"Afiyet olsun, tekrar bekleriz."
Müşterilere gülümseyip önlerindeki hesap kutusunu aldım ve kasaya doğru ilerledim. Hafta sonu olmasından dolayı kafe çok yoğundu. Haliyle epey yorulmuştum.
Kasanın arkasına geçip iki dakika oturup soluklandım, elimin tersiye gözümün önüne dökülen saçlarımı geriye tarayıp hesap kutusunu açtım. En üstte beni karşılayan numara ve altına yazılan sosyal medya hesabıyla gözlerim ve dudağım aralanırken arkamdan sessizce gelmiş olan Jake hyung elimdeki peçete parçasını çekip almıştı. "Vay canına, bu kaçıncı numara böyle? En iyisi sen iş aramayı bırakıp burada çalışmalısın bebeğim. Baksana şuna, senin yakışıklılığın ve bebeksi tatlılığını gören soluğu kafemizde alıyor."
Jake hyung'un abarta abarta konuşmasıyla her saniye utanıp elimle yüzümü kapadım. Evet, sabahtan beri aldığım ilk numara değildi ama bu kadar abartmaya da gerek yoktu. "Saçmalama hyung. Ayrıca sırf ben yanında çalışayım diye ikna etmeye çalışıyorsun ama yemem ben bu numaraları, beni böyle ikna edemezsin. Hem biliyorsun ki şu an ilişki düşünecek bir durumda da hiç değilim." En son gittiğim iş görüşmesinden sonra iş bulma hayallerime uzun bir ara vermek zorunda kalmıştım. Zira dünyanın kendi etrafında döndüğünü sanan o aptalın benim bebek bakamayacağımı öne sürerek küçümseyici bir tavır takınması ne kadar itiraf edemesem bile gururumu zedelemişti.
Ne yapmaya çalıştığını anladığım için yüzünü asan Jake hyung'a gülüp verilen parayı kasaya bıraktım. "Gerçekten hayatımda senin kadar inatçısını görmedim. Ne olur gelip benim yanımda çalışsan? Çalışana ihtiyacım da var ve sen bu ihtiyacımı hayli hayli karşılıyorsun."
"İstemediğimi söyledim hyung. Senin yanında çalışıcak olmam sadece sana yük olucak. Tamam diğer çalışanların arasında adil davranıyorsundur ama bana gelince ayrımcılıklar yapıcaksın. Bunu istemiyorum."
Gözlerinin içine bakıp gülümsedikten sonra elindeki peçeteyi alıp yanımdaki çöp kutusuna attım. "Biraz kötü bir deneyimdi senin için ama en son gittiğinden de ses çıkmadı mı? Arkadaşıma sordum, o da bu işlerde patronun çok seçici davrandığını, bu yüzden de sürenin uzayabileceğini söylemişti."
O günkü yüz ifadesi gözümün önüne gelirken kaşlarımı çattım. Tırnaklarımı yüzüne geçirmek istiyordum! Beni nasıl küçümseyebilirdi? Hah, gayette güzel bebek bakabilirdim.
"Çıkmasın lütfen ondan ses falan. Mümkünse yaşadığım o beş dakikalık anı da silmek istiyorum. Kocaman bir şirket sahibi olmuş olabilirsin ama insan olamamışsın. İnsanlık bilmedikten sonra ne olur o kadar paran olsa? Egoistin teki!" Sinirden alt dudağımı ısırdım. O kadar uyuz olmuştum ki ona konusu açıldığı an saatli bombaya dönüyordum adeta.
"Jungwon-"
Jake'in sesini duymazdan gelip sinirimi kusmaya devam ettim çünkü buna ihtiyacım vardı. O gün kıpkırmızı bir yüzle aşağı inmiş, olayın tazeliğiyle adam akıllı sinirimi yaşayamamıştım. "Madem benim bakamayacağımı düşünüyorsun sen bakta görelim! Sorumluluk almadan oturduğun yerden konuşması herkese kolay."
"Jungwon-"
"Gerçekten çocuğuna da eşine de çok acıyorum. Böyle bir babam olmasını istemezdim. Böyle bir insana aşık olmayı hiç hiç istemezdim. Tanrı bilir kızı nasıl kandırdı?" Yüzüm sinirden yine kıpkırmızı olmuşken ellerimle kendime yelpaze yaptım. Şu hayatta küçümsenmeye ve gereksiz yere ego yapıp kendini sadece insanları eziklemeye odaklamış insanlardan nefret ederdim.
"Ben ne kadar da pislik biriymişim ya?"
Kulağıma ulaşan alaycı ama bir o kadar da sert olan sesle birlikte sanki başımdan aşağı kaynar sular akmış gibi hissetmiştim. Şu an arkamdaki şahıs az önce arkadaşıma dedikodusunu yaptığım kişi miydi?
Göz ucuyla yanımdaki arkadaşıma baktığımda bir bana acıyan gözlerle bir de arkama doğru özür diler gözlerle baktığını fark etmiştim. Anında ağzımım içinin kuruduğunu hissederken dudaklarımı yalayıp yavaşça arkama döndüm.
Ellerini tezgaha yaslamış, parmaklarıyla ritim tutan adamla karşı karşıya geldiğimde beceriksiz bir tebessüm sundum.
"Hoş geldiniz, ne istersiniz?"
Benim olduğum yerde can çekişiyor olmam anlaşılan hoşuna gitmiş olacak ki dudağının kenarı kaşıyla beraber havalandı. Şu an üzerindeki takım elbise ile biraz karizma duruyordu kabul etmek gerekirse.
"Seninle konuşmaya gelmiştim ama bu saatten sonra konuşmak isteyip istemediğime emin değilim."
Gözlerim kocaman açılırken yanlış duyduğumu düşünerek Jake hyung'a dönmüştüm ve o da aynı ifade ile baktığında yanlış duymadığımı kanıtlamış oldum.
"E, o zaman ben sizi yalnız bırakayım isterseniz?"
Elini kaldırarak gerek olmadığını belirtti gülümseyerek. Anlaşılan benim dışımda insanlara iyi iletişim kurabiliyordu. "Biz Jungwon ile dışarıda konuşuruz." Ve ardından onaylayıp onaylamayacağımı dinlemeden kafenin çıkışına ilerledi. Ne kadar da sinir bozucu ama!
Kısık gözlerle arkasından bakmakla meşgulken Jake hyung kolumu sarsarak beni daldığım yerden çıkardı. "Haydi, Jungwon! Adam ayağına kadar gelmiş, gidip konuş onunla. Belli ki iş hakkında konuşacak seninle." Arkadaşım o zamana kadar göz ardı ettiğim gerçeği önüme sererken gözlerimde bir parlama oluştuğuna emindim. O iş için ayağıma kadar gelmişti! Ve onu biraz süründürüp bu durumun keyfini çıkarmak için güzel bir zamanlamaydı.
Sanki üstümde toz varmış gibi kıyafetlerimi silkip saçımla oynamıştım. "Düzgün müyüm?"
"Gayet yakışıklısın bebeğim. Adamı bekletme de git çabuk." Bekletmemek mi? Tabii ki de bekleticektim.
Arkadaşımdan onay aldıktan sonra kasanın arkasından çıkıp çıkışa ilerledim. Dışarıda, kapının yanında beni bekliyordu. Geldiğimi fark ettiğinde bakmakta olduğu telefonunu cebine koyup bana döndü.
"Çok uzun bir konuşma yapmayacağım, işlerim var." Bir de o ben çok önemli bir iş insanıyım tripleri yok muydu bunların... Aşırı sinir oluyordum.
"Adaylar arasından en uygunlarından birinin de sen olduğuna karar verdik. Eğer gelmek istersen," Elini ceketinin cebine atıp bir kart çıkardı ve bana bıraktı. "buradaki numara ile iletişim kurabilirsin."
Siyah kartın üzerinde kocaman harflerle şirketinin ismi, altında ise kendi ismi ve sekreterinin ismi vardı. Kolumu yavaşça duvara yaslayıp önümde bağladım ve gülen bir yüz takındım.
"Aslında biliyor musunuz Jay Bey? Sizden sonra bana o kadar iyi iş teklifleri geldi ki, kimi seçip seçmeyeceğim konusunda kafam çok karışık." Yalan. Umutla telefonun başında beklesem de ne arayan vardı ne soran. Telefonumu tek çaldıran sağ olsun kiracımdı.
Elimi saçlarıma atıp bir tutamını kıvırırken bu tavrıma sinir olduğunu belli ederek kaşlarını bilmişçe kaldırmış ve dilini alt dudağında gezdirmişti.
"Pekala, eğer o yığınla gelen iş tekliflerini kabul etmezsen aklında bulunsun. Ha, elini çabuk tut çünkü tek konuştuğumuz kişi de sen değilsin." Cevap vermemi bile beklemeden yol kenarındaki arabasına doğru ilerlediğinde şoförü hemen kapısını açtı.
bu kitap hakkında çok güzel fikirlerim var ve düşündükçe heyecanlanıyorum 😋
artık sonraki bölümde jungwonun iş hayatına geçelim diyorum çok uzatmadan
ne dersiniz??
ŞİMDİ OKUDUĞUN
baby sitter | jaywon
Fanfiction"Daha kendin bile bir çocukken nasıl bir bebek bakmayı düşünüyorsun ki?" | jay × jungwon |