"Bak, Jungwon! Amca diyor! Duydun mu? Niki amca diyor duyuyor musun?"
Gözlerimi devirip güldüğümü görmesin diye dudaklarımı birbirine bastırdım. Bu çocuk ciddi miydi? Ya da gerçekten Jay ile kardeş miydi? Jay'in sert yüzünü, konuşurken duvara konuşuyormuşsunuz hissiyatı oluşturan mimikleri hatta ve hatta en basitinden her gün içine girdiği o sıkıcı, boğucu gömlek ve takımlarıyla Niki'den apayrı bir profil çiziyordu gözümde.
Biraz ileri uzanarak mama tabağını aldım, Chaewon'a yemek yedirmek için şekilden şekile girdiğim dakikaların sonunda bahçede çimlerin üzerinde yemek yemeyi zorla da olsa kabul etmişti. Kaşığa yiyebileceği kadar alıp oyun oynuyormuş gibi dudaklarına yaklaştırdım. Yoksa yemek yememekte fazlaca ısrarcıydı. En zor anımda Niki gelmişti de sorumluluklarımın bir kısmını onunla paylaşabilmiştim demeyi çok isterdim fakat kesinlikle Chaewon'u aratmadan etrafı birbirine katıyordu.
"Sadece her bebeğin konuşmak için sarf ettiği anlamsız sesleri çıkarıyor. Hem ilk önce Jungwon dicek gör bak sen." Kendimden emin bir tavır takınıp gülerek başımı aşağı yukarı salladım.
"Sen yokken ben vardım canım. O yüzden Niki amca diyecek. Değil mi güzelim? Haydi, söyle bakalım Jungwon'a da inansın. Niki amca seni çok seviyorum, Jungwon pis de." Boştaki elimle koluna vurdum, oldukça hafif vurmama rağmen drama queenliğinu gösterip sanki yumruk yemiş gibi kendini çimlere attı.
"Ya! Çocuğa kötü kötü şeyler öğretmesene! Sensin pis olan!"
Chaewon oyun oynadığımızı düşünürken elindeki bebeği heyecan ile salladı. "Sen ona bakma bebeğim asıl pis olan Niki. Jungwon ve Chaewon cici." dedim yan yan bakarken, ne diye sabahın köründen buraya damlamıştı ve bir türlü gitmek bilmiyordu? Bu merakımı dile getirdim. "Senin okulun yok mu ya? Her seferinde sabahtan geliyorsun."
"Bugün dersim yok. Hoş olsa da gitmezdim. Öyle okulmuş, eğitimmiş, sınavlar falan hiç benlik değil inanır mısın Jungwon'cuğum. Bu serseri serbest stilim buna pek müsade etmiyor. Ama uğruyorum arada da yanlış anlama. Arkadaşlarla takılmak için. Bir genç Niki asla arkadaşlarıyla vakit harcamadan yaşayamaz." dedi sanki belgesel spikeriymiş edası ile.
Rahat haline gülüp başımı inanamazcasına salladım. İçimden bir ses bu konular hakkında Jay ile çok ters düştüklerini söylüyordu.
"Abinin gücüne güveniyorsun değil mi?" Kesinlikle öyleydi. Açıkcası benim de Jay gibi bir abim olsaydı ona güvenirdim. Sadece maddi anlamda değildi verdiği güven, manevi olarakta arkanızda olduğunu hissettiricek biriydi. Bunlari sabahtan beri başından geçen karakolluk olayları anlatan Niki'den çok net anlamıştım.
Göğsünü kabarta kabarta gerindi ve üzerinde toz varmış gibi silkeledi kıyafetini. "Ee, biz ona Park soyadının imkanlarını kullanıyoruz diyelim."
"Abini tahmin edebiliyorum ama annen baban kızmıyor mu hiç?"
Sorduğum soru ile yüzü tuhaf bir hal aldı. Yanlış bir şey mi sormuştum? Onlar hakkında o kadar bilgim yoktu ki, ne sormam veya ne sormamam gerektiğini kestiremiyordum. Tamam, Jay ile aynı evi paylaşıyorduk ama bırakın bana kendisini anlatmayı konuşma tenezzülünde bile bulunmuyordu bazen. Kimsenin hayatına burnumu sokmayı sevmediğimden ve Jay dünya üzerindeki en dengesiz insan olduğundan ben de bir şey sormuyordum. Beyefendinin bir anı bir anını tutmuyordu. Mesela geçen sefer mutfaktaki ve odanın önündeki tuhaf yakın hareketlerinden sonra ertesi gün öyle soğuk ve uzak davranmıştı ki olan her şeyi kafamdan uyduruyormuşum gibi hissetmiştim. Oysaki teninin tenimde bıraktığı sıcaklığı çok net hatırlıyordum.
Durduk yere moralini bozduğum için "Özür dilerim, patavatsızlık yaptım galiba." dedim.
"Sorun değil, özür dilemeni gerektiricek kadar önemli değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
baby sitter | jaywon
Fanfiction"Daha kendin bile bir çocukken nasıl bir bebek bakmayı düşünüyorsun ki?" | jay × jungwon |