12

15.4K 840 175
                                    

O sabah yatağımdan öğlene kadar hiç çıkmamıştım,hatta annem gelmiş ateşimin olduğunu bile söylemişti. Ben ne kadar üşüyerek üstümü örtsem annem gelip açıyordu. Abim hasta halimi görüp çok üzülmüştü. Annemi ve abimi üzmek istememiştim ama ağlamak istiyordum. Canım çıkana kadar hemde..

Doğan'ın anlatımıyla

Kamelya'da oturmuş 3 gün önce öpüp kaçtığım portakal saçlı çocuğu düşünüyordum. 3 gündür evinden çıktığını görmemiştim ve endişelenmiştim. Onu öperek yanlış mı yapmıştım acaba? Tabii ki yapmıştım.

İçim içimi kemirirken abisi Ali'yi kamelya'ya doğru gelirken görmüştüm. Kamelya'da az kişiydik bu yüzden oturanları gönderip Ali'yle tek kaldık. "Nasılsın Doğan'ım?"

"İyidir Ali kardeşim senden?"

"Kötüyüz biraz be koçum."

Hemen onu sormak istiyordum çünkü merak etmiştim portakal saçlı çocuğu.

"Alp'i dershaneye giderken göremedim,birşey mi oldu?" gözlerini bana çevirdi ve gülümsedi. "oldu ya,oldu." dedi gülümsemesi yüzünde solarken. Şimdi stresten evine girip ona sarılacaktım. "Ne oldu?" Biraz bekledikten sonra ağzını açıp kapadı,cümlelerini seçiyordu.

"Biraz ateşi var,hastalandı." Endişelerim boşa çıkmamıştı. Biliyordum birşeyler olduğunu.

"Neden,yediği birşey mi dokundu?"

"Yok,3 gün önce eve geldiğimde ağladığını duydum,yanına gidemedim be Doğan'ım. Ağlamasına içim gitti." dedi ve sol gözünden bir yaş firar etti. Yanına yaklaşıp teselli etmek için elimle sırtını sıvazladım.

"Üzülme ulan,herşey geçici bu hayatta."

"Onun üzülmesini istemiyorum işte,şimdi de hasta evde yatıyor. Ayağına doktor getirtecek kadar seviyorum onu." Portakal saçlı çocuğun nasıl sevildiğini bilirdim. Bütün mahalleyi sevimliliğiyle alt üst ederdi. Şimdi en savunmasız halde olması beni de üzüyordu. Ve aklıma gelen fikirle hemen konuştum. "Bizde seviyoruz bu yüzden hadi onu mutlu edelim,keke." Kafasını kaldırıp bana baktı. "Sen onu bana bırak,hadi git şimdi Alp'in yanına yalnız bırakma onu." kafasını sallayıp gülümsedi ve elini göğsüne koyup "Eyvallah." dedi bende gülümseyerek elimi göğsüme koydum. Ayağa kalkıp evine ilerledi bende hemen işe koyuldum. Telefonumu çıkarıp Kemal'i aradım..Başlasın portakal saçlı çocuğu mutlu etme işlemi. Sırıttım.

Alp'in anlatımıyla

Seni pamuklara sarmalar sararım
Ne bedel isterim ne hesap sorarım
Ne sitemle güzel kalbini yorarım
Sakınma tatlı dillerini

Gözlerim gözlerine kitlenir
Doyamam seyretmelere seni
Özlerim bir kaç saat fazla gelir
Yağızım yiğidim erkek güzeli

Çalan şarkıyla gözlerim yine dolmuş,yine aklıma babam gelmişti. Bu babamın bana en çok söylediği şarkıydı..

Ev kapısının açılıp kapanma sesiyle uyuma numarası yapar gibi gözümü kapattım ve odamın kapısı yavaşça açıldı. İçeriye abimin girdiğini anlamıştım. Çünkü hastalandığımdan beri böyle giriyordu odama. Yatağıma gelip yanıma uzandı ve bana sarılıp saçlarımı oynamaya başladı. Yine aynısını yapıyordu. Ağlamamak için gözlerimi sıkmıştım iyice. "Bugün Doğan nasıl olduğumu sordu. İyiyim diyemedim. Canımın bir parçası bu haldeyken ben iyi olamazdım be Alp'im." Daha fazla dayanamayarak gözlerim kapalı arkamı dönüp beline kollarımı doladım. Saçlarımı öpüp kokladı ve benimle birlikte uykuya daldı.

Uyandığımda yanımda abimi bulamadım ve masama uzanıp telefonu aldım ve saate baktım. Saat 19.25'di. Yavaşça,sarsılmadan kalktım ve tutunarak yürüdüm. Kapımı açıp lavaboya gittim ve yüzüme baktım. Saçlarıma artık şekil verecek halim yoktu. Göz altlarım ağlamaktan kırmızı olmuş hatta şişmişti. Lavabodan çıkıp oturma odasına ilerledim odanın kapısı kapalıydı. Belki de ikisi burada oturmuş televizyon izliyorlardı. Duvarlardan tutunarak kapıyı açtım ve içerde kimseyi bulamadım. Dışardan bir silah sesi geldi ve gözlerimi kocaman açtım. Hemen balkona koşarak baktım ve çıkmamla havaya patlayan havaifişeklere baktım. Havada 'ALP SENİ SEVİYORUZ.' yazıyordu. Kafamı aşağı çevirmemle neredeyse bütün mahalleyi aşağı da gördüm. Annem,abim ve Doğan abi en baştalardı. Herkes neşeyle bağırıyordu. "Alp'im hadi aşağı gel ula acıktım." Kemal abi'nin konuşmasıyla gülümsedim ve büyük bahçemize serilmiş örtüye baktım. Üzeri yemeklerle doluydu. "Geliyorum." Sessiz çıkan sesimle içeriye girdim ve odama girip dolabı açtım. Dolabımdan siyah tulumumu çıkarıp giydim ve aynada ensemde olan saçlarımı serbest bıraktım. Hemen koşarak montumu aldım ve giydim. Hem montumu giyiyor hem kapıyı kilitliyor hemde ayakkabımı giymeye çalışıyordum. Hepsini yaptıktan sonra merdivenlerden tutunarak indim ve bahçeye çıktım. Herkes çıkmamı bekler gibi kapıya bakıyorlardı. Duvardan tutuna tutuna yanlarına geldim ve gülümsedim hepsine. "Gel Alp'im otur." dedi Onur Abi. Herkes buradaydı. Samet abi bile. Bana söyledikleri yere oturdum ve yemeğe başladık. 1-2 saat falan yemek ortada kalmış sohbet ede ede yemiştik. Doğan Abi ise yanımda oturuyordu. O günden sonra yüzüne bakmamıştım. Mesaj dahi atmamıştım. Utanıyordum. O öpücüğü hala unutmamıştım. Elinde tesbihini sallıyordu arada beni de süzüyordu tabii,farkettiğimin farkında değil miydi yoksa bilerek mi yapıyordu,güldüm.

Yemek toplanmış kadınlar bizim eve çıkmış erkekler ise bahçede oturuyorlardı. Başın döner gibi olduğu için ağaca yaslandım ve sert ağaç sırtımı acıtmıştı. O sırada Yılmaz sırtıma yastık koydu. Ona bakıp gülümseyerek "Teşekkürlerr." dedim. O da gülümsedi. "Rica ederim,daha iyi misin?" Endişeli sorusuyla hemen kafamı aşağı yukarı salladım. "Çok iyiyim." gülümsedi. "Sevindim." dedi. Daha sonra başımı etrafta gezdirdim ve Yılmaz'a sinirle bakan Doğan Abi'yle gözlerimiz kesişti. Hemen kafamı çevirdim. Gelenlerin yarısı hatta hepsi abimin arkadaşıydı,yani kekolardı. Berkay kapıdan yavaşça girip herkesle selamlaştıktan sonra yanıma oturdu. "Lan beyinsiz,hiç haber vermiyorsun ne demek hastalandın." dedi ellerini beline koyarak. Bende suç işlemiş gibi kucağımda ki ellerimi izliyordum. "Hastaya kızılmaz bir kere."

"Sus sus konuşma hem suçlu hem güçlü."

"Tamam be." dedim kısaca. Doğan abi'yi itip yanıma oturduğu için arada çirkin ördek yavrusu gibi kalmıştı. Doğan Abi kafasını Berkay'a çevirip 'hayırdır?' şeklinde kafasını sağa sola salladı. Berkay'da korkusundan hemen çekilip abimin yanına sindi. Resmen abimin koluna yapışmıştı. Sırıttım bu haline. Doğan Abi'ye kafamı çevirdiğimde bana baktığını farkettim,utançla hızlıca başımı çevirdim. Ve arkamda ki eli belimi sardı ve yanına çekti. Adamda ki kuvvete gel anasını satayım!

Dizi dizime,omzu omzuma değiyordu,değişik hissetmiştim. Belimdeki elini çekmişti ve bende put gibi kalmıştım.

O sırada kapıdan tanımadığım bir kız girdi. Beyaz tenli,güzel giyinimli,doğal makyajlı biriydi. "Doğaaannnn!!" koşarak Doğan Abi'ye sarıldı bende onun sarılmasıyla biraz çekildim. Doğan Abi gözlerinde ki hafif sinirle güzel kıza bakıyordu. "Birşey mi oldu Selen?"

"Özledim seni,kalktım İstanbul'dan geldim sen diyorsun ki birşey mi oldu Selen?" Herkesin onları dinlediğini farkeden Doğan abi önce bana daha sonra diğerlerine bakıp selam verdi ve gitti. Ne olmuştu şimdi? Bu kız da kimdi? Neden Doğan Abi'ye sarılmıştı? Gözlerim dolmuştu,neden gözlerim dolmuştu ulan!

"Abi kendimi biraz rahatsız hissediyorum yukarıya çıkabilir miyim?" Abim konuştuğu arkadaşından kafasını çevirip bana bakmıştı. "Tamam abim dikkatli git." Giderken kapının önünde konuşan Doğan Abi ve o kızı görmüştüm. Daha sonra beni şoka sokan o şey oldu. Selen,Doğan Abi'nin dudağına yapışmıştı,elini boynuna doluyordu. Sol gözümden bir yaş firar ettiğinde hemen silip eve koştum. Kapıyı yavaşça açmış dolu olan evde kimseye gözükmemeye çalışarak odama girmiştim. Ağlamaya hazır duruyordum,ceketimi sinirle köşeye fırlatarak yatağıma yattım ve gözlerimde ki yaşları serbest bıraktım. Artık sesli bir şekilde ağlamak istiyordum,içimi dökmek istiyordum. Altımda ki yastığa yüzümü bastırarak boğuk bir sesle ağlamaya devam ettim..İçimde ki yangın duyulana kadar böyle ağlamaya devam edecektim ve bu yangın sönmeyecekti.

___________________________________________
Sancak dinleyerek bölüm yazmak psikolojimi hiç sağlıklı yöne götürmüyor. İWOEWOOSNWKSİWODNWLDUOWM

yanlışlarım varsa affola.

OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN MİNİK PORTAKALLAR.
ꈍᴗꈍ

Keko [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin