50- İlk Sarılma

19.4K 2.2K 1K
                                    

Araf

Başımdaki köklü ağrıyla gözlerimi aralarken yüzümü buruşturmuş, en son ne olduğunu hatırlamaya çalışmıştım. Etraftaki kalabalığa, koşuşturan insanlara bakarken bir hastanede olduğumu ve sedyede yattığımı fark etmem uzun sürmemişti. Kolumdaki seruma baktım. Tam o anda bilincimi kaybetmeden önce yaptığımız kazayı hatırlamıştım. 

Acildeki insanların yüzleri tanıdıktı, otobüsteki diğer yolculardı. Kaşlarımı çatarak telefonumu ararken ceplerimin boş olduğunu görmüştüm. Kaza olmadan önce telefonum cebimde değildi, muhtemelen kaza esnasında kaybetmiştim.

Yanıma gelen hemşire serumuma bakarken gözlerini yüzüme çevirdi. "Nasıl hissediyorsunuz?"

"Başım ağrıyor biraz." Boğazımın kuruduğunu hissediyordum. Yavaşça yutkundum. "Ailemi aramam-..."

"Araf!"

Duyduğum tanıdık sesle bakışlarımı acilin girişine çevirdiğimde annemin bana doğru koştuğunu görmüştüm. Hızlı birkaç adımda önümde durdu ve başımı kendi göğsüne doğru çekti. "Oğlum..." derken sesi titriyordu. Saniyeler içerisinde hıçkırıklara boğulmuştu. Yüzümü geri çekip avuçladı ve gözlerime ararcasına baktı.

"İyisin, değil mi? Bir yerin acıyor mu?"

"Hayır, başım ağrıyor yalnızca. İyiyim. Siz nasıl buldunuz beni?" derken annemin arkasında duran ve bana şaşkınca bakan babama çevirmiştim gözlerimi. Annem yeniden konuştuğunda bakışlarım ona dönmüştü.

"Baban tüm hastaneleri aradı. Senin burada olduğunu söylediler. Oğlum benim..." Annem, tekrardan hıçkırarak saçlarımın üzerini öptükten sonra burnunu çekti. "Biz senin... Öldüğünü sandık. Haberlerde öyle söylediler."

"Ne?" Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. "Nasıl?"

"Otobüsün sağ tarafında, cam kenarında oturan yolcuların hepsi ağır yaralanmış," diyerek sözlerine devam etti annem. "12 numaralı yolcunun hayatını kaybettiğini söylediler. Araba yuvarlanırken camdan bir şey girmiş sanırım. Ne olduğunu hatırlamıyorum. Senin koltuk numaranı duyduğum anda aklım gitti."

"Yanımdaki çocuğun midesi bulanıyordu, cam kenarına geçmek istedi o yüzden. Yer değiştirmiştik." Ağzımdan çıkanlara kendim bile inanamıyordum. Eğer o çocuk yer değiştirmek istemese onun yerinde ben olacaktım ve...

"Şükürler olsun ki iyisin, Allah'ıma şükürler olsun." Annem, hıçkırıklar içinde iki yanağımı da öptükten sonra bakışlarım yeniden babama dönmüştü. Dudaklarının arasından zayıf bir şekilde ismimin döküldüğünü duymuştum. Gülümsemeye çalıştım. Yaşadığım korku hâlâ yüzüme yansıyordu ancak annemin güven verici kolları biraz olsun iyi gelmişti.

"İyiyim, baba. Merak etme."

"Oğlum," dediğinde sesi titremişti. Gözlerinin sulandığını gördüğümde şok olmuştum. Yaşadığım şaşkınlığı atlatamadan babam bana sıkıca sarıldığında benim de gözlerim onunkiler gibi sulanmıştı.

"Özür dilerim, oğlum. Söylediğim her şey için, yaptığım her şey için özür dilerim. Tamam, doktor olma. Tıp okuma. Git bir sokak serserisi ol. İstediğin neyse onu yap ama yeter ki hayatta ol. Yeter ki mutlu ol." 

"Baba..."

"Affedebilecek misin beni?" Babam, geriye çekilip yüzümü avuçladı ve dikkatle inceledi. Bakışları kazada çizilen ellerime döndüğünde başparmaklarıyla çiziklerimin üzerini okşamıştı. "Gerekirse ayaklarına kapanırım," diye fısıldadığında "Baba," dedim yeniden. Onu böylesine çaresiz hiç görmemiştim.

0 RH (-) | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin