Chapter 18

777 94 172
                                    

.
.
.
.

[WHEN THE HANDS YOU HOLD ARE WEAPONS]

[Chapter 18]






















- Yazarın bakış açısından -
















İnsanlar ona iyi olup olmadığını sorup duruyordu ve Stiles'ın onlara tek bir cevabı vardı: o iyiydi. Kilo kaybetmeye devam ederken işini bir an olsun aksatmıyordu. Bazen geceleri karargâhın etrafında turluyordu, bazen yemek saatlerini kaçırıyordu, bazen de bir işin ortasında dalıp gidiyordu ama genel olarak bakıldığında iyiydi. Hiç kimse bir anda Derek'le konuşmayı kesmesini ya da Derek ismini duyunca ortamdan uzaklaşmasını yadırgamıyordu. Son birkaç haftada bunlar alışılagelmiş şeylere dönüşmüştü.

Stiles'ın canını sıkan da buydu. Aralarındaki bu mesafenin normalleşmesi. Her gün dip dibe olduğu adamla bir anda konuşmaz olmuştu ve Derek, ofisindeki tartışmalarından beri bir kez olsun konuşma çabasında bulunmamıştı. Aksine, sanki Stiles'la hiç tanışmıyorlarmış gibi davranıyordu, sanki Beacon Hills'e gelmeden önceki zamana dönmüşlerdi. Stiles ağlamayacağına söz vermişti, aşacaktı. Yine de bazı geceler, yatağında uzanmış tavanı izlerken Derek'in saçlarıyla oynadığı günü hatırlıyordu. Elinden alınan mutluluğu düşünmek göğsünü sıkıştırıyordu ve Stiles mücadele etmekten o kadar yorulmuştu ki, ataklarla savaşmak yerine yanındaki çekmeceye uzanıp ilaçları içiyordu. Derek'le tanıştıktan sonra bıraktığı ilaçları. Bu düşünce burnunu sızlatıyordu.

Yağmurlu bir sabah, ağırlığı altında ezildiği bir dosya kutusunu dördüncü kata taşırken dengesini kaybetti ve devrilen kutudaki bütün kağıtlar merdivenlere saçıldı. Hemen eğilip toplamaya başlamak yerine kucağındaki boş kutuyla birkaç dakika öylece dikildi. Sonra görüş açısına bir el girdi, kağıtları toplamaya başladı.

Bakışlarını büyük bir ağırlıkla kağıtları toplayan kişiye çevirdiğinde Derek'le göz göze geldi. Stiles midesinin tersine döndüğünü hissetse de duygularını bastırdı ve eğilip dosyaları kutuya fırlatmaya başladı.

"Stiles."

Haftalar sonra adı ilk kez onun dudaklarından çıkıyordu. Heyecanlansa da cevap vermedi. Onunla bir kez konuşursa yine haftalarca acı çekeceğini biliyordu.

Ama Derek durmadı. Yanına yaklaşıp bir deste kağıdı kutuya bırakırken onu kırmaktan çekinircesine kısık bir sesle tekrar "Stiles," diye seslendi.

Stiles bir anlık dalgınlıkla gözlerini kaldırıp ona baktı ve buna hemen pişman oldu çünkü yeşil gözler onu gafil avlıyordu. Belki de uzun zamandır çok az konuştuğu için, sesi kendi kulağına bile yabancı gelirken "Ne istiyorsun?" diye sordu.

Ondan cevap alabildiği için rahatlayan Derek'in omuzları gevşedi. "Zayıflamışsın. Son zamanlarda iyi beslenmiyor musun?"

Haftalardır onu görmezden gelip tanımıyormuş gibi davranan adam karşısına geçip ona bunları söylerken Stiles daha fazla sakin kalamayacaktı. Kutuyu kenara fırlatıp ayağa kalktı. "Sen," diye hırladı dişlerinin arasından. "Benimle dalga mı geçiyorsun? Salak mısın sen? Gerizekalı mısın Derek?"

"Gerçekten söyleyecek bir şeyim yok," Derek onun öfkesine boyun eğerek diz çökmeye devam etti. "İstediğini söyleyebilirsin."

Stiles gülerek etrafına baktı. "Hiçbir şey söyleyemiyorsun bile. Uzatmanın ikimize de bir faydası yok Derek. Gelecek hafta nişanın varmış, sana mutluluklar diliyorum. Lütfen beni görmezden gelmeye devam et. Öylesi daha kolay, ikimiz için de." Eğilip yeniden kağıtları toplamaya devam etti ve kutuyu kucaklayıp merdivenleri çıktı. Dördüncü kata ulaşıp da koridora adım attığında ayakları birbirine dolandı, kutu yine devrildi ve kağıtlar koridor boyunca her yere saçıldı.

when the hands you hold are weapons | sterek [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin