21

21.7K 1.7K 668
                                    

*iyi okumalar 🖤

Sesli meydan okumamın üstünden üç hafta geçmişti. Munteza meydan okumamdan hoşlanmadığını her hareketiyle belli ediyordu. Yaptığı şeylerin karşılıklı olacağını ima ettiğimden beri, bana temas etmekten kaçınıyordu. Aramızın açılmaması, beni daha da gaza getirmişti. Temasları kesse bile milim mesafe koymamıştı. Bu kaçan kovalanır hissiyatı verirken, kendimi kovalayan gibi hissediyordum. Munteza elinde sonunda kaçmayı bırakacaktı.

Geçen üç hafta da değişen başka şey de yeni takılmaya başladığım çocuklar olmuştu. Munteza onlardan hoşlanmıyor diye bilerek Doruk ve Birkan'la takılıyordum. Kıskançlığının yakıcılığını biliyordum. Ben onlarla takıldıkça, temassal açtığı mesafeyi kısaltıp 'benim' der gibi sahipleniyordu beni şerefsiz. Bir onların yanında sarılıyordu bana. Ben de bunun için genelde onların yanında oluyordum. Sonradan Munteza'yı deli gibi sarmalayıp, bahane üretmiyordum. Aramızdaki yeni oyunun ismi yelkenler inerse batarsındı. Munteza beni öptüğü an, onu öpecektim. Söylemezsen olmazı bırakmıştık. Söylemeden çok şey olmuştu. Şimdi tamamen 'biz' olmadan son adımdaydık. Munteza kendini tutmayı bitirip, arkadaşlıktan başka yollar bize haram demeyi bıraktığı an olacaktık.

Bu kadar ısrar etme nedenim artık sevgimi tutamayacak kadar taşmamdı. Onun bana olan sevgisinin farkındalığından şüphe etsem bile, taşarsa ortada şüphe kalmayacaktı.

Munteza basketbol oynarken, bana kaçamak bakışlar atıyordu. Gözleriyle 'kalk şunların yanından' diyordu. Bu haline sırıtıp, babasının ona aldığı hediyelerle övünen Birkan'a döndüm.

"İstediğim naruto figürünü aldı. Benim boyumda, realistic. Doruk sana da getirttirelim mi sınırlı üretim?"

Doruk, sürekli emdiği lolipopu diliyle çevirip "Bende var ondan." dedi.

Birkan ona hava atamayacağını anlayınca bana döndü. Doruk'u şu üç hafta da sevmiştim. Garip şekilde iyi çocuktu. Garip diyordum çünkü çevresindeki tipler, benim takıldıklarımdan farklı değildi. Birkan ise tam da düşündüğüm gibi biriydi. Şımarık ve züppeydi. Arada bir onun gerçekten her şeyden nefret ettiğini hissediyordum. Bazen bize gülüp, bazen de tiksinerek bakıyordu. Şizofren olma ihtimali kafamdaydı.

"Fakir sen de bunun çakması bile yoktur kesin. İstiyorsan hediyem olsun."

Burnunu dikleştire dikleştire söylediği şeyle güldüm. Doruk'da bana bakıp 'mal bu' demişti. Sonra aynı anda Birkan'ın omzuna geçirdik. Anında yüzünü buruşturdu. Temas sevmiyordu. Küçük temaslarda bile tuvaletlere koşup her yerini yıkadığını görmüştüm. Okula tablet değil, değiştirmek için kıyafet getirenlerdi.

Doruk "Fakir deme diyorum sana beyin yoksunu." deyince, Birkan "Değil mi? Hem sen bana dediğine bak şerefsiz." diye karşılık verdi.

Onlar atışırken, iç çekip kafamı iki yana salladım. İki senedir bu okulda olmama rağmen ilk defa arkadaşlarımla rahat hissediyordum. Munteza'yı arkadaşım olarak görmediğimden onu saymıyordum. Çevremdeki diğer arkadaşlarım da, bana ait değildi. Doruk ve Birkan'ın yanında rahattım. Birkan'ın karaktersizliği gözüme batmıyordu. Çünkü zaman geçirdikçe kötü biri olmadığını görüyordunuz. O bilerek kimseyi icitmeyen ama bilmeyerek yaptıklarından da sorumluluk hissetmeyen bir çocuktu. Yani büyüdükçe olgunlaşır diye düşünüyordum. Doruk ise ciddi sıkıntıları olmasına rağmen pervasız gözüken tiplerdendi. Sıkıntıları olduğunu yorgun bakışlarından anlıyordum. Benimle aynı bakan gözleri vardı. Belki de bu yüzden kanım en çok ona kaynamıştı.

Munteza yanımıza gelince, üçümüz de ona bakmaya başladık.

"Biz kazandık" dediğinde, elimdeki su şişesini uzatıp "Aferin" dedim.

Mu Kıtası (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin