Mis kokulu bebeğimi kendisi gibi minik bornozuna sarıp iç içe bulunan banyodan odasına geçtik. Şu sıralara arada sırada uğrayan ağlama krizlerinin olduğu zamanlardaydık çünkü yeni diş çıkarıyordu. Şimdiden neredeyse beş dişi vardı bebeğimin. Ben de bu zamanda elimden geldiğince bebekler hakkında çok kitap okuyor, bilgi edinmeye çalışıyordum. Her ne kadar işe girmeden önce bebek bakmanın kolay olucağını düşünsem de bu ağlama anlarında elim ayağım birbirine dolanıyordu. Eğer yanımda Niki ya da herhangi biri olursa şanslı sayıyordum kendimi.
Beraber geçirdiğimiz onca aylardan sonra Chaewon hakkında fark ettiğim suyun onu yatıştırdığı olmuştu. Bu yüzden ben de sıkıntılı zamanlarda ona banyo yaptırıp yatırmaya gayret ediyordum, şimdi olduğu gibi. Yine gündüzleri bir şekilde idare ediyor, kafasını dağıtabiliyordum ama geceleri ne benim ne de Jay'in böyle bir imkanı oluyordu. Uykusunu düzenli alması çok önemliydi. Onun keyfinin yerinde olması demek bizim de keyfimizin yerinde olması demekti. Hayatındaki en ufak pürüz beni huzursuz ediyordu.
Beyaz, tavşanlı bornozunun ipini açarak serbest bıraktım. Çıplak olmak rahat hareket etmesini sağladığından mutlu ediyordu. Yumuşacık tenine dudaklarımı bastırdım. Kazandığım gülücüklerle ellerini saçlarıma attı. "Mis gibi kokuyorsun bebeğim!" Söylediğim güzel ve kötü şeyleri sezebiliyordu. Daha bebek ne de olsa diye düşünmüyor, her konuştuğumda boncuk gözlerinin içine bakarak ve bakışmalarımızda yüzümde kendiliğinden oluşan kocaman gülümsemem ile iletişim kuruyordum. Sonuçlarının ne getiriceğini bilmesem bile aramızdaki bağın kuvvetlenmesi, annesi ve babasının olmadığı ortamda olabildiğince sağlıklı büyümesi için elimden geleni yapıyordum.
"Şimdi gece bakımı zamanı!" Banyoya girmeden önce yatağın üzerine koyduğum bakım sepetinden bakım kremini aldım. Parmak uçlarımla masaj yaparak yedirdiğim kremden sonra bebek yağını da aynı şekilde güzelce yaydım vücuduna. Altını bezlerken buraya ilk geldiğim günler gözümün önünde canlanmıştı. Birkaç fikrim olsa da onunla nasıl iletişim kurucağımı bilmiyor, ağlatırım, incitirim diye de çoğunlukla çekiniyordum. Kucağımda tutmak, bezini değiştirmek, kıyafetlerini giydirmek, yemek yedirmek, uyutmak... Bunların hepsi birkaç ay önce gözümde büyüyen, düşündükçe beni terleten durumlardı. Fakat şimdi hepsi çocuk oyuncağıydı. Tabii bu zamanları sakinlikle sürdüren bebeğim sayesinde ustalıkla atlatmıştım. Kendimi büyümüş, olgunlaşmış hissediyordum.
Geçenlerde çok beğenerek aldığım bir eşi de benim üzerimde bulunan pembe, çilekli şortlu pijama takımını giydirdim. Evin kirasını ilk para aldığım zaman halletmiştim ki Jay'in verdiği para hiç bu konuları konuşmasak da çok fazlaydı. O zamanlar miktarı önemli değildi benim için. Hiç iş bulamadığımdan ne iş olursa razıydım bir şekilde, bu iş ise ihtiyaçlarımı fazla fazla karşılıyordu. Hem kalacak bir odam vardı hem de her öğün kurulan büyük yemek sofraları. Bunların masrafını Jay çıkarıyor muydu bilmiyorum ama bazen yaptığım ufak işe karşılık çok miktarda para aldığımı düşünmek rahatsız ediciydi. Ben de kalan parayla ikimiz için tatlı tokalar, kıyafetler sipariş ediyordum. Bu gecelik de onlardan biriydi.
"Jake amcaya bir gece selfiesi atmaya ne dersin bebeğim?"
Her şeyi sonradan toparlamak adına kenara itip kendime Chaewon'un yanına uzanabiliceğim kadar alan açtım. İkimizin de görünebiliceği şekilde tuttuğum telefonu Chae görünce hemen eline almak için minik parmaklarını ekrana uzatmış, ben de bu tatlı anı es geçmeyerek fotoğraflamıştım.
Jake hyung buraya geleli bir hafta geçmişti ve bir gün bile kalsa gittiğinde o kadar boşluğa düşmüş gibi hissetmiştim ki... O günden sonra daha sık sık arar, konuşur olmuştuk. Hazır evin yerini de öğrenmişken ve Heeseung hyung ile de yakınlarken bunu kullanıp Jay'den gelmesi için izin isteyebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
baby sitter | jaywon
Fanfiction"Daha kendin bile bir çocukken nasıl bir bebek bakmayı düşünüyorsun ki?" | jay × jungwon |