fourteen

1.3K 186 120
                                    

Elimdeki pis peçeteyi onlarca peçetenin olduğu çöp kutusunun içine yolladım. Etrafı buğulu gören gözlerim ve acıyan burnum ağlamaktan şişen gözlerimin, silmekten tahriş olan burnumun habercisiydi.

Yukarı çıktığımdan beri içim dışıma çıkana kadar ağlamıştım. Daha sarhoş olan bedenim kendini toparlayamadan bir de gözlerim şişene kadar ağlamak halsiz bedenimi daha da çok yorgun düşürmüştü. Gözlerimde yaş kalmamıştı, burnumu peçetelere sertçe silmekten kıpkırmızı olduğunu görmeden de hissettiğim acıdan anlayabiliyordum.

Jay'in gururundan yukarı çıkmayacağını biliyordum ama Niki belki gelir diye odaya girdiğim ilk an kapımı birçok kez kilitlemiştim. Nitekim öyle de olmuştu, Niki kapımı her tıklattığında kapıyı açmam için bir sürü yalan atmıştı. En son eve hırsızların girdiğini ve kocaman bahçeyi ateşe verdiklerini söylemişti ama unuttuğu nokta benim odamın bahçeye bakmasıydı. Yapmak istediğim tek şey izin verirlerse yatarak ağlamaktı.

Kapım on dakika içinde otuz beşinci kez tıklatıldığında tahriş olan boğazımı umursamadan, "Niki, beni yalnız bırak! Hiçbir şey istemiyorum! Sadece ağlamak istiyorum!" diye bağırdım, en sonunda ne kadar ciddi olduğumu anlamış olucak ki aramızda bir süre sessizlik oldu. Ben bu sırada acaba onu kırdım mı diye düşünüyordum, abisinin acısını ondan çıkarmamalıydım. Jay, kırıldığımı bilmesine rağmen yanıma gelip özür dileme zahmetine girmemişken Niki benim için endişeleniyordu. Bu evde benim için endişelenen tek kişi olduğunu, yalnız olmadığımı gösteriyordu.

İçimde duyduğum pişmanlıkla yatağımın içinden çıkıcağım sıra kapının arkasından "Bebeğim." diyen bir ses duydum. Duyduğum ses ne Niki ne de Jay'in sesiydi. Bu ses çalıştığımdan beri görmediğim Jake hyung'a aitti. Doğru düzgün dinlenememekten hayal gördüğümü sandım en başta fakat ben cevap vermeyince tekrar bana seslenen Jake hyung bu durumu yalanladı. Burada olma ihtimali çok düşüktü, bir kere yaşadığım yerin konumunu bilmiyordu. Anlatmamıştım hiç. Ve bana sormadan da habersiz gelmezdi bir sorun yaşamayayım diye. Düşünneyi bırakıp başımı salladım, nasıl ve niçin geldiği önemli değildi. Jake hyung buradaydı. Düşünmeden fırladığım gibi kapının kilidini açtım, içimden bu kadar kilitlediğim için kendime kızmıştım. En sonunda kapıyı açtığımda gerçekten de Jake hyung karşımda kollarını açmış duruyordu.

Gözümden akıcak yaş kalmadığından ağlamaya benzer sesler çıkarmış sonra da, "Hyung!" diye mırıldanmıştım belli belirsiz, sesimi ben bile zor duyuyordum. Gerçekten burada olması rüya gibiydi, her an kaçıp gidicekmiş gibi geliyordu. Saçma düşüncemi engellemek için kollarımı sıkıca boynuna sardım.

"Hey, daha özlem gideremeden beni öldürmeyi mi düşünüyorsun?" Tamam, biraz sıkı sarılmış olabilirdim ama napabilirdim? Onu uzun süredir görmüyordum, ilk defa birbirimizden bu kadar uzak kalmıştık. Eğer ki böyle bir durumda olmamış olsaydık beni özlemediğine dair bir sürü laf söyler, trip atardım ama bunu yapmadım. Kıkırdayarak boynundan çektiğim kollarımı koluna doladım, koridorda birilerinin olup olmadığını kontrol ettikten sonra odama çektim.

İçeri girdiğimizde ona odamı incelemesi için zaman verirken ben de dağılan yatağımın üzerini düzelttim. "Vay, burası neredeyse benim salonum kadar!" Gözleri odanın içinde fıldır fıldır dolanırken kendisini yatağıma bırakıp bacakları yataktan aşağı sarkacak şekilde uzandı. Abartılı tepkilerine gözlerimi devirdim. Kocaman evi vardı ama bu odaya mı yükseliyordu bu kadar?

"Odayı bırak da buraya nasıl geldin hyung?"

Yatağımın üzerinde bağdaç kurmuş merakla ona bakıyordum. Geleli beş dakika bile olmamıştı fakat kendimi şimdiden daha iyi hissediyordum. Zorla ağlama isteğim kaybolmuştu, beynimi işgal eden Jay'i bir anlık unutmuş arkadaşıma odaklanmıştım tamamen.

baby sitter | jaywonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin