"Hala uyuyor mu?" Kafamı koyduğum ufacık yerden kaldırıp kapıda gelen kişiye baktım. Kafamı salladım sadece. Onu uyandırmak istemediğim için sessizce yanından kalkıp kapıya doğru yürüdüm. Yürürken yüzünün her yerini incelemiştim belkide. Ne kadar çok benziyordum ona. Bunca zaman düşündüğüm tek şey Taehyung'un iyileşmesi olmasaydı bu konuşmayı daha erken yapabilirdik belkide.
Yanından geçip çıktığımda sessizce kapıyı hafif aralık bıraktı. Her duruma karşılık yanında bekliyorduk o yüzden ufak bile olsa sesini duyarsam kapıdan içeriye dalacağımı biliyordum.
"Seninle konuşmak için daha uygun bir zamanı beklemiliydim biliyorum ama çok fazla vaktim yok jimin."
Daha yeni kavuşmuştum ona. Kavuşmak denir miydi onuda bilmiyordum. Bunca zaman görmediğin sadece rüyalarında hissettiğin annen karşındaydı ama bir yabancı gibiydi aynı zamanda.
"Her şey bitmedi jimin. O adamı öldürmüş olabilirsin ama bütün şehri ayaklandırdınız. Herkesin gözünü boyamış, o gördüğün insan yığınlarının sadece kanını almıyor. Onlar insan değiller o gördüğün bedenler bu şehirdekiler. Onları ölümsüz yaptığına inandırmış laboratuvarında kan ile taşınabilen çipler yapıyorlar. İnsanların genç bedenlerini ve kanlarını alarak yaşlanmış veya yıpranmış bedenlerle değiştiriyorlar."
Gözlerim şokla açılmıştı. İnsanları kullanma amaçlarının sadece kanlarından ibaret olduğunu düşünürken aslında şehirde gördüğümüz bedenlerin insanlara ait olduğunu söylüyordu.
"Böyle bir şey mümkün mü? Ama öldü artık bu işlemi devam ettirebilecek adamları mı var?"
Önüne düşen saçlarını kulağının arkasına aldı.
" işte sorun burada başlıyor. Adamların kim olduğunu bilmiyoruz. Sadece başında Tae'nin babası değil bir kişi daha olmalı. Tahmin ettiğim kişi çıkarsa işte o zaman onun için ölüm yanında hafif kalacak.""Biz de onların ölümsüz olma şansını elinden aldığımız için bütün şehir ayaklandı diyorsun. Düzeni nasıl sağlayabiliriz ki bu durumda,biz şu an kötü adam rolünü üstlendik."
Eliyle yüzünü sıvazladı. Elim tereddütle de olsa koluna uzanmıştı. Dokunduğumda bana baktı.
"Birlikte bir çaresine bakarız. Endişelenme elimden ne geliyorsa yapacağım. Senin de dinlenmen gerekiyor. Uzun zaman sonra özgürsün biraz bunları düşünmeyi bırakıp kendinle ilgilen. Taehyung uyandıktan sonra birlikte bir çaresine bakarız."Bir an da olsa gözlerinden merhamet duygusunun geçtiğini gördüm. Belkide özlemdi bilmiyorum ama benim ona ihtiyacım vardı. Ondan beklediğim açıklamalar ve kafamda cevap bekleyen sorular...
"Oğlum," bu kelime ne kadar kolay çıkmıştı iki dudağının arasından.
"Sonra konuşalım." Cümlesini tamamlamasına izin vermeden konuşmayı kestim. Başını salladığında arkamı dönüp tekrar Taehyung'un odasına girdim."Kabullenmesi zor değil mi?" Yere bakan gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Kafamı Taehyung'a çevirdiğimde uyanmış gözleri gözlerimle buluşmuştu.
"Uyandın," yattığı yerden doğrulup yatağın başlığına yaslandı. "Evet ama uyanır uyanmaz seni bu tiple gördüğüm için geri uyuyabilirim."
Alaycı tavrı da gayet yerindeydi. Kesinlikle Taehyung kendini iyi hissediyordu."Peki o zaman. Ben buraya daha bakımlı birini göndereyim. Seninle birazda başkaları uğraşsın."
Kapıdan dışarıya çıkacağım sıra beni durduracağını biliyordum. Onu öyle çok özlemiştim ki o bir şey demesede dönüp sarılırdım.
"Dur!" Arkamı dönmedim konuşmasına devam etmesini bekledim. "Seni çok özledim."
Titreyen dudaklarımı ve sıktığım ellerimi daha fazla tutamadım. Kendimi serbest bıraktığımda omuzlarımda düşmüştü. Gözüme dolan yaşları geri çekmek içinde çok geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Telepatia
Фэнтези'Seni her an izliyorum jimin. Bana gay olmadığını kanıtlayamazsın. Çünkü geceleri kendini becerdiğini görüyorum.' Onun düşüncelerimi okuduğunu hayatımda ondan ayrı özel bir hayatım olmadığını artık daha iyi anlamıştım. Elini kasığımın biraz üstünde...