Chapter 17

788 98 146
                                    

.
.
.
.

[WHEN THE HANDS YOU HOLD ARE WEAPONS]

[Chapter 17]



















- Derek'in bakış açısından -






















Hastane odasının köşesindeki refakatçi koltuğuna oturmuş pencereden dışarıyı izliyordum. Öğleden sonra güneşi hoş göründüğünden ya da hastane bahçesinde yürüyen hastalara bakmak hoş olduğundan değil, hasta yatağında küçücük görünen Stiles'a bakmamak için dışarıyı izliyormuş gibi yapıyordum. Gerçekte tek gördüğüm beyaz bir hiçlikti. Kulaklarım tamamıyla Stiles'ın kalp atışlarına odaklanmıştı. Nefes alışverişi değişince başımı çevirip yatağa doğru baktım. Kalp atışları da hızlanıyordu. Uyanıyor olmalıydı.

Sesimi çıkarmadan oturmaya devam ettim, çenemi yumruğuma yaslamıştım. Önce yavaşça gözlerini açtı, ışıktan dolayı yüzünü buruşturdu. Nihayet gözlerini açabildiğinde bir müddet tavanı izledi. Üstünden tüten pişmanlık, öfke, yorgunluk, acı, korku ve diğer bütün o duygu karmaşasının kokusunu alabiliyordum. Hiçbir harekette bulunmuyordu. Diklenmediği müddetçe orada olduğumu göremeyecekti.

Sessizce durup ne yapacağını izledim. Bir kolundaki seruma baktı, ardından eski pozisyonuna dönüp dudaklarını birbirine bastırdı. Boştaki kolunu gözlerine örtüp inledi. "Hâlâ hayattayım," derken sesi öyle hayal kırıklığı doluydu ki dişlerimi sıktım. Serumlu eliyle üstündeki yorganı sıktı. İçten içe parçalara ayrıldığını hissedebiliyordum, acısı gelip göğsüme oturdu.

Onu izlemeye daha fazla dayanamadım. "Sonunda uyandın," diye mırıldanarak oturduğum yerde öne kaykıldım. Sesimi duyunca nefesini tutarak kaskatı kesildiğini hissettim. Duruşunu bozmadı, kolunu yüzünden çekip bana bakmadı; aksine, yüzünü iyice gizledi. Yumruklarımı sıktım. "Stiles, bana bakar mısın?"

Başını iki yana salladı.

"Stiles," Israr ettim.

Bu kez başını ısrarla iki yana salladı. İç çekip ayağa kalktım. Yatağın yanına yaklaştım. Onu incelemeye ihtiyacım yoktu, bir haftada hastane yatağındaki bu hâlini ezberlemiştim zaten. Yine de aşağı kıvrılan dudaklarına bakarak koluna uzandım, direnç göstermesine aldırış etmeden kolunu yüzünden çektim. Gözlerini sıkıca kapatmıştı.

Gözlerimi kapatıp sabır diledim. "Stiles, gözlerini açıp bana bakar mısın?"

Yine bir baş sallama ve nihayet patladım.

"LANET OLASICA BİR KEZ, SADECE BİR KEZ DEDİĞİMİ YAPAMAZ MISIN? TAM BİR HAFTADIR BU KAHROLASI DUVARLARIN ARASINDA UYANMANI BEKLİYORUM STILES! TAM BİR HAFTADIR GÖZLERİNİ AÇIP BANA BAKMANI BEKLİYORUM. NE KADAR ACI VERİCİ OLDUĞUNDAN HABERİN VAR MI? KOLLARIMIN ARASINDA ÖLÜYORDUN, SİKTİR!" Göğsüm hızla inip kalkarken başımı geriye atıp soluklandım. "Fazla bir şey istemiyorum ki Stiles, sadece gözlerini açıp bana bakmanı istiyorum."

Gözlerini aralayan Stiles'ın bakışları tavana dikildi, gözbebekleri yaşlarla parlıyordu. Hafifçe gülerken boğazı acımış olacak ki yüzünü buruşturdu. "Nasıl-" Duraksayıp yutkundu. "Nasıl yüzüne bakayım? Bir daha asla uyanmamalıydım. Şimdi... Şimdi seninle yüzleşmem gerekiyor."

Kollarım iki yanımda sallanırken "Bizi bu hâle getirdiği için General McCall'ı geberteceğim," diye hırladım.

O noktada Stiles'ın gözleri hızla bana döndü. Korkuyla. "Sana... Sana söyledi mi?"

when the hands you hold are weapons | sterek [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin