5.BÖLÜM
-GÖZLER-Hızlı adımlar ile üst kata çıktı. Arkasından seslenen ikizini duymamıştı bile. Mabel Dipper'ın dalgın hareketlerine zaten alışık olduğu için çok takılmadı. Önünde uğraştığı kazağa odalandı. Uzun zamandır yapmıyordu ve tekrar yapmanın hoş olacağını düşünmüştü.
Dipper ise merdivenleri ikişer ikişer atlamış ve hızlıca odalarına girip kapıyı kapatmıştı. Şapkasını çıkartıp yatağına doğru fırlattı ve çantasını da odanın başka bir köşesine attı. Odanın için bir o tarafa bir bu tarafa giderken bir yandan da kendine gelmeye çalışıyordu.
Son on dakikadır koştuğu için nefesi kesik kesikti. Sadece o üçgen heykelin yanından ayrılırken hızlıca kaçmak istemişti. Yanında ne kadar fazla kalırsa o kadar sorun çıkacak gibi hissediyordu.
Sonunda nefesi kendine geldiğinde yatağının kenarına oturup düşünmeye başladı. Geçen hafta ki paronayak düşüncelerin kendini sardığını hissetti. Ama bu sefer kontrolünü kaybetmedi. Görmüştü işte artık tamamen taştan olan bir heykeldi. Endişelenmeye gerek yoktu. En azından şimdilik.
Yüzünün önüne düşmüş saçları dağıttı. Sakin bir şekilde düşününce her şey çok daha kolay oluyordu. Rahatlamış bir şekilde günlüğüne uzandı ve heykeli hatırladığı kadarı ile çizmeye başladı. Aklına takılan birkaç soruyu da yazmayı unutmadı.
Eski sayfalarına göz gezdirmeye başladı daha sonra. Birkaç basit olay ve eski gizemler hakkında ki çizim ve fikirlerden başka bir şey yoktu. Çoğu sayfa bu gizem kaynakları hakkında kafa yorması ile harcanmıştı. Ford bunları görse çok gurur duyardı biliyordu ama şimdilik göstermeyi düşünmüyordu sonuçta daha çok acemiydi.
Günlüğünü kenara bırakarak yatağına uzandı ve tavandaki tahta parçaları ile bakışırken gördüğü heykeli düşündü. İçeriye giren ikiz kız kardeşini fark edemeyecek kadar dalgındı. Mabel'ın yüzüne doğru salladığı eli ile düşüncelerinden uyandı.
"Heyy dünyadan Dipper'a"
"Ha- Ah efendim Mabel"
"Dalgın gibisin hemde daha öğlen bile olmadan geldin bugün gizem avı yok mu?"
Dipper hergün gizem peşinde koştuğu imasına göz devirdi ve birkaç homurtu ile kardeşini geçiştirdi. Yataktan kalkıp eline yarım bıraktığı bir kitabı aldı ve alt kata inip veranda da okumaya başladı. Soos'un gezdirdiği turistlerin sesi burdan çok duyulmuyordu neyseki.
Tam sabahki olaydan düşüncelerini arındırıp kitabına odaklanıyorduki gelen ayak sesleri ile dikkati dağıldı. Soos'un yıktığı işlerden kaçan ve yanına oturan Wendy'ye baktı. Herzamanki gibi çok havalı görünüyordu.
"Naber Dip"
"Kitap okuyordum. Sen?"
"İşleri Pasifica'ya yıkıp kaçtım"
Dipper kıkırdadı ve elindeki kitabı kapattı. Oturduğu eski kanepede başaşağı durduğunu o an hatırlayıp kalktı ve daha normal bir şekilde oturdu. Bir süre sessizlik olunca gerilmişti ama ilk konuşan taraf olmak istemedi. Ne zaman konuşmaya başlasa susmayacakmış gibi hissediyordu.
"Bugün macera yok sanırım"
Dipper yine aynı konuyu duyunca bugün birkaç kez yaptığı gibi göz devirdi. Bıktığını belirten birkaç sesten sonra başını olumlu anlamda salladı. Wendy bu haline güldü ve saçlarını karıştırdı. Tabi saçları yine dağılacağı için Dipper bundan kaçmaya çalışmış ama başaramamıştı. Herkes saçlarından ne istiyordu böyle.
Birkaç dakika sonra Wendy gittiğinde tekrar kitabına odaklanmaya çalıştı. Ama dikkati bir kere dağılmıştı bile. Elindeki kitabı kenara bırakarak ağaçların sıklaştığı alana doğru yürümeye başladı. Aklını bulandırıp duran üçgen taş parçasını unutmaya çalışıyordu sadece.