından. Kızarmış gözleri gözlerimi bulurken burnunu çektiği anda sinirim uçup gitmişti. Korkmuş halini tatlı bulduğum için kendimi pataklama isteğiyle dolarken konuştum. "Sadece birkaç saniye sürecek aşı mı yoksa ömür boyu kuduzla yaşamak mı?"

Cennet'in dudakları büzülürken saniyeler sonra cevabını vermişti. "Kuduzla yaşamak."

"Sabır," diyerek söylendim.

"Çokça lazım olacak," diyerek karşılık verdiğinde sırıtmamak için kendimi zor tutmuştum. Kız başından beri bana yaşatacaklarının göz dağını vermişti. Ve ben buna rağmen bu akıl hastasına kendimi kaptırmıştım. Kendimi bu konuda tebrik etmemek imkânsızdı.

Cennet'i hastaneden içeriye zor bela soktuğumda iğneye gittikçe yaklaştığı için korkusu artıyor, artan korkusuyla beraber agresifleşiyordu. Bu sefer oklarını bana yöneltirken "Hepsi senin yüzünden," diye homurdandı. "Sen çağırmasaydın gelmeyecektim ve köpek de beni ısırmayacaktı."

"Aynen öyle, benim yüzümden. Senin yerine iğne olabilsem olurdum ama maalesef ki bu mümkün değil." Lafı geçince bile tekrardan gözleri dolmuştu. Bir umut gözlerini gözlerime çevirdi ve sevimli bir yüz ifadesi takınıp baktı. "İstemiyorum. Bırak beni ya, ben kuduzla yaşarım."

Eğer istediği şey onun sağlığıyla ilgili olmasa kullandığı yüz ifadesini oldukça ikna edici bulabilirdim. İğne fobisini bildiğim için ve iğne olması gerektiği için ben de endişeliydim. Ne yapacağımı, onu nasıl sakinleştireceğimi bilmiyordum ancak bu duyguları dışarıya yansıtmamak için epey çabalıyordum.

"Deli deli konuşma," dedikten sonra Cennet'in durumunu acildeki bir doktora söylemiştim. Cennet'i bir yere oturttuktan sonra artık yürümek için desteğime ihtiyacı olmadığı için ellerimi ondan çekmeye yeltendim. Korkudan ne yaptığını bilmeyen Cennet, elime yapışıp sıkıca tutmasa bunu yapacaktım.

Kalbim teklerken onun elini sıkıp desteğimi göstermekten çekiniyordum. Şu an korkudan dolayı dikkat etmiyordu, ona dokunduğumu fark ederse gerilebilirdi. Benim yanımdayken gerilmesini istemiyordum. Rahat olmasını istiyordum. Zararsız bir şekilde elini hafifçe sıkmayı denerken bu esnada gözlerimi de Cennet'in yüzünden ayırmıyordum.

Fark etmemişti bile. Gözleri birazdan ona yapılacak kuduz aşısındaydı ve bundan başka bir şey düşünemiyordu. Yarası çoktan temizlenmişti.

Gerçekten... Köpek de tam üzerine gelip Cennet'i ısırmıştı. Eğer köpek ısırmasaydı ne söyleyeceğimi gram hatırlamıyordum. O an o kadar heyecanlanmıştım ki muhtemelen aklıma ne gelirse söyleyecektim.

"Araf ya," diyerek sızlandı Cennet. "Ne olur götür beni buradan. İstemiyorum." Gözlerine yeni yaşlar dolarken suratı kıpkırmızı olmuştu. Gözlerime yalvarır gibi baktı. "Lütfen."

"Korkacak bir şey yok, ben buradayım. Sadece birkaç saniye sürecek. Acımayacak bile."

"Acısında değilim ki. Hiçbir zaman acımıyor zaten," dedikten sonra hıçkırdı ve kesik bir nefes aldı. "O iğne bana girecek sonuçta."

Elleri korkudan titriyordu, gözleri daha şimdiden kızarmıştı çünkü yol boyunca ağlamıştı. Onu buna zorladığım için üzülüyordum ama başka çarem yoktu. Söz konusu onun sağlığıydı. Elini iki elimin arasına tutup desteklercesine sıktım ve sakince konuştum. "Cennet, ben buradayım." Cennet'in mavi gözleri bana döndüğünde gülümsemiştim. "Yanındayım, tamam mı? Bakmazsın o tarafa. Aklını meşgul ederim."

"Tamam," diye mırıldandığında nihayet sakinleştiğini düşünmüştüm. Ancak hemşire, elindeki iğneyle bize doğru döndüğünde yerinde huzursuzca kıpırdanmıştı. Hemşire annem yaşlarında bir kadındı. Anlayışlı bir şekilde gülümseyip Cennet'e baktı. "Bak benim elim çok hafiftir, bir şeycik olmaz."

"Acısında değilim ki," dedi Cennet titreyen sesiyle. Hemşire, bakışlarını bana çevirip sordu. "Kız arkadaşın mı?"

"Evet."

Elimi saçlarımdan geçirip dışarıya bezgin bir nefes verdim, birkaç saniye sonra olacakları düşündükçe dertleniyordum. Hemşire, iğneyle Cennet'e doğru geldiğinde Cennet, yeniden huzursuzlanmıştı. Elimi onun başına sarıp kafasını boynuma doğru çektim ve iğneyi görmesini engelledim. Aklını nasıl dağıtabilirdim?

"Cennet," dedim kısık bir sesle. "Sana bir şey itiraf edeceğim."

"Ne?" diye sordu huysuz huysuz. Odaklanamadığı belliydi, aklı iğnedeydi. Eğer odaklanacak durumda olsa az önce kız arkadaşım olduğunu itiraf ettiğim yerde kesinlikle bir şey söylerdi ancak fark ettiğini bile düşünmüyordum.

Dikkatle hemşirenin hareketlerini izlerken itirafımı iğnenin girişiyle aynı zamana getirmeye özen gösteriyordum. Bu esnada Cennet'in boynuma çarpan nefesi de beni kendimden geçiriyor, aklımı bulandırıyordu. Saçlarından yükselen kokudan bahsetmeme bile gerek yoktu. Zaten saçları direkt ölüm fermanımdı.

Sonunda o an gelip çattığında Cennet'i daha sıkı bir şekilde tuttum ve yanağımı saçlarının üzerine yasladım.

"Hamileyken bunlarla uğraşmana gerek kalmayacak, Cennet. Sana yalan söyledim," dediğimde donakaldığını hissediyordum. Hemşire, tam o anda iğneyi yaptığında hızlıca itirafıma devam etmiştim. "Benim de kan grubum 0 negatif."

0 RH (-) | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin