Evet.
Tamam.
Benden bu kadar.
Şu anda ne olduğunu anlatacak durumda değilim çünkü kusmak üzereyim.
Kafede içtiğim limonata ters tepki yapmış afedersiniz midemi ağzıma getirmişti. Üzerine Doğan'ın beni omzuna atmasıyla daha da beter olmuştum.
Arabada ellerim bağlı kusmamak için yolu izler gibi yapıyordum. Hayır,adam resmen ellerimi ayaklarımı bağladı beni kaçırıyor. Ne kadar dirensem de benden güçlü olduğu için karşı gelemiyordum.
Kırmızı ışıklarda durduğunda beni dikizliyordu lâkin ben bakmıyordum çünkü hala tripliydim. Ne yani beni kaçırdığı için birde mutlu olup boynuna mı atlayayım.
Beni nereye götürdüğünü bilmiyordum ne onların evine ne bizim eve gidiyorduk. Zaten kaçırdıktan sonra bizim eve gitmesi saçma olurdu.. Yol boyunca konuşmamıştık araba da sadece nefes alış veriş seslerimiz vardı. Tamam,azıcık,birazcık,ucundan süzmüş olabilirim..Ama! Ama hemen kızmayın! O yola odaklanmışken bir saliselik baktım ve çektim.. Yoksa..yoksa içimde kalırdı..
Hesaplarıma göre kafeden çıkalı yarım saat-1 saat gibi birşey olmuştu. Ellerim ve ayaklarım bağlı olduğu için hareket edemiyordum bu yüzden her yerim uyuşmuştu. Alnıma yapışmış saçlarım ise Allah'a emanetti.
Tekrar kırmızı ışıkta durduğumuzda bana baktığını hissediyordum. Ben ise gözümü camdan ayırmıyordum. Tahminlerimin doğru çıktığını elini alnıma götürüp saçlarımı geriye itmesiyle anladım. Saçlarıma dokunmasını ne kadar sevsem de tripliyiz kardeşim aaa!!
"Bana bak." Bakmayacağım.
"Lütfen." Hayır,bakmayacağım.
Tek tük evlerin olduğu yola gelince direksiyonu sağa kırdı. Araba yavaşça yol kenarına durunca gözlerimi dizlerimin üzerinde ki ellerime çevirdim. Sanırım artık istesen de kaçamazsın Alp'cim. Doğru söylüyorsun Abdurrezzak,yüzleşme zamanı.
"Sen bana böyle yaparken nasıl dayanabilirim?"
Kalbimi okşadı. Kalbime dokunan bir tüy misaliydi söylediği kelimeler. 'Bende seni istiyorum,kömür gözlü' demek isterdim. Ancak bunu sadece içimden söyleyebilirim.
Sağ eliyle yavaşça çenemi tuttu ve kendine çevirdi. Göz göze geldiğimizde mavi ve siyah'ın karışımını merak etmiştim. Ama tahminlerime göre siyah baskı uygulayacak ve maviyi içine alıcaktı. Mavi,siyah'ın derinliklerinde kaybolurken,siyah aslında onu insanlardan koruduğunu söyleyecekti. Siyah acımasız mıydı yoksa aşkından alev alıp kömür mü olmuştu?
Başımı çevirmek istedim lâkin izin vermedi,daha sıkı tuttu. Sol elini yanağıma çıkardığında ürkerek gözlerimi yavaşça kapattım. Bir süre geçtikten sonra burnunu burnumun üzerinde hissettim. Şimdi iki eli de yanaklarımı içine hapsetmişti.
"Sana ben ne demiştim..?" Gözlerimi açtığımda alnını alnıma burnunu burnuma yaslamış gülümseyen bir Doğan görmemle karnım kelebeklendi.
"Deniz gözlerini benden kaçırma." Utançla kendimi geri çektim. Ona yandan baktığımda sırıttığını gördüm. Kaşlarımı çatarak "Ne sırıtıyorsun?" Gözlerini dizlerinden bana çevirdiğinde kahkaha atmamak için bastırdığı dudakları ilk dikkatimi çeken şey olmuştu. Kaşlarını havaya kaldırarak "Naz yapıyorsun değil mi!" dedi.
Gözlerimi kocaman açarak vücudumu ona çevirdim. "NE DİYORSUN YA,NE NAZI!!" Sonunda kahkahasını serbest bıraktığında arabada onun kahkahası ve benim burnumdan soluma seslerim yankılanıyordu. Bağlı ellerimle omzuna yumruk atmaya başladığımda aniden iki elimide arkaya ittirerek koltuğun baş kısmına sabitledi. Üzerime eğildiği için rahat hareket edemiyordum. Birkaç saniyelik hint dizisi bakışması yaşadıktan sonra ellerimi tutmadığı diğer elini yanağıma getirdi ve okşadı. Yanağımı,dudağımın kenarını,kulağımı okşamıştı. Huylansam da birşey dememiştim çünkü..tamam yalan söyleyemeyeceğim..hoşuma gitti..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Keko [bxb]
Teen FictionKaranlıkta hiçbir yeri göremiyordum ve ilerlerken ayağım yerde ki bir ipe takıldı. Tam düşücekken belimden güçlü kollarla tutuldum ve arkamda ki bedene bastırıldım. Arkamda ki kim ise göğsünü sırtımda hissediyordum. "Yavaş ol küçük,bir yerini incitm...