19.BÖLÜM
-BÜTÜN-"İyi ama, ya ben yanılıyorsam?.. –diye haykırdı birden.
– İnsanoğlu aşağılık bir yaratık değilse ya?.. Yani genel olarak tüm insanlık, tüm insan soyu… O zaman geri kalan her şey bir boş inançtan, kuruntuya dayanan bir korkudan başka bir şey değil… O zaman… hiçbir engel yok… Zaten olmaması da gerekir!.."
Sayfanın ucunu yavaşça kıvırıp kitabı kapatmıştı. Herzaman olduğu gibi Dostoyevski okurken kapılıp gitmişti, saatler olması gerektiğinden daha hızlı akar olmuştu bir süreliğine.Kitabı yanındaki komidine bırakırken loş ışığın aydınlattığı kız kardeşine baktı. Çoktan uykuya dalmış gibi görünüyordu. Buruk bir gülümseme ile son kez ona baktıktan sonra yatağından hafifçe doğrulup ışığını kapatmıştı. Yastığına başını rahat olacağı bir pozisyonda yerleştirirken gözlerini uykuya dalmak için kapatmıştı.
Uykusu göz kapakları üstüne ağırlık yapıyordu sanki.Bu ağrılık hissi kaybolmadan uykuya dalıyor olmalıydı. Uyuyor muydu ? Uyuduğunu hissetmiyordu ama uyumuyorsa bile şuan ne yapıyordu ki? Gözlerini açmak istesede bunu yapamamıştı. Sanli arada bir engel vardı. Tüm vücudu ile bağlantıyı koparmış olduğunu hissederken bu tanıdık hissiyat tüylerini diken diken yapmıştı.
Dehşet içinde gözlerini açıp nefes nefese yatağından kalkana kadar her şey bir rüya gibi gelmişti. Ama gözlerini açtığında ve nefes nefese yüzündeki teri sildiğin de bunun uykusu ile alakası olmadığına emindi. Kafasını kaldırıp duvarına bakması tüm şüphelerini doğruladığı zaman nefesi sanki tüm vücudundan çekiliyormuş gibi gerildi.
Kalemle duvara çizilmiş semboller yer yer bastırılıp tahtaya işlenmiş ve korkunç bir bütünlük oluşturmuşlardı. Bu sembollerin aynılarını yıllar önce bir savaşın tam ortasından görmüştü en son. Kan beynine sıçrarken nefes alış hızı yavaşlıyordu git gide.
Kaşlarını çatıp kendine geldiğinde yatağından fırladı. Kimse görmeden bunu yok etmesi gerekiyordu. Banyoya koşarak dolaptan bulduğu bir bezi alarak sessiz adımlar ile yatağına geri dönmüştü. O kadar hızlı ama bir o kadar da sessiz olmaya çalışıyordu ki bazen düz yolda tökezliyordu korkudan.
Sinirle duvardaki boya lekelerini silip çizikleri anlaşılmayacak şekilde başka çizikler ile kapatırken yüzündeki teri ancak silmişti. Bez ve kalemleri ortadan kaldırıp her şeyi olması gerektiği gibi yerlerine yerleştirmişti. Şimdi ise yatağında oturmuş gevşeyen yüzüne dolan göz yaşlarını engellemeye çalışıyordu.
Bunların anlamı ne olabilirdi hiçbir fikri yoktu ama aklına dolan onlarca anı bu sefer gerçekten canını yakıyordu. Oysaki her şey o kadar iyi gidiyordu ki! Bu sefer gerçekten inanmıştı. Bu sefer gerçekten bir şeylerin iyi olacağına inanmıştı! Başaracağını sanmıştı. Her şey yolunda gidecekti ve bir sorun çıkmayacaktı. Bu sefer böyle olmalıydı. Ama olmuyordu. Yine.
Oysaki günlerdir her şey o kadar harikaydı ki. Gerçekten ay ışığında ki o konuşmadan sonra ailesine söylediği yalanları unutmuş gibiydi. Bill düşünmesi gereken bir sorun olmaktan çıkmış gibiydi. Onlar arkadaş gibiydi. Ve her şeyden önemlisi kafasının içindeki dağınık düşünceler onu delirtmekten çok uzakta gibiydi. Her şey yolunda gibiydi. Ama biliyordu bunlar her zaman bir 'gibi' olarak kalacaktı.
Tüm bu saçma umutları onu hayata tüm gerçekleri ile çarparken bu saçma rüya düşüncelerinden uyanmanın vakti çoktan geçmişti. Gerçekten bir şeylerin yolunda gideceğine nasıl inanmıştı aklı almıyordu. Şimdi düşünmesi gereken onlarca şey tekrar kafasına birikirken her şeyin birden nasıl bu kadar hızlı değiştiğine anlam veremiyordu. Dakikalar önce her ley harikaydı oysa.