Bütün hislerin karıştığı noktaydı şu an duygularım. Kimisi aldı başını gitti. Kimisi gidemedi içimde kaldı. Bunca zaman aklıma getirmediğim beni karnında taşıyan annem merakla belkide beni beklerken,bir yanda yıllardır bir heykelin içerisine hapsolmuş kendi cinsiyetinde birini sevdiği için herkes tarafından dışlanılmış bir kadın duruyordu.Birine anne demeye alışmışken onun varlığı ile büyümüşken şimdi bir başkasına anne diye yalvarmak çok zordu. Kelimeler zorla da çıksa yatan beden bana gerçekleri hatırlatıyordu.
Ben en başında bir ruhtan etkilenmiştim. Önce dokunuşları,sonra sesi,yüzü,kalbi her şeyiyle bana kendini sevdirmişti. Bazen ondan korkacağım kadar sertti. Bazende kucağımda ağlayacak kadar zayıftı. Ve şimdi beni kurtarmak adına kendi canını umursamamıştı.
Oysa ben onun canını ondan çok umursardım.
Şimdi solgun bedeni morarmış dudaklarıyla buz gibi taşın üzerinde yatarken masum nir çocuktan farkı yoktu. Neydi onun suçu? Kötü bir babaya sahip olmak mı? Babası tarafından ötekileştirilmek mi yoksa babası tarafından öldürülmek miydi şu an onun canını yakan...
Ben ilk defa canımdan çok umursadığımı hissediyordum birini. Öyle çok onunla yaşamıştım ki kafamın içinde gerçek ailemi gerçek annemi,şerefsiz babamı hiçbirini düşünmemiştim. Belkide düşünmek istemedim. Kaldıramayacağımı bildiğim şeyleri kafamın içinde düğümler attım belkide. Bilmiyordum.
Tek bildiğim şey canımın çok yandığıydı. Kalbim bir parçaya değil bin parçaya ayrılmış hepsinin üzerinden ayağımı basa basa yürüyormuş gibi hissediyordum.
Annem karşımdaydı ilk defa karşılaştık. Acaba kokusu nasıldı diye düşündüm ilk an.
Koku önemliydi sonuçta,onu hatırlamam için ihtiyacım olan bir şeydi."Yardım edecek misin?" Gözlerinin içine yalvarırcasına baktığımın farkındaydım.
"Oğlum,o benim eşimin evladı. Onun için elimden geleni yapacağım."
Özgür ellerini havaya kaldırdı. Jin'e geçmesi gereken yeri gösterdi. Kollarımızı yanlara açtığımızda birbirimizin enerjileriyle bir çember oluşturuldu. Işık süzmeleri halka şeklinde etrafımızda dönerken Özgür sözleri söylüyordu.
"Kanların hepsi tamamlandı. Her şey başlayabilir." Maria Taehyung'un yanına gitti. Yavaşça yüzünü okşadığında gözlerinin dolduğunu görebiliyordum. Yanağındaki elimi dudağına kaydırdı. Taehyung'un iki dudağını birbirinden ayırıp elindeki kan karışımını dudağına damlattı. Birkaç damla Taehyung'un dilinden aşağıya doğru gitti. Maria bu sefer tırnağı ile avucunun içini kestiğinde gözlerim şaşkınlıkla açılmıştı.
Ne yaptığını anlamaya çalışıyorduk. Hepsinin suratında aynı şaşkınlık vardı.
Kendi kanını içirmek yerine vurulduğu yerin etrafında gezdirdi. En son birkaç söz söyledikten sonra geri çekilip ellerini havaya kaldırdı. Etraftaki toprak havaya kalktı. Rüzgar kuvvetli esmeye başladı. Ilık hava yüzümüze çarparken yerden sarmaşıklar ortaya çıktı gökyüzü karanlığa büründüğünde bütün yıldızların hızlı bir şekilde kaydığına şahit oldum. Öyle güzel görünüyordu ki gökyüzü kafamı yukarıya kaldırdım. Güçlerimizin birleşmesi beni tedavi ediyordu.
Bana güçlü olduğumu hissettirdi.
Taehyung'un bedeni yavaşça havalanmaya başlamıştı. Bütün vücudundaki damarlar rengarenk bir görüntü sunuyordu. Maria onu daha fazla yukarıya kaydırdı ve söylediklerine devam etti.
Özgür ise bizimle oluşturduğu çemberi dış etkenlerden koruyordu. Taehyung'un bedeni kendi etrafında dönmeye başladığında korku tüm vücudumu sardı.
Ya geri gelemezse düşüncesi aklımdan çıkmıyordu. Maria bana döndü ve ellerini hala Taehyung'a doğru tutmaya devam etti. "Ne zamandır ölü? Çok zor bulamıyorum onu! Herkes dikkatli olsun."
Daha fazla dönmeye başladığında bir anda ışık süzmeleri Taehyung'dan yayıldı ve yere doğru hızla düştü. Tekrar onu aynı yerine yatırdığında ellerimizi bıraktık. Yanına yaklaştığımda yeni yeni gözlerini açıyordu.
"Taehyung?" Ellerim titriyordu. Onu tekrar canlı görmek için heyecanlanıyordum ölesiye.
Gözlerini yavaş yavaş araladığında simsiyah gözlerle karşılaştım. Etrafında hiçbir beyazlık kalmamıştı. Birkaç adım geriye gitmeye çalışsamda bir anda eli boğazıma sıkıyordu.
Öyle sıkıyordu ki nefes alamıyordum."Jimin geri çekil!" Maria bana bağırdığında zorlukla ellerimi kaldırıp Taehyung'un elinden kurtardım kendimi. Geriye birkaç adım attığımda sendeledim. Jin koşarak beni tuttuğunda bir saniyelik gözlerimiz kesişti. Ne hissediyordu.
Suçluluk?
Pişmanlık?
Yoksa vicdanı rahat mıydı?Öksürmeye başladığımda Maria elinde oluşturduğu kazığı Taehyung'un kalbine bir saniye düşünmeden batırdı.
Çığlık attığımda bana dönüp titreyen elleriyle konuşmaya başladı. "Dirilen tekrar öldürülmeli."
Ellerim,bacaklarım titresede yine de tekrar gittim Taehyung'un yanına. Kalbinde bir hançer vardı ve oluk oluk kan akıyordu.
"Naptın ona!" Bağırdım. Ses tellerim kısılasıya kadar bağırdım."Sakin ol tekrar deneyeceğim. O Taehyung değildi. Özür dilerim oğlum bunu yapmak istemezdim."
Zorla beni tekrar yerime geçirdi jin. Ona ters bir bakış attığımda kafasını önüne eğmişti. Kendiside yerine geçtiğinde tekrar aynı şeyler oldu. Bu sefer her şeyden farklı olarak sarmaşıklar Taehyung'u sardı kendi etrafında döndürdü. Bütün gücümüzü tekrar onun için sarf ettiğimizde artık enerjim tükeniyordu.
Bir anda sarmaşıklar onu bıraktığında bu sefer yanına gitmeye korktum. Adımlarım temkinliydi bu sefer.
Ellerimin titremesini önlemeye çalışsamda beceremeyeceğimi bildiğim için kendi haline bıraktım onları. Ruhum titriyordu o titrese ne olurdu şu an.
"Taehyung?" Gözleri yavaş yavaş aralandığında onun güzel gözleriyle karşı karşıyaydım şimdi. O beni tanıdı. Gözümden bir yaş düştü. Aynı anda onun da gözünden yaş yanağına doğru süzüldü. Titreyen elime rağmen elimi yanağına koyup baş parmağımla sildim göz yaşını.
"Yeniden doğdun sevgilim. Benimlesin hala."
Elini kaldırmaya çalıştı ama gücü yetmedi. Onun gücü de ben olurdum toparlanasıya kadar yeterki beni bir daha onsuz bırakmasın.Yattığı yerde sarıldım ona. Yanağına öpücük kondurdum. Sonra gözüne,alnına ve en son dudağına koyarken bir göz yaşım daha düştü.
"Ağlama." Dedi kısık zorla çıkan sesiyle. Göz yaşımı silemediği için ağlama diyordu. Yoksa o bana ağlama demezdi. Ağla için rahatlasın ben zaten sileceğim göz yaşını demekti.
Yapamaya gücü yetmediği için böyle söylüyordu.
Burnumu çektim elimin tersiyle göz yaşımı sildim."Tamam bak ağlamıyorum."
Gülümsediğinde gülümsemesinden öptüm tekrar. Onu incitmekten çok korktuğum için haraketlerim yavaştı. Dokunuşlarım hafifti.
"Seni bir daha bırakamam." Dedi gözlerime bakarak. Sonra devam etti.
"Bırakmam."
————-
Tatlı bir bölüm.
Beklediğiniz bölüm.
Lütfen satır aralarında yorumlarınızı göreyim ben çok koptum hikayeden şu sınav yüzünden.
Hatırlayamadığım yer olursa bunu bana söylemekten çekinmeyin.Hikaye benim kurgum ama birlikte yazıyoruz unutmayın görmek istediğiniz sahneleri burada belirtin :)))
Sizi seviyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Telepatia
Фэнтези'Seni her an izliyorum jimin. Bana gay olmadığını kanıtlayamazsın. Çünkü geceleri kendini becerdiğini görüyorum.' Onun düşüncelerimi okuduğunu hayatımda ondan ayrı özel bir hayatım olmadığını artık daha iyi anlamıştım. Elini kasığımın biraz üstünde...