18.BÖLÜM
-ARKADAŞLIK-"Kim şu arkadaş bakalım"
Dipper bıkkın bir nefes verdi. Gerçekten kurtuluş yoktu galiba bu konudan. Ne sabah ne gece kaçamıyordu bir şekilde birileri açıyordu meseleyi illaki.
"Sende mi Bill? Yalan söylüyordum işte. Tüm gün benimlesin zaten sende biliyorsun?"
Bill homurdanarak elindeki koladan uzun hüprütülü bir yudum almıştı. Göz devirmeyi ihmal etmiyordu elbette. Tabiki tüm gün yanındaydı yinede düşünmeden edemiyordu işte. Kafasında o kadar fazla seneryo kurmuştu ki biri gelip okuldaki sevgilisi çıksa şaşırmayacaktı hatta.
"Sadece sordum çamağacı"
"Değiştirelim konuyu yeterince bunu duydum zaten. Ne var ne yok bakalım?"
"Her saniyemi biliyorsun zaten neden soruyorsun Dipper?"
"Ve Dipper dediğine göre ne yanlış yaptım bakalım?"
Derin içli bir nefes verdi genç çocuk. Sabah ailesi ile uğraştığı yetmiyormuş gibi birde Bill takılıyordu artık kafasına. Hangi birine yetişecekti emin değildi. Ağrıyan başının verdiği rahatsızlık ile mavi koltuğa bıraktı kendini.
"Sadece başının ağrımamasını sağla artık. Seninki ağrıyınca benim ki de ağrıyor!"
"Bunu nasıl durdurabilirim sence?"
Dipper homurdanırken Bill içten bir şekilde küfür etmek için hazırlanıyordu. Sadece hissetmemeyi düşünecekti ve baş ağrısı falan kalamayacaktı ortada. Ama Dipper huysuz bir ihtiyar olduğu için bu başağrısından zevk alıyordu işte.
Onu umursamadan oturduğu koltuğa yaslanıp gözlerini kapattı sarışın. Yüzüne değen hafif rüzgarı hissediyordu ama o kadar yavaş ve sakindi ki neredeyse yoktu bir yandanda. Gözlerini yavaşça aralayıp burnuna gelen tuzlu kokuya odaklandı. Kum ve denizin karışarak verdiği o tuzlu koku burnunu yakarken dalgaların yavaş ve sakin sesi kaplamıştı şimdi her yeri.
İfadesiz bir şekilde uzun deniz manzarasını izledi bir süre. Güneşin yüzünü yakmasını beklemiş olsada sahte gökyüzlerindeki ay içli bir nefes vermesine sebep olmuştu. Ayaklarının altında sıcak kumu hissederken istemsizce içine dolan sessizlik hoşuna gitmişti. Gözlerini yanındaki kahvernegi gözlerin sahibine odakladı.
İfadesiz yüzü hafif bir şaşkınlık ile kaplanırken ağzını açtı ama sonradan oda yarıda kalmıştı. Gencin yüzünden akan göz yaşlarına zıt duran sakin yüzü birkaç saniye akıl sağlığını sorgulamasına sebep olmuş gibiydi. Gözlerini üstünden çekmeden ve tek kelime etmeden öylece durmaya devam etti. Hafif rüzgarın artık daha hızlı estiğini dalgalanan saçlarından anlayabiliyordu.
Soğuk hava kavrulan tenine çarparken yutkundu genç çocuk. Üstünde gezinen gözleri umrusamadı bu sefer istemsizce. Ellerini yaptığı yumruğu sıkarken başını kaldırdı. Ona bakacak ve bıkkınca söylenecek sözlere hazırdı. Muhtemelen sulugöz diye dalga bile geçebilirdi. Kafasını kaldırıp ifadesiz gözlere gözlerini dikerek doğrulttu vücudu.
"Yürümek ister misin?"
Yüzündeki şaşkın ifadeyi silmek için her şeyi verirdi Dipper. Her seferinde bu kadar şaşıracak bir şeyi nasıl yaşıyordu bilmiyordu ama oluyordu işte. Karşısındaki sarışın yapıyordu bunu. Nasıl bilmiyordu. Neden bilmiyordu. Ama oluyordu işte.
"Yüzüme konuşan bir öküz görmüş gibi bakma bari?"
"Ah pardon sadece beni şaşırıyorsun Dorito"
"Filmlerde gördüğüm şeyleri deniyorum işte ne var?"
Dipper omuz silkerek çoktan ayağa kalkmış ona elini uzatan Bill'in elini tutarak ayağa kalkmıştı. Ona bakamıyordu ama yüzünde herhangi bir şeyi ifade edecek bir duyguda yok gibiydi. İkiside sessizce yürümeye başladıklarında sadece dalga sesleri ve kuma bastıklarında oluşan o kısık sesler dağıtıyordu etrafı.