Chapter 3

1K 125 102
                                    

Y/N : Merhabalar.

Bugün söyleyecek herhangi bir şeyim yok, bölüm sonuna Q&A satırı bırakıyor olacağım. Sizi direkt olarak bölümle baş başa bırakıyorum.

Sevgiler. 🖤
.

.

.

.



- WHEN THE HANDS YOU HOLD ARE WEAPONS -

[Chapter 3]







- Theo'nun bakış açısından -









Karargâhtan çıktığım esnada Stilinski'nin çaylağı Dunbar da peşimdeydi.

"Pekâlâ," dedim göz devirerek. "Nereye kadar beni takip etmeyi düşünüyorsun?"

Liam'ın mavi gözleri direkt olarak benimkilere dikildi. "Seni takip etmiyorum. Seninle yürüyorum. İkisi çok farklı şeyler."

İç çekerken "Dunbar..." diye homurdandım. Açık kumral tutamları eliyle geriye tararken bakışlarını önüne dikti. "Derdinin ne olduğunu söyleyecek misin?"

Sonunda pes edip omuzlarını düşürdüğünde ne diyeceğini bekledim. Arabamı çektiğim noktayı buradan görebiliyordum.

"Stiles hakkında üzgünüm," dedi. Kaşlarımı çatıp ona baktığımda burnunun ucuna dokunup göz devirdi. "Bazen fazla korumacı olabiliyor. Senin bir suçun yoktu."

Askeri araç yanımızdan geçerken Liam'ı omzundan kavrayıp hafifçe kendime doğru çektim. Neredeyse eziliyordu. "Dikkat et," diye mırıldanırken kolumu geri çektim. "Ayrıca, Stilinski pek de haksız sayılmaz. Geçmişimizin pek hoş olduğu söylenemez."

"Geçmişle ilgili bu takıntınızı anlayamıyorum," diye homurdandığında güldüm.

"Belki de daha küçük olduğundan anlayamıyorsundur."

Dişlerinin arasından "Tanrı aşkına!" diye çıkıştı. "On yaşında değilim, Raeken."

"Ah, öyle mi? Kaç yaşındasın o hâlde, on iki mi?"

Bana ters bir bakış attığı esnada arabama ulaşmıştık. Kapıyı açıp koltuğa oturmadan önce ona veda etmek için ağzımı açtım ama onu göremedim. Ön cama doğru eğildiğimde yolcu koltuğundan el sallıyordu.

Direksiyona geçerken kaşlarımı kaldırdım. "Ne yaptığını sanıyorsun?"

"Geri ödeme." Biraz ileride park hâlinde duran motorunu işaret etti. "Şehre gidiyorsun değil mi? Hastaneye uğramam gerekiyor. Beni de bırak."

"Emredersiniz efendim," dedim alaycı bir sesle. "Başka bir isteğiniz?" Hâlâ oturmaya devam ettiğini görünce üzerinden uzanıp kapıyı açtım. "İn aşağı Liam."

Omuzlarını silkti.

Elimle yüzümü sıvazladım. "Ciddi misin sen? Böyle çocukça oyunlara harcayacak vaktim yok benim, Dunbar. Git Stilinski'yle oyna."

"Oyun çağını epey geçtim Kaptan," diye mırıldandı.

"O hâlde git ödevlerini filan yap!" Direksiyonu sıkarken öfkeyle söylendim.

when the hands you hold are weapons | sterek [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin