14. BÖLÜM
-ALIŞKANLIKLAR-Bir şey. Herhangi bir şey herhangi birine normal gelebilirdi. Hatta öyle bir zaman gelirdi ki sizin için inanılmaz garip olan şeyler başka biri için bir o kadar sık olan ve genel bir durum olabilirdi.
Tüm bu insanların nereden geldiği, nasıl yetiştiği ve buna benzer şeyler en küçük durumu bile etkilediği içindir belkide diye düşündü genç çocuk. Herkesin kişiliği duygu durumu düşünceleri çok farklıydı. Hatta bazen başka fikirler o kadar saça gelirdi ki karşısında duran kişi gerçekten insan mı diye düşünürdü.
Bazen insan ne demek hatırlayamazdı hatta. Gerçekten ne anlama geliyordu bu kelime hiçbir fikri yoktu belkide. Bazen hayatta kalmak için çabalayan kişileri görüp nedense sevinirdi. Bazen ise sadece varlığını bir şeye adamayan kişileri görürdü. Ama bir şey düşünmezdi. Çünkü düşünecek bir şeyleri yoktu. Para ve şöhret bürümüştü herkesin gözünü belli ki?
Gerçekten bu farkındalığa ne zaman varıcaktı bilmiyordu bu kişiler. Ama nedense biliyordu bir şekilde; bir çoğu ölecek. Hemde gerçekten yaşamadan.
Sonra düşündü. Kendisi bir amaç edinmiş miydi ? Neyin peşinde koşuyordu? Neden yaşıyordu? Kimdi? Gerçekten. Kimim ben?
Düşünmeye her başladığında benzer konular kafasının için doldursa bile asla bie cevap bulamıyordu. Yaşamının yada varlığının bir sebebi olmalıydı. Bir şey yapıyor olmalıydı. Herhangi bir şey.
Kimileri için bu kasbada yaşadıkladı imkansızdı. Mümkün olmayacak kadar saçmaydı hatta. Tutarsızdı belkide. Olamayacak kadar hayal ürünü diyebilirdi birçok kişide. Ama o biliyordu. Bunlar gerçekti. Bi şey yapmış oluyor muydu peki? Dünyayı kurtarmıştı ama kim biliyordu ki bunu?
Bir amaç dedi içinden. Amacım neydi ki?
Gerçekten yaşıyor muyum?Gerçekten. Var olabilir miyim.
Yüzüne çarpan soğuk su ile aynaya baktı. Hiçbir cevabı olmaması düşüncelerinin sınırını genişletiyor gibiydi. Belkide hissettiği şeye yetersizlik diyebilirdi. Bir şeyler başarmak için yetersizdi belkide.
Bu yaşam olayını yapabilecek kişiler gerçekten seçilmişti ve onlardan biri değildi belkide. Acımasız ama saçma olan fikir sinirlerini bozarken ayna ile göz temasını kesti.Ne kadar çok bakarsa o kadar gömülüyordu sanki kendi içinde. Dış görünüşü görmek işleri dahada zorlaştırıyordu sık sık. İçinde bulunduğu bedeni hissedemiyor gibiydi. Ruhu ve bedeni sanki ayrı gibiydi ama buna ne denebilirdi emin değildi. Sadeve kendi gibi hissetmiyordu işte.
Banyodan çıkarak yavaş adımlarla odasına tekrar girdi. Üstündeki tişörtü çıkartıp sevdiği bir tişörtü seçerken kız kardeşi uyanmıştı. Yatağında ki uzun esneme seslerinden sonra yataktan kalktığını gösteren gıcırtı sesleri doldurdu odayı.
"Günaydın Dipper!"
Herzaman olduğu gibi neşeli ses odayı doldurduğunda gerçekliğine dönmüştü. Gülümseyerek kardeşine baktı ve eşyalarını yığdığı tepecikten bir çift çorap bulup ayağına geçirdi. Önceden kokuyor mu diye yoklasa bile sonuç değişmeyecekti nihayetinde.
Esneyerek odadan çıkarken kız kardeşi onu sollayarak yanında geçti. Bağırarak bir şeyker söylüyordu ama tek kelimesi bile anlaşılmıyordu. Gerçi söylediği herhangi bir şeyin kelime olduğuna pek emin değildi. Peşinden kahvaltı yapan aile üyelerinin yanına gelmişti.
Ford ve Stan Mabel'ın bağıra bağıra anlattığı olayı dinlemeye çalışırken tüm aileye baktı. Üstünden haftalar geçmişti. Artık alışmıştı yaptığı şeye. Gerçi insan neye alışmıyordu ki?