30

17.7K 1.3K 676
                                    

*İyi okumalar 🖤

Munteza, hayatında Uğurcan'ın olmadığı her noktada kontrol sahibiydi. Onun olduğu noktalarda ise kontrolü isteyerek mavi gözlüye bırakırdı. Şimdi olan olaylar ne kendisinin, ne de mavilinin kontrolunde gerçekleşmişti.

Munteza İngiltere'ye birçok şey için gitmişti. Ilk olarak kafasını toparlaması lazımdı. Hiç olmadığı kadar dağınık hissederken, kendini anca uzaklaşarak toparlayabileceğini düşünmüştü. Bu yüzden hayatının en güzel gecesinin, berbatlıkla örtülen sabahında eve gelir gelmez annesine 'İngiltere'ye gideceğim.' demişti. İkinci olarak gitme nedeni de ondaki izleri görmesine rağmen 'İngiltere'ye gideceğim.' deyince susan kadındı. Annesinin bu olanları fark eder etmez durumun iyice berbatlaşacağını biliyordu. Bu yüzden o açmadan konuyu kapatmıştı. Üçüncü nedeni de sevgisini içine gömüp gömyeceğini merak etmesiydi. Yakınken, Uğurcan'a düşüncelerinde bile uzak kalamıyordu. Mesafe birçok şeyi halleder gibi gelmişti.

Zihnini toparlayacak, annesi bu konuda sessiz kalacak ve sevgisini bastıracaktı.

Munteza bu sefer bencil olmayı umursamamıştı. Uğurcan'ın onu hep suçladığı bencilliğe bile isteye girdi. Çünkü kim ne derse desin Uğurcan'a hiçbir zaman bencil olmamıştı ve ilk defa olabilecek cesareti bulmuştu.

Tek bir gün beklese, gitmekten vazgeçeceğini biliyordu. Hatta saatlerin bile önemi vardı. Munteza eve gitti, valizini bile toplamadan babasını aradı ve yine hiçbir hazırlığı olmadan evden İngiltere'ye gitmek için çıktı.

Her şey dakikalar içinde hallolup, saatler sonra farklı bir ülkede kendini bulmuştu.

Munteza giderken bile Uğurcan'ın iyi olması için babasının adamlarıyla konuşmuştu. Uğurcan'dan haber almak istemediğini ama onunla ilgilenmelerini söylemişti.

Munteza İngiltere'de histeri krizleri, ağlamalar, kavgalar ve uyuşturucu içinde sürüklenirken Uğurcan'ın kötü olacağını asla düşünmemişti. O en çok kendisinin mahvolacağını sanıyordu. 5 ayda çöken bedeni ve girdiği depresyonla mahvolan ruhuyla buna emindi.

Munteza bir noktada dayanamadı. Gelmesine neden olan her şeyi rafa kaldırdı. Çünkü git gide daha kötü oluyordu. Ne zihni toparlanmış, ne de Uğurcan'a olan hisleri değişmişti. Hatta mesafe ona görmezden gelemeyecek kadar büyük bir özlem duygusu bırakmıştı.

Munteza, kimseye haber vermeden geri döndükten sonra direkt Uğurcan'ın yanına gitti. Uğurcan'ın onu görür görmez kendisi gibi mutlu olacağını sanıyordu. Beklediği hiçbir şey olmamıştı.

Munteza gitmesinin arkasında nasıl bir yıkıma neden olduğunu çok sonradan fark etti. Uzaktayken haber almak istemediği bedeni, koruması için görevlendirdiği adamların hepsi çoktan işten çıkarılmıştı. Annesinin onun gitmesiyle sessizleşeceğini düşünerek yanılmıştı. Munteza, annesini iyi tanıdığını düşünürdü. Elinde olmadan gerçekleşmiş o kadar şey vardı ki ne yapacağını bilemedi.

İkinci kez Uğurcan'ı görmeye giderken ona her şeyi anlatmayı istedi. Yaşanan şeylerin kendi suçu olduğunu düşünmüyordu. İçten içe kendini suçlasa bile, asıl suçlu annesi ve Uğurcan'ın ailesiydi. Yine de suçlanan tek kişi o olmuştu.

Munteza Uğurcan'ın ona söylediği her sözle dumur olmuş gibi hissetti. Onun gözlerinde gördüğü kin, kırgınlık ve nefret kalbini sıkıştırıyordu.

Munteza yine konu Uğurcan'ken kontrollü olamadı. Eve döndükten sonra hayatında ilk kez annesine karşı öfkesini gösterdi.

Koltukta rahat şekilde oturup, şarabını yudumlayan kadının yanına gidip "Mutlu musun!" diye bağırdı.

Mu Kıtası (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin