Chapter 21

731 82 128
                                    

.
.
.
.

[WHEN THE HANDS YOU HOLD ARE WEAPONS]

[Chapter 21]





















- Derek'in bakış açısından -




















Anlatmayı bitirene kadar sakince onu dinledim. Stiles'ın sesi birkaç kez çatladı. Tedirgin bir şekilde yüzüğüyle oynuyordu. Nihayet bitirdiğinde, "O gün seni geri çevirmeliydim," diye çıkıştı kendine kızarcasına. "Seninle olma isteği gözüme perde indirmişti sanki. General McCall haklıysa eğer-"

"Hayır," diye sözünü kestim. "Hayır Stiles. General McCall haklı olsa bile geriye bakmak yok. Anladın mı? Riskler elbette olacak, her zaman olur. Ama bu bizi ne zaman durdurdu ki?" Uzanıp parmaklarımızı birbirine kenetledim.

Başını eğip omzuma yaslarken iç çekti. "Umalım da bizi öldürmeye çalışan tek kişi General McCall olsun."

Dudaklarım bir anlığına kıvrıldı. Ardından baş parmağımla elini okşarken "Annen için üzgünüm," diye fısıldadım. "Annem adına özür dilerim."

"Gerek yok," Stiles başını kaldırıp bana bakarken yüzünde küçük bir gülümseme oluştu. "General Hale ona ikinci bir şans vermek istemiş, annemin güçsüz olması onun suçu değil."

"Stiles... Böyle söyleme. Annen güçsüz değildi. Yalnızca vücudu ısırığa uygun değildi, hepsi bu. Bazılarının içinde dönüştürebilecek bir canavar yoktur. Bazıları yalnızca insandır."

Bana bakmasını bekledim ama o parkeye baktı. Bir müddet sessizlik içinde oturduk. O kadar çaresizdim ki bu korkutucuydu. Bana dokunmasını, beni öpmesini, gözlerime bakmasını, hiç olmazsa adımı seslenmesini istiyordum. Buna ihtiyacım vardı. General McCall onun beni kontrol edebileceğini söylerken sandığından daha da haklıydı. Stiles nefesini tut dese kendimden geçene kadar nefesimi tutacaktım. Öl dese orada ölecektim. Gözlerimi üzerinde gezdirirken benim için bu denli belirleyici olmasından korktum. Kaçabilirdim, gerçekten, eğer varlığına bu kadar çaresizce ihtiyaç duymasaydım. Eğer onu korktuğumdan on kat daha fazla sevmeseydim.

Sonunda iç çekip "Şimdi ne yapacağız?" diye sordu. Ona cevap vermek için ağzımı açtım ama duraksadım. Stiles benim bu duraksamamı fark edip başını kaldırdı. "Derek?"

"Ben..." diye başladım ama pes edip başımı iki yana salladım. "Bilmiyorum. Şimdilik hastaneye gidip Deaton'la görüşmem gerekiyor. Restoranda aklını yitiren adamla ilgili ne sonuca ulaşmış ona bakacağım."

Bakışlarını bana çevirdi. "Seninle geleyim m-"

"Hayır!" Aniden ayaklandım. Şaşkın bakışlarına karşılık gülümsedim. "Yani, ikimizden biri karargâhta kalmalı. Döndüğümde dışarı çıkmak ister misin?"

Stiles'ın kahverengi gözleri hafifçe parlarken gülümsemesi de ona eşlik etti. "Olur."

Eğilip dudaklarına kısa bir öpücük kondurduktan sonra "Görüşürüz," diyip odadan çıktım. Kapıyı arkamdan kapattığımda boş koridorda durup yerinden çıkacakmış gibi atan kalbimin sakinleşmesi için bekledim.
















Stiles'a söylememiştim ama bir an, bütün görüş alanım kırmızıya boyanmıştı.




















Hastane koridorunun sonunda Deaton'ı gördüğümde adımlarımı ona yönlendirdim. Beni görünce oturduğu yerden kalkıp ayağa dikildi. "Derek."

"Merhaba Doktor," diye selam verdikten sonra oturması için koktuğu işaret edip ben de yanına çöktüm. "Umarım haberler iyidir."

when the hands you hold are weapons | sterek [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin