*Bu kitaba her gün 1 bölüm gelecek. Bugün 2 oldu ama devamında öyle. :) iyi okumalar 🖤
Okul çıkışı hep Munteza'ya gelirdim. Annem buraya sabah gelir, biz gelmeden eve giderdi. Ben ise hem sabah, hem akşam uğruyordum. Ayrılma vaktine yakın, şöförleri beni eve bırakıyordu. Çoğu zaman burda kaldığım da olmuştu. Bu rutin olduğundan, alışmıştım. Abimden çok Munteza'yı görmek garip hissettirmiyordu.
Odasına çıkıp, yatağına uzanmıştım. Munteza duş alacağını söyleyip, odasının içindeki banyoya girmişti. Ben de telefonla ilgileniyordum.
Munteza'nın odası evimiz kadardı. Yaşadıkları sarayın en üst katını kendine alan yapmıştı beyefendi. Odasında hem su yatağı, hem şişme yatak hem de normal yatak vardı. Yani odanın içinde yatacağınız yeri seçebiliyordunuz. Sağdaki ilk kapı giyinme odasına, ikinci kapı banyoya açılıyordu. Odasında boks torbası, bilardo masası, küçük bowling düzeneği vardı. Yami burası oyun yerlerinden daha büyük genişliğe sahipti. Yatağı dışında masa vs yoktu. Duvarlar ve parkeler gridi. Renklere rağmen genişlik sayesinde odası boğucu durmuyordu. Burayı seviyordum. Kimse odasındayken bizi rahatsız etmiyordu. İstediğim gibi vakit geçirebiliyordum. Abimle birlikte kaldığım odadan çok daha rahattım.
Yatakta sırt üstü döndüğümde, banyonun kapısı açıldı. Gözlerim buharlara ve içinden çıkan çıplak bedene kaydı. Beline bağladığı kısa havlu dışında tüm vücudu meydandaydı. Spor salonunda yaptığı kasları göz alıcıydı. Bedeninden damlayan sular, yere düşerken bana doğru gelmeye başladı. Karın kaslarında fazla oyalandığımı farkedip, gözlerimi yüzüne çıkardım. Elindeki havluyla saçını kuruluyordu. Havluyu bana doğru fırlatınca tutup, telefonu bıraktım.
"Her yeri su yaptın"
O kadar çekiciydi ki, alt takımlarımda tıkırdamalar olmuştu. Çıplaklığını umursamadan yatağa oturdu. Yatak ıslanırken, bunun için homurdanamadım bile. Belindeki havludan belli olan şişliğiyle göz gözeydim. O konuşana kadar bakışlarımı çekemedim.
"Temizlerler. Sen duş almayacak mısın?"
Ortam sıcaklığının arttığı anlardan birindeydik. Utanmasam elimi yelpaze yapar, serinlenmeyi umarak sallardım. Ellerini çarşafa yaslamış, vücudunu geriye doğru kaydırmıştı. Gerilen vücuduyla kasları iyice belli oluyordu. Yutkunup, kendimi gözlerine bakmaya zorladım.
"Sabah almıştım"
Kafasını sallayınca, mırıldanır gibi "Giyinsene" dedim.
Vücudunu ezberleyecek kadar çok görmeme rağmen, hala nefesimi kesiyordu. Sanırım her zaman da kesecekti.
"Hava sıcak"
"Böyle kalacak değilsin herhalde?"
Sırıtıp "Rahatsız mı oldun?" deyince, havluyla sırtına vurdum.
"Acıttı" deyince tekrar vurup, "Git giyin" dedim.
Kalkmak zorunda kaldı. Giyinme odasına giderken, kolunu sırtına uzatıp vurduğum yeri ovalıyordu. Yatak su içinde kaldığından kalkıp, şişme yatağa geçtim. Lüksü görüyor muydunuz? Çarşaf değil, yatak değiştiriyorduk. Abim bazen benim yatağıma gelirdi. Onunki lüksten değil, yatağının kırık olmasındandı. Yaşam vardı yaşamcık vardı. Elbet biz ikincisine sahiptik.
Munteza giyinme odasından altında sadece eşofmanla çıktı. Neyse, bu bile yeterliydi. Yoksa gözlerim hep alt taraflarda olacaktı. Hormonlarım uyanalı 4-5 sene oluyordu. Son 1 sene de ise azmıştı. Gizlemek gerçekten zordu.
Yanıma uzanıp, ellerini kafasının arkasında birleştirdi.
"Bugün çok yorucuydu."
"Hayırdır, değirmen mi döndürdün?"
Derslerde uyuyup, tenefüslerde ona buna sataşan beyimiz yorulmaya fırsat bulmuştu. Asıl yorulması gereken bendim. Munteza'nın sataştığı çocukları teselli edip, olayları yumuşatmaya çalışıyordum.
Vucudunu bana çevirip "Bodrumu düzenledik ya" dedi.
Bodrum, okulun altında bizim çocukların yaptığı mekandı. Bizim demek istemiyordum ama başka tanımları yoktu. Burdaki gibi oraya da bilardo masası koymuştuk. Birkaç oyun makinesi daha vardı. Okulu amacına uygun kullanmaya, gram niyetleri yoktu.
"Sen emir verdin yalnız" dediğimde, güldü.
Kolunu karnımın üstüne attı. Midem kasılırken, dudağımı ısırdım. Başını da, başımın yanına yaklaştırdı. Saçlarındaki ıslaklık saçlarıma geçerken, rahatsız olmadım. Hatta bu, biraz huzurluydu.
"Artık orda takılırız. Derslere girmeye gerek yok."
Kaşlarım çatılırken, kafamı ona doğru çevirdim. Yine dibimde, yine dudakları dudaklarımın önündeydi. Nefesi nefesime çarparken bir süre öyle kaldık. Sanki gözlerimiz birbirinden ayrılmamak için savaşıyordu. Oysa tam şu an dudaklarına bakmak istiyordum. Onun göz bebeklerinde de titreme görüyordum. Lenslerini çıkardıktan sonra, daha da hoş olmuştu.
Elimi karnımdaki kolunun üstüne koyunca, beni biraz daha sardı.
Okşarken "Okul ne sanıyorsun?" dedim.
Sırıtması genişlerken "İneklik yapma" diye homurdandı.
Dudaklarını çeneme değdirip öptüğünde, sanki oraya temas etmesi 'arkadaşlık' sınırını geçmiyormuş gibi rahattı. Bu yakınlığın normal olmadığını ikimiz de biliyorduk. Dile getirmedikçe, normalmiş gibi davranıyorduk. Teması bir süre kaskatı kesilmemi sağladı. Geri çekilip, gözlerimin içine bakmaya devam ederken nefes almayı unuttuğumu farkettim. Gözlerimi kaçırıp, hızlanan kalbime küfrettim. Munteza, hileli oynuyordu.
Sesimi zorla bulup "Senin aksine ben ders dinliyorum. Ondan ekeceksen, tek başınasın." dedim.
Başını omzuma yaslayıp, ofladı. Karnımdaki eliyle beni vücuduna doğru çekerken ona engel olamadım. Şimdi hiç mesafemiz kalmamıştı. Nefesi boynuma çarpıyordu. Kalbim maratonda uzun koşuya çıkmıştı. Heyecandan titreyen dişlerim birbirine çarparken, bunu zorla durdurdum.
"Beni yalnız bırakamazsın"
Kendime gelmek için yutkunup, dediklerine odaklanmaya çalıştım. Heyecana değil, farklı bir duyguya tutunmalıydım. Dediği şeyden sonra bu kolay oldu.
Sertçe "Neden iznim mi yok?" dedim.
Neden böyle tepki verdiğimi biliyordu. Çünkü ailesi dibinde olmam için beni zorluyordu. Bunu ona söylemiştim. 'Arada ayrı kalabiliriz, şikayet etme ailene' diye hafif tartışmıştım. O ise şikayet etmediğine yemin edip, benimle değil ailesiyle tartışmıştı. Yine de onu burdan vurmakta sorun görmedim.
Sesinin yüksekliği düşerken, "Deme şöyle. Sanki seni bir şeye zorluyormuşum gibi davranıyorsun. İstemiyorsan, yapmayız." dedi.
Omzumu öpüp "Sana hiçbir şey emretmiyorum." diye mırıldandı.
Öfkem parçalanırken odağım yine heyecana döndü. İç çekip elimi saçlarına doğru götürdüm. Parmaklarımla yumuşak tutamlarını okşarken, dudaklarındaki kıvrılmayı kıyafetimin üzerinden hissettim.
"Arada seçmeli dersleri ekebiliriz. Müzikle ilgilenmiyoruz zaten."
Beni biraz daha sarıp "Anlaştık" dedi.
Orta yolu genelde bulurduk. Bulamadığımız zaman da benim yolumdan giderdik. Eğer bir kere Munteza'nın yolundan gidersem, bir daha çıkamayacağıma emindim. Bana diğerlerine yaptığı gibi hükmetmeye başlarsa, diğerlerinden farkım kalmazdı. Elinin altında olabilirdim ama avucunun içinde hissettirmek, istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mu Kıtası (bxb)
RomansaTAMAMLANDI Munteza zorbanın tekiydi ama Uğurcan'a iyi davranırdı. Uğurcan'sa en büyük zorbalığı kendisine yaptığını düşünüyordu. Duygusal ve toparlanamayacak şekilde.