Chapter 10

911 114 113
                                    

Y/N : Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba.

Sizi bekletmek istememiştim ama hiç yazasım yoktu, yazar tıkanıklığı yaşıyordum. Elim bir türlü yazmaya gitmedi. Ben de öylece bıraktım, silmeye karar verdiğim gün girip taslaklara bakınca bir anda parmaklarım klavyede hareket etmeye başladı. Sonraki bölüm için söz vermiyorum, ne zaman gelir (gelir mi?) bilemiyorum.

Ayrıca Teen Wolf filmi çıktıktan sonra muhtemelen ağır dram içerikli bir sterek yazmam gerekecek. Stiles'sız Derek'in etkisinden ancak öyle çıkabilirim. Çocuklu Derek mi? Cidden mi Jeff??

Sizi bölümle baş başa bırakıyorum. Görüşlerinizi belirtmekten çekinmeyin. İyi okumalar. <3
.
.
.
.

[WHEN THE HANDS YOU HOLD ARE WEAPONS]

[Chapter 10]


























- Yazarın bakış açısından -














Ellerini ceplerine soktu. Bu basık koridorlar onu boğuyordu ama muhtemelen bu haberi vermek için tek doğru kişi o'ydu. Mecburen iç çekip kapıdaki küçük pencereden içeri baktı.

"Stiles, Scott ve Allison'la konuştuğunu söylememi istedi. Ki benden hiç hazzetmediğini hatırlasan iyi olur, benden bunu istemesine sebep olacak ne yaptın bilmiyorum Lahey. Ama Stiles'ın söylediği kadarıyla olay tatlıya bağlanmış. Bu akşam seni çıkaracaklarını duydum. Şimdi gitmem gerekiyor ama önce..." Pencereye iyice yaklaştı. "Başını öne eğip utancında boğulmak istiyorsan buyur, hiç durma. Ama yerinde olsam sırtımı dikleştirip Derek'in güvendiği beta olmaya devam ederdim."

Ardından dönüp merdivenlere yönelen Theo, tabi ya, diye düşündü. Beni bu yüzden gönderdiler. Hata yapıp da ilerlemeye devam etmeyi en iyi ben bilirim sonuçta.

Teknik binanın girişine birkaç metre uzaktaydı. Tam o esnada kapı açıldı ve içeri Liam Dunbar girdi. Theo otomatikmen selam vermek için elini kaldırdı, hemen ardından Liam'la göz göze geldi ve mavi gözlü oğlan onu görmezden gelerek köşeyi döndü.

"Ah," diye iç geçirdi Theo elini indirirken. Bariz bir hayal kırıklığı yaşıyordu. "Doğru ya... Beni görmezden geliyordu."

İşin aslı, Liam onu görmezden gelmiyordu; Theo hiç var olmamış gibi davranıyordu. Ekip toplantılarında birileri Theo'yla ilgili bir şey söylediğinde Liam bunu duymamış gibi yapıyordu. Theo ona seslendiğinde gülerek Scott'la konuşmaya başlıyordu. Koridorda karşılaşsalar gözlerini dimdik ileri dikip geçip gidiyordu. Bir keresinde Theo onu tutup durdurmaya çalışmıştı ve Liam durmuştu. Ama ne ona bakmış ne de tek kelime etmişti. Theo elini çekene kadar öylece durmaya devam etmişti ve nihayet adam elini çekince yoluna devam etmişti. Bu günlerdir, yani dolunay gecesinden beridir böyle sürüp gidiyordu.

Theo umursamayacaktı. Gerçekten umursamak istemiyordu ama ne zaman mavi gözlerle karşı karşıya gelse, umursamak isterken buluyordu kendini.

Ve istemese de umursuyordu.






















when the hands you hold are weapons | sterek [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin