Gözlerimi kırpıştırarak ıslak oldukları için birbirine yapışan kirpiklerimi ayırmaya çalışırken hastanenin çevresinde dolanan insanlarda gözlerimi gezdiriyordum. Araf, hemen yanımda oturuyordu. Bedeninin sıcaklığını hissediyordum. Ona sıkıca sarılmıştım, kokusunu içime çekmiştim ve o da güçlü kollarını etrafıma sarmıştı.
Araf, iyiydi.
Bu gerçeği bir kez daha aklıma kazıyıp bakışlarımı onun yüzüne çevirdiğimde düşünceli bir şekilde ilerisine bakıyordu. "Ne düşünüyorsun?" diye sorduğumda kahverengi gözlerini yüzüme çevirdi.
"Kazada ölen çocuk..." dediğinde yüreğime bir acı yayılmıştı. Evet, Araf iyi durumdaydı ancak yapılan kazada birisi ölmüştü. Birileri, benim yaşamaktan korktuğum ihtimali yaşıyor ve acı çekiyordu. "Benim koltuğumda oturuyordu. Midesi bulanıyor diye yer değiştirmiştik. Eğer yer değiştirmesek o hayatta olacaktı. Ben ise-..."
"Lütfen," dedim yalvarırcasına. Gözlerim yine sulanmıştı. Araf, yaşaran gözlerime bakarken elini omzuma koyup beni kendisine doğru çekti. "Tamam, söylemedim bir şey." Omzumdaki eliyle hafifçe omzumu okşamaya başladığında yeniden sakinleşmiştim.
"Sen nasıl öğrendin kazayı?"
"Televizyonda gördüm. 20 yaşında bir üniversite öğrencisinin öldüğünü söylediklerinde yüreğime indi. O kadar korktum ki..." Dudaklarım titrerken ellerimi yüzüme bastırıp konuşmaya devam ettim. "Sürekli buradaki son günlerin olduğunu söyleyip duruyordun. Aklımdan tonlarca şey geçti. Kan kaybedeceğin bir durum yaşarsan sana kan verip vermeyeceğimi sorduğun anı bile düşündüm."
Ellerimi yüzümden çekip kazağımı sağ kolumun dirseğine kadar sıyırdım. Elimi beyaz tenimde bariz bir şekilde gözüken damarların üzerinde gezdirdim. "Tüm onları düşünürken vücudumdaki kan ağırlık yapmaya başladı. Şu an götürsen yine iğneden korkarım ama o an iğne fobim o kadar küçük geldi ki gözüme-..."
"Bu ne?"
Araf'ın buz gibi çıkan sesiyle bakışlarımı ona çevirirken dikkatli gözlerini koluma diktiğini fark etmiştim. Gözlerimi onun baktığı yere çevirdiğimde gördüğüm morlukla kazağımı yeniden bileklerime kadar çekmeye çalışmıştım ancak Araf, elimi tutarak buna engel olmuştu.
Cildim çok hassastı ve amcam da nazik bir adam değildi. Öyle bir kavramıştı ki dirseğimi biraz dokunsam yeniden sızlardı. Araf, yüz ifademden ne olduğunu çoktan tahmin etmiş olmasına rağmen "Söyle güzelim," diye mırıldandı.
"Dün amcamla karşılaştım," diyerek döküldüm. Ardından kazağımı bileğime kadar çekmiş, ellerimi birleştirerek bacaklarımın üzerine koymuştum. "Sizin yanınıza gelirken oldu."
"Sen dün bu yüzden mi diken üzerindeydin?"
"Seninle hiçbir alakası olmadığını söylemiştim. O an seni beklemediğim kadar yakında görünce biraz irkildim ama sonra sen olduğunu anlayınca geçti."
"Neden bana söylemedin?" diye sordu tanımlayamadığım bir yüz ifadesiyle. Gözlerimi kaçırıp konuştum. "Son günümüzdü, canını sıkmak istemedim."
"Cennet, ben senin sevgilinim. Canımı sıksa da sıkmasa da böyle şeyleri bana anlatman gerekiyor."
"Ama aklın bende kalacaktı ve uzağa gidecektin. O yüzden-..."
"Benim aklım hep sende," dedikten sonra saçımı kulağımın arkasına sıkıştırıp gözlerime baktı. "Ankara'dayken de aklım hep sende olacak. Sana hatırlatıp durmamak için bahsetmiyorum ama bu konuda zaten endişelerim vardı. Ben senden kilometrelerce uzaktayken sen o adamla aynı havayı..." Sözlerinin devamını getirmedi, çenesini sıkarak sustu ve içine derin bir nefes çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
0 RH (-) | Texting
Short StoryHerkesin kendine partner seçerken birtakım kriterleri vardır. Bu kriterlerin kimi fiziksel özellikleri içerirken kimi de karakter özelliklerinden oluşur. Ancak benim kriterlerim ne fiziksel ne de karakter özelliklerine dayanıyordu. Yalnızca bir krit...