10

903 66 144
                                    

 +18 Vote

Ertesi gün Jungkook'la birbirimizi beklemeden, birbirimizle konuşmadan derslerimiz biter bitmez soluğu yaşlı kadının kafesinde almıştık. Birbirimizle konuşmuyor; sadece işimizi yapıyorduk. 

Jennie'ye dün gece olanları anlattığımda bana kızmış ve Jungkook'la arayı açmamam gerektiğini söylemişti ama ben öyle hissetmiyordum. Belki onunla bozuşmam doğru değildi ancak yine de bana söylediklerinden pişman olmasını istiyordum. İnsanların gösterdikleri gibi olmayabileceklerini anlamasını istiyordum. Bana olan önyargısı birazcık azalsın istiyordum.

Tabi şu an hiç bir şeyin istediğim gittiğini söyleyemezdim çünkü Jungkook beni umursamıyordu. O beni bu kadar umursamıyorken ve biz birbirimize bu kadar uzakken onu söylediklerine nasıl pişman edecektim bilmiyordum bile.

Geç saatlere kadar kafedeydik; birbirimizle hiç konuşmamıştık ancak yine de çıkış saati geldiğinde, saatin bir hayli geç olması sebebiyle Jungkook, beni evime bırakmayı teklif etmişti. Başta reddetsem de ısrar etmiş ve itiraz kabul etmeyeceğini, istersem önden yürüyebileceğimi, arkadan takip edebileceğini söylemişti. O yüzden daha fazla uzatamamıştım, beraber evime doğru sessiz bir şekilde yürüyorduk. Konuşmak istiyordum ama ilk konuşan olmak istemiyordum.

'Bugün okulda kızın birini dövmüşsün.'

Beklemediğim bir anda konuşan Jungkook ile ona döndüm. Tabi ki bugün okulda yaptığım kavgayı duymuştu. Açıkçası bizim okulda olup duymayan bir insanın kalabileceğini düşünmek aptallık olurdu. Ben cevap veremeden Jungkook aramıza nefes vererek alaycı bir gülüş bıraktı.

'Biliyor musun, bir an gerçekten sana haksızlık yaptığımı düşünmüştüm.' 

'Ne' diyebildim sadece çünkü öfke çoktan derimin altında gezinmeye başlamıştı bile. Şaşkınlığımı fark etmeyen Jungkook tekrar söze girmişti.

'İnsanlara böyle yardımlar yapman çok alışılagelmişin dışındaydı; neyse ki özüne dönmüşsün.' Benimle bu kadar rahat bir biçimde kırıcı konuşabileceğini kim söylemişti ona bilmiyordum. Neydi onu bana karşı bu kadar acımasız kılan anlamıyordum. Güçlü görünüyor olmam mıydı? Eski sevgilisinin de bir zamanlar kalbimi bu kadar acımasız bir şekilde kırmış olması mıydı yoksa?

'O yüzden mi bir özrü bile hak ettiğimi düşünmüyorsun?' dedim kırgınlığımı saklayarak; neredeyse kusacakmışım gibi iğrenmiş bir ifadeyle ve devam ettim.

'Ben başkalarına ne yaparsam yapayım senin söylediklerin yüzünden benden özür dilemen gerektiği değiştirmeyecek Jungkook. Neden birbirinden bağımsız iki konuyu birbirine karıştırıyorsun ki?'

Sinirim sesimde hissedilebilir durumdaydı şu an ve söylediklerimin Jungkook'u da hafiften gerdiğini görebiliyordum.

'Sen de özür dileyecek misin bugün dövdüğün kızdan?  Sürekli özür dilenecek şeyler yapıp özür duymaya bu kadar takıntılı olman beni çok şaşırtıyor gerçekten. Bu tavrın sadece bana mı özel yoksa?'

Durmuştum. Benimle beraber o da durmuş gözüme bakmaya başlamıştı. Anlamaya çalışmakla alay etmek arasında kalmış gibi görünüyordu. Bir adım yaklaşıp tek kaşımı kaldırarak konuşmaya başladım.

'Bugünkü kavga için özür dilemesi gerekenin ben olduğumu sana düşündüren ne? Kavgaya karışanlardan birinin adı Lisa ise özür dilemesi de gereken odur, öyle değil mi?' İçime derin bir nefes çekerek devam ettim.

'Belki de bir kere benim de haklı olabileceğimi kabul etmelisindir.' Söylediklerimin hemen ardından göz devirmiş ve ondan uzaklaşarak yürümeye başlamıştım. Bana karşı sahip olduğu bitmek bilmeyen önyargısı artık gerçekten sinirimi bozuyordu.

Burn Bridges -Liskook-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin