Chapter 7

904 113 164
                                    

Y/N : Herkese selam!

Öncelikle gecikme için üzgünüm, vizelerim biter bitmez bölümü bitirip düzenlemek için buraya uçtum. Bölüm bekleyenlerinize ve yeni bölüm soranlarınıza teşekkür ederim! Sizler beni gaza getiriyorsunuz fhskshd.

Ehem, ikinci olaraksa bu kurgunun finale kadar planlanmış olduğunu belirtmek istiyorum. Finali de dâhil olmak üzere kurgu kafamda bitmiş vaziyette. Tek problem çok fazla olayın ve çok fazla sahnenin olduğu uzun bir kurgu olması. Bölüm uzunlukları da hesaba katılınca resmen kaplumbağa hızında ilerliyorum. Farkındayım T_T. Ama çiftlerin gelişimi, karakterlerin arka plan hikâyeleri, olay örgüsü filan derken ancak bu kadar oluyor genç kurtlarım :'). Umarım hikayeyi sabırla okursunuz.

Şimdiden hepinize iyi okumalar ve kooocaman öpücükler *3*
.
.
.
.

[WHEN THE HANDS YOU HOLD ARE WEAPONS]

[Chapter 7]






















- Stiles'ın bakış açısından -











Pencereden giren ışıklarla homurdanarak gözümü açtığımda gördüğüm ilk şey, karşı yatakta bir kolu aşağı sarkmış vaziyette uyuyan Derek oldu. Kamaşan gözlerimi kısıp baktığımda yüz üstü yattığı için bir yanağı yastığa gömülmüş olan adamın, kaşları çatık uyuduğunu fark ettim. Gözlerimi yumup yüzümü yastığa bastırırken hafifçe güldüm. Derek Hale'in böyle gardı düşük uyuduğunu görmek tuhaftı.

Alarmı çalmaya başlayınca boğuk bir sesle küfrettiğini duydum. Ardından bir şey düştü, birkaç küfür daha sıraladı. Yüzümü yastıktan kaldırınca telefonunu yere düşürdüğünü ve gözlerini ovuşturarak ayılmaya çalıştığını gördüm. Ellerini saçlarından geçirip doğruluğunda başını çevirdi ve göz göze geldik.

"Günaydın," diye mırıldandım.

Karşılığında ayağa kalkıp "Günaydın," dedi, sesi hâlâ boğuk çıkıyordu. Tişörtünü başından sıyırarak banyoya ilerledi ve içeri girip kapıyı arkasından kapattı. Arkasından bakmayı bırakıp yatakta sırt üstü döndüm ve önümdeki bir haftalık savaşı sağ salim atlatmayı diledim. İlk resmi kahvaltıma katılmak için yataktan çıkmam gerekiyordu ama o kadar gergindim ki yerimden kıpırdamak istemiyordum.

Derek'in duşa girdiğini gösteren su seslerini duyunca kalkmam gerektiğine karar verdim. Kendimi yataktan kazıyıp dolaba ilerledim ve görmeyen gözlerle üniformamı giymeye başladım. Asker yeşili boğazlı kazağımı başımdan geçirirken banyonun kapısı açıldı.

Belindeki havluyla kendi tarafındaki dolaba yaklaşan Derek, benden tarafa bakmadan "Biraz sakinleş," diye seslendi. "Kalbin yerinden çıkacak Stiles. Alt tarafı bir kahvaltı."

Kazağı eteklerinden çekerek düzeltirken abartılı bir kahkaha attım. "HSPA'nın ileri gelenleriyle dolu bir masada yiyebileceğim tek şey kafamdır."

"Tanrı aşkına," diye söylendiyse de güldüğünü duyabiliyordum. Yüzümü buruşturdum. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Döndüğümde Derek ellerini beline koymuş çatık kaşlarla dolaba bakıyordu, altında sadece baksır vardı. Yanaklarıma hücum eden kanla oturma alanına inen merdivenleri uçarcasına inip balkona açılan geniş kapıyı ittim. Sabah havası yüzüme çarpınca derin bir nefes aldım. Korkuluklara tutunup manzaraya baktım ama tek görebildiğim Derek Hale ve baldırlarıydı; karın kaslarının arasındaki çizgiler, heykeltraşın elinden çıkmış gibi kusursuz görünen vücudu. Dengemi bu kadar kaybetmeme sebep olması ürperticiydi. Onunki gibi bir vücuda sahip olmak için ne kadar spor yapmam gerekirdi?

when the hands you hold are weapons | sterek [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin