25

18.8K 1.6K 636
                                    

*iyi okumalar 🖤

Saatlerce ağlarken, bana ne olduğunu soran çifte hiçbir yanıt vermemiştim. Sonunda sessizce acımaya karar vermişlerdi. Onlara sadece gideceğim yeri söyledim. Beni eve kadar bırakmaları şansım mıydı? Dağ başında beni arabadan kovan Munteza'dan sonra şanstan bahsetmek istemiyordum. Bugün berbat bir gün olmuştu. Tek anını bile güzel anmayacaktım. Arabadan indiğimde, yürüyüp yürüyemeyeceğimi sordular. Bir an önce gitmelerini istiyordum. Tanımadığım insanlara rezil halimi göstermek istemiyordum. Sonunda gittiklerinde eve doğru ilerlemek için yürümeye başladım. Bacaklarım ilk adımımda titremeye başladı. Kalçamdaki acı her adımımda beni öldürürken, dişlerimi sıkarak mahallenin yıkılmış yolundan geçerek evime geldim. Demir kapıyı ittiğimde çıkan gıcırtılı sesten sonra, odunların üstünde oturan abimle göz göze geldim. O an birkaç dakikadır tuttuğum gözyaşlarım tekrar akmaya başladı. Abim bana doğru geldiğinde, kendimi kollarına bırakıp ona sıkıca sarıldım.

"Ne oğlum bu halin?"

Abim belimi tutarken, kafamı omzuna gömüp ağlamaya devam ettim. Halim berbattı ve daha da berbat olacaktı. Ruhum parçalanmış gibi hissediyordum. Abim saçlarımı öpüp beni sakinleştirmeye çalışırken soru sormayı kesti.

Bahçenin kapısından "Ne oldu lan sarmalamışsınız birbirinizi. Ölen mi var?" diye sarsak sarsak yürüyen babama tiksintiyle baktım. Ağladığımı görünce kahkaha atıp "Beyimizi üzdüler mi yoksa?" dedi. Abimin belimdeki eli sıklaşırken, boynundaki damar atmaya başlamıştı.

"Sen nasıl babasın?" dediğinde, babam parmağını ona sallayıp "Sen bana şükür edeceksin. Başkası senin gibi bir piçi besler miydi lan!" diye bağırdı. 

Tüm bu şeylere dayanamıyordum. Beni her zaman bu lanet anlardan sonra arayan Munteza'da artık hayatımda yoktu. Bundan sonra hiçbir şey düzelmeyecekti. Abimin kollarından çıkıp, babama "İğrenç birisin!" diye bağırdım.

Şimdiye kadar sesimi hiç çıkarmadığım adam bana irileşmiş gözleriyle bakarken "Senden tiksiniyorum. Keşke geberseydin!" diye bağırarak tüm öfkemi kustum.

Abim şaşkınca "Uğurcan?" dediğinde, "Annemle sen olmasanız normal bir çocuk olabilirdim. Beni acıya mahkum ettiniz!" dedikten sonra arkamı döndüm. Hızlıca eve ilerlerken abime ettiği gibi bana da küfür etmeye başladı. Dövse bile umurumda değildi. Canım daha fazla acıyamazdı. Eve girdikten sonra kendimi odaya kapattım. Yatağın yanına çöküp yüzümü ellerime dayayıp içim çıkana kadar ağladım.

Dün gecenin güzel anılarını aleve vermişti. Bana fahişeymişim gibi para vermeye kalkmıştı. Bir de kimseye söylemeyeyim diye uyarıda bulunmuştu. Burnumu çekip "Şerefsiz" diye mırıldandım.

Hıçkırıp "Etrafı düşündüğü için parçaladı beni" deyip, bacaklarımı kendime çektim. İçimde gittikçe büyüyen bir acı vardı. Bacaklarımı oynattıkça arkamdaki acı da artıyordu. Acılar içindeyken, bunların nasıl geçeceğine dair fikrim yoktu. Munteza'yı kaybetmiştim. Munteza beni kaybetmişti. Daha önemlisi ben de kendimi kaybetmiştim. Çocukluğumun saflığı yok olmuş gibi hissederken ağlamalarım şiddetlendi. 

Abim odanın kapısını tıklatsa bile, kilitli olmayan kapıyı açmadı. Beni bir süre yalnız bıraktı. Yanımda olsa bile yalnız hissedecektim. Akşama kadar odadan çıkmadım. Akşam annem eve geldiğinde, bağırışlarla yerimden kalkmak zorunda kalmıştım. Demek ki uzun zamandır dinen kavgalar, harlanmak için bu günü beklemişti. Bu günün her zerresinden nefret ederken, anneme tokat atan babamla olduğum yerde kaldım.

"Ulan ne demek kovuldum? Ne demek kovdular lan!"

Annemin karnına tekme atan babamın dediğine odaklanamayacak kadar telaşla, annemin üstüne kapandım. Tekmesi kalçama gelirken, acıyla inledim.

Annem "Davud gözünü seveyim vurma" dediğinde, babam "Çekil lan!" diye beni tekrar tekmeledi.

İçeri koşan abim olmasa bizi haşat edeceğine emindim. Abim elindeki sigarayı bile atmadan eve koşmuştu. Sigarayı babama doğru fırlatıp "Şimdi siktim senin belanı!" diye haykırdı.

Onlar birbirine girerken, ayırmak için uğraştım ama defalarca yere düştüm. Sonunda babam abimle baş edemeyip yere çöküp ağlamaya başlamıştı. Ona asla acımayan tarafım, babama karşı her duygumun nefretle dolmasını sağladı.

Babam ağlayarak "Anan da kovulmuş, babanı da döv de eve ekmek gelmesin" diye konuşmaya başladı. O an az önce algılayamadığım şeyi algıladım.

Düştüğüm yerde gülmeye başladığımda bana nasıl baktıklarını umursamadım. Munteza gerçek bir orospu çocuğuydu. Artık ne sevgim masumdu, ne de nefretim. Munteza'yı asla affetmeyecektim.

Babam "Aha oğlunda delirdi." dediğinde "Sus artık!" diye bağırdım.

Gülen dudaklarıma yaşlarım döküldü. Gözlerimdeki yaşlar asla dinmiyordu. Babam bana öfkeyle bakarken, annemin ağladığını duydum. Evimizden cenaze çıkmış gibi bir haldeydik. Benim ruhum çıktığından, cenaze sahibi olmayı kabul ediyordum.

Annem "Ben hemen işe girerim bey" dediğinde, ona sinirle baktım.

Babam "Gireceksin tabi köpek!" dediğinde, abim yine ona doğru atıldı. Annem bacağını tutup "Yapma oğlum yeter!" diye bağırdığında, babam kahkaha attı.

"Orospu anasının piç oğlu. Sana verdiğim yemek haram olsun. Hadi ananın eli ekmek tutmasın bak bakayım hangi çöplükte besleniyorsunuz?"

Abim annemi itemediği için dururken kendini nasıl zor tuttuğunu gördüm.

Babam "Niye kovuldu anan Uğurcan?" dediğinde, sessiz kaldım. Bana imayla bakışı iyice midemi bulandırırken "Mutlu edemedin mi kocanı? Kocanı mutlu edemezsen ananla seni koyar işte böyle kapının önüne. Ya kimse baban gibi beleşe bakmaz sana" dediğinde, daha fazla dayanamayacağımı hissettim. Buradan gitmek istiyordum. Keşke tüm bu şeylerden kurtulacak kadar büyük olsaydım.

Annem "Davud deme şöyle şeyler" dediğinde, babam "Sen sus karı!" diye hırladı.

Abim "Öldüreceğim seni." diye mırıldandığında, annem bacağına daha güçlü yapıştı. Gözlerimi halıda abimin attığı sigaradan yanan yere çevirdim. Keşke şu an tüm ev yansa ve ölen ben olsaydım.

Mu Kıtası (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin