27

617 61 83
                                    

Jungkook'un arkasından bakakaldığım anların uzun sürmesine izin vermeyecektim. Gecenin karanlığında karanlığın rengine boyanmak istiyordum. Dağılmak, dağıtmak, yok etmek ve yok olmak istiyordum.

Onu da kendimi de yaklaşık beş dakika önce kaybetmiştim. Hem de en başından beri kazanma-kaybetme savaşı verdiğim Mina'ya karşı değil; Jungkook'a karşı kaybetmiştim. Biz kaybetmiştik. Geçmişten bugüne kadar tüm kaybettiklerime yakışır bir şekilde dağıtacaktım bu akşam. Bir kaybeden olduğumu ilan edecektim ve bunu herkesin duyduğuna emin olacaktım.

Kazananın da kaybedenin de çok şey kaybedeceği bu oyunda kazanan kimdi bilmiyordum ama ben az önce Jungkook'u kaybetmiştim; bu gece de kendimi kaybedecektim.

Titreyen ellerimi gözlerime çıkardım ve makyajıma dikkat ederek gözyaşlarımın izini sildim suratımdan. Derin bir nefes çektim içime daha iyi hissetmek, biraz olsun ferahlamak için. Pek işe yaradığını söyleyemesem de vakit kaybetmeden çıktığım mekana geri girdim. Hızlı adımlarla bara doğru yürüdüm ve bildiğim en ağır alkolü istedim. Jennie ile Taehyung'u görmüyor, görmek de istemiyordum. Beni tanımayan yüzlerce insan içinde yalnız kalmak istiyordum.

Bir yandan içkimi yudumluyor, bir yandan dans pistinde dans eden insanları izliyordum. Bir yandan ise bana sormadan düşen gözyaşlarımı silip duruyordum. Dudaklarım titriyordu, ellerim titriyordu ama iyi olacaktım. Birazdan aldığım bu alkol sayesinde tüm acılarımdan arınacak ve o çok istediğim karanlığımda, kaybetmişliğimin tadını çıkaracaktım.

Çok geçmeden Jennie geldi yanıma endişeli gözleriyle.

'Neler oldu? Kaç saatten beri yoksun kızım?' Cevap vermedim sorusuna. Konuşmak istemiyordum. Cevap vermediğimi gören Jennie devam etti konuşmaya.

'İyi görünmüyorsun. Burada yalnız olduğuna göre de iyi geçmedi. Keşke çağırmasaydım seni.'

Dans pistinde dans eden insanlarda gezinen gözlerimi Jennie'nin gözlerine diktim.

'Bitti' dedim ve cevap vermesine izin vermeden ekledim 'Bitti, bittik ve bittim Jennie.' Sesim başta bir katil soğukluğuna sahip olsa da cümlenin sonuna doğru titremişti. Tanrım, ne çaresizdim böyle. Gözyaşlarım da durmuyordu zaten bir türlü.

Jennie bana sarılacak oldu ancak onu elimle durdurdum. Nedenini bilemesem de herkese karşı kırgın, kızgın ve nefret dolu hissetmekten alıkoyamıyordum kendimi. Jennie ise saygı duydu tavrıma, geri çekildi sakince.

'Yalnız kalmak istiyorum' dedim. Ufak bir baş sallamasıyla onayladı beni ardından da ekledi en yakın arkadaşım.

'Ben buralardayım ve gözüm üstünde'

Tam yanımdan ayrılmak üzereydi ki onu uyarma ihtiyacı hissettim. 'Bu gece bana karışma Jennie, beni koruma da. Bırak dipte oluşumu dibine kadar yaşayayım. Buna ihtiyacım var.'

Jennie beni sadece içine sinmediğini belli ettiği bir yüz ifadesiyle onaylamış ve yalnız bırakmıştı. Biliyordum ki sonuna kadar gitmeme izin vermeyecekti ama yine de benim hatırladığım yere kadar bana engel olmayacaktı da.

O gittikten sonra kaç dakika içtim bilmiyordum ancak kafam hafiften uçmuştu, hissedebiliyordum. Canım daha az yanıyordu bir kere. Başım dönüyordu ama en azından nefes alabiliyordum.

'Dans etme zamanı kızım' diye mırıldanıp kendinden emin bir tavır takınarak ayağa kalktım ve pistin en ortasına yürüdüm. Ortada olduğuma emin olduğumda etrafımdaki insanları unutmuşçasına dans etmeye başladım. Bir elimde hala alkol dolu bardağımı tutuyor ve arada küçük yudumlar almaya devam ediyordum. İnsanların eğlenen hallerine kıyasla çok daha durgundum ama umursamıyordum

Burn Bridges -Liskook-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin