27

18.9K 1.7K 941
                                    

*iyi okumalar 🖤

Hayatın benim için çizdiği yolda haftalardır savruluyordum. Annem, Munteza'ya kendini affettir diye peşimde dolandığından ona gittiğini söylemiştim. Bu artık susmasını sağlar diye düşünmüştüm. Oğlunun morluklarla eve gelmesinin nedenini sormuyordu. Merak ettiği tek şey Munteza'ydı. Hatta bu morlukları onun yaptığını düşündüğü için de sormuyor olabilirdi.

Geldiğimde ev boştu. Dünün acı verici anıları yüzünden, etrafta kimse yoktu. Haftalardır olduğu gibi odama kapanıp, kendi başıma yaralarıma krem sürdüm. Okuldaki şerefsizler peşimi bırakmıyordu. Neredeyse her gün beni kıstırıp, bedenimi mahvediyorlardı. Bu sürede hem fiziksel, hem de ruhsal acıya alışmıştım.

Okuldan ayrılmak istediğimi söyleyince yine bir kavga çıkmıştı. Babam 'ayrılırsan bir daha okul yok, girersin sanayiye' demişti. Sırf kendim için, kendime yapılan eziyetlere katlanıyordum. Artık Munteza'ya eşit statüde olmak gibi derdim yoktu. Sadece okulu bitirip, gidebilecek konumda olmak istiyordum. Abimin anneme üzülüp yapamadığını, bencilce gerçekleştirmek istiyordum.

Çünkü babama duyduğum nefreti annem de paylaşmaya başlamıştı. Gözünde hiçbir değerim olmadığını fark etmiştim. Hep nedenleri var diye tavırlarını içimde aklıyordum. Oğlunun mahvoluşunun nedenini soracak kadar cesareti olmamasını hiçbir şey aklamazdı. Artık onun için değil kendim için üzülmeye başlamıştım. Abime bunu söylediğinde 'git oğlum, kendin için yaşa.' demişti.

Okuldaki zor zamanlarımı paylaşabileceğim kimse yoktu. Doruk ve Birkan'la takılmaya başlamıştım. Bana ne olduklarını sorup, didikleseler bile onları konunun dışında bırakıyordum. Çünkü kimseden yardım istemiyordum. Hayatım boyunca Munteza'dan geçindiğim söylenerek dayak yiyordum. Şimdi de başkasına dayanmayacaktım. Yaralarımı sardıktan sonra, karnımı tutarak bilgisayarın başına geçtim.

Bulduğum hesaplara, dün içimdeki kalan son insanlıkla tereddüt ettiğim fotoğrafları yolladım. Bana ibne diyen Ferhat'ın, kendi kuzeniyle girdiği halleri ailesinin de bilmeye hakkı vardı. Aptal gibi yaptığim vicdan azabına kızdım. Gökhem'in bana iyi davranması, özür dileyip yanımda olmaya çalışması umurumda olmamalıydı. Ben yanmıştım ve herkesi yakmak istiyordum. Bu fotoğrafların yaratacağı gürültünün bir süre benim etrafımı sessiz bırakacağına emindim. Dönemin bitmesine 1 ay kalmıştı. Yaz tatilinde hiçbirinin yüzünü görmeyecektim.

Karnımdaki morluğu yavaşça okşayıp, arkama yaslandım. İçimde büyük bir boşluk vardı. Hüzün ve öfkemi artık hissetmeyecek kadar alışmıştım. Babamin bağırışlarına, annemin ağlamalarına tepki veremez olmuştum. Bir abim bana sarıldığında gözlerim doluyordu.

Yataktan kalktığımda bacağımda büyük bir ağrı oluştu. Katlanılmaz olan ağrı bacağımın iç tarafından geliyordu. Belim bükülürken, orayı tutup birkaç saniye bekledim.

Babam dünki kavgada bacağımın aynı yerine basıp durmuştu. Saatlerce hareket bile edememiştim. Yine annemin üstüne saldırmış, ben de ona olan öfkeme rağmen engel olmaya çalışmıştım.

Munteza gittiğinden beri, her şey berbat halindeydi. Ağrıyan yere elimi iyice bastırıp, canımın biraz daha yanmasını sağladım. Munteza'yı düşündükçe kendime daha da acı vermek istiyordum. Onu düşünmek, hala seviyor olmak kendimden tiksindiriyordu.

Onun, aynı gün İngiltere'ye gittiğini öğrenmiştim. Kaçar gibi ülkeyi terk etmişti. Sadece bana değil, kimseye haber vermemişti. Ferhat'ın aileleri ortak oldukları için haberi olmuştu. Olur olmaz da soluğu ensemde almıştı. En azından bana ihanet etmemiş diye bile sevinemiyordum. Çünkü aramızdaki her şeyi hiç edip gitmişti. Bu kadar kabullenilmemek, bu kadar aşağlanmak bana refa mıydı? Munteza'nın da şu an kötü durumda olması için dua ettim. İngiltere de acı içinde, yalnız olmasını umdum. Her  zaman iyi olmasını, üzülmemesini istediğim çocuğa kin duyuyordum.

Mu Kıtası (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin