yirmi beş

1.4K 140 105
                                    

Bana ne olur ellerini ver
Gideceksin ama yine gel
Döneceksin diye söz ver

Keskin bir acı...

Kulağımı delen bip sesleri...

Kör olacakmışım gibi hissettiren, kapalı gözlerimin ardındaki beyaz ışık...

Ve hissetmediğim bir beden...

Kafa tasımın içinde öyle bir ağrı vardı ki, çığlık atmak istiyordum ama çenem kilitlenmişti sanki. Göz kapaklarımın ardındaki ışığı engellemek için gözlerimi sıkmaya çalıştım Beynime saplanan keskin acıyla bu çalışmam anında kesilmişti. Kulaklarıma damlayan yaşlarla gözlerimden akan gözyaşlarını farkettim.  Neredeydim? Bilmiyordum. Başımdaki ağrı neyin nesiydi? Bilmiyordum. Ben kimdim? Bilmiyordum.

Hiçbir şey bilmiyordum.

Gerilerden bir ses ulaştı kulaklarıma. "Hocam.. Hastanın bilinci açılıyor." Yüzümü buruşturmak istedim. Canım çok yanıyordu. Sonra kolumda soğuk elleri hissettim, kolumdan içeri ince bir şey girdi ve çok değil yarım saat sonra karanlığa çekildim, bir kez daha.

1 hafta sonra

"Rumeysa hanım, sesimi duyuyor musunuz?" Henüz bilincim açılmadan göz kapaklarımın aralanmasıyla midem bulandı. Dönen başıma söz geçiremeyip gözlerimi tekrar kapattım. Hiçbir şey düşünmedim, düşünemiyordum. Çünkü bilmiyordum.

Birkaç dakika kendime zaman verdim ve daha sonra gözlerim tekrar açıldı. Karşımda yirmili yaşlarda, beyaz önlüklü bir hemşire duruyordu. Diğer tarafımda ellili yaşlarında, beyaz saçlı, dizlerine kadar beyaz önlüklü bir doktor duruyordu. Yani sanırım öyleydi.

Doktor bana hafifçe gülümsedi. "Merhaba, nasılsınız?"

Yutkunmaya çalıştım. Boğazım kupkuruydu. Hemşire hissetmiş gibi su uzattı. Titreyen ellerimle bir yudum aldım. "Bilmiyorum." Bilmiyordum, nasıl olduğumdan bile habersizdim. Sesim kendime bile yabancı gelmişti. İçimde sonu veya başı belli olmayan bir boşluk vardı.

"Size birkaç soru sorabilir miyim?" Önündeki dosyaya bakarken gözlüklerinin altından kısa bir an bana döndü. Başımı sallayarak onayladım. "Öncelikle veremediğiniz cevaplar için bir süre hatırlamanızı bekleyeceğim. Telaş yapmayın ve sakin olun." Sesi fazla ılımlıydı. Kendimi istemsizce kasmayı bıraktım. "İsminizi öğrenebilir miyim?"

Düşündüm. Bir kaç dakika kucağımdaki ellerime odaklandım ve başımı kaldırıp dudaklarımı araladım. "Rumeysa." Dolma kalemle dosyaya bir tik attı. "Kaç yaşındasınız?" Zihnimi zorlamaya çalıştım. Bunun cevabını vermem daha uzun sürmüştü. "Yirmi bir." Gözleri dosyadan ayrıldı. "Emin misiniz?" Değildim. Gözlerimi kapatıp doğum yılımdan şimdiye kadar tek tek saymaya başladım. Yine yirmi bir çıkmıştı. "Eminim." Hiçbir şeyi tam hatırlamıyordum ama tek bir şey dışında. Doktorun bir soru sormasına izin vermeden ben sordum. "Bana n'oldu? Ali, o nerede?"

"Bakın, bir kaza geçirdiniz. Kayseri-İzmir şehirlerarası otobüs yolculuğunda... Yaklaşık yedi aydır komadasınız ve şu an yirmi iki yaşındasınız." Gözlerim hızlıca büyürken başımın arka tarafına keskin bir acı saplandı.

Ellerimi kaldırdım. Parmaklarımla sayarak ayları hesaplamaya çalıştım. O kadar uzun sürmüştü ki, doktor dinlenmem gerektiğini defalarca hatırlatırken ben sadece beynimi zorlamaya çalışıyordum. Başımın arkasındaki ağrı tüm vücuduma hızla bir virüs gibi yayılırken gözlerim benden bağımsız açıldı.  Farkına vardığım detayla gözyaşlarım bir saniye durmadan yanaklarımı ıslattı. Ben Ali ile altı ay önce tanışmıştım. Komadayken...

Sana Nerden Rastladım?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin