on beş

2.3K 200 136
                                    

Öyle kolaysa gel başımdan
Kaldır at sevdanı.

Gülşah, o an için içlerinden en mantıklı düşüneniydi galiba. Çünkü karşısındaki üç erkeği ilk defa bu kadar agresif görüyordu. Gerçekten tüm erkekler böyle miydi? Umarım değillerdir, diye geçirdi içinden. "Ya bakın, bir sebebi olmalı. Hemen böyle kestirip atamazsınız."

Ali onu hiç takmadan, dizlerine yasladığı kollarını önünde birleştirmiş, boş boş yere bakıyor olsa da, Çağlar ve Emre ateş çıkan gözlerini Gülşah'a dikmekten çekinmemişlerdi. "Sebep ne olursa olsun, bu adam böyle kırılmayı hakediyor mu?" Çağlar gözleriyle Ali'yi işaret etti.

Daha fazla dayanamadı ve ayağa kalkıp Çağlar'a sinirle bağırdı. "Ya Ali demedi mi, ailesi ile kötü anıları var diye. Sude'den biliyorum. Günde yüzlerce hastasını anlatıyor, söylesinize bunlardan birisinin Rumeysa olmadığını nerden biliyorsunuz?"

Kısa bir an durdu, sesini biraz daha alçalttı. "Ali sen, o her zaman pırıl pırıl bakan gözleri buz gibiydi, demedin mi? Hiç mi merak etmiyorsun gerizekalı? Bize gelip o kızı anlattığında ben de gerçekten seviyorsun sandım. Bir gün geçmiş üstünden, koskoca bir gün. Dün gece, onun kendine bir şey yapmadığını nereden biliyorsun? Hiç mi merak etmedin aptal? Gerçekten yazık sana. Sinirle buraya gelip bağırırken onun şu an ne hâlde olduğunu hiç mi merak etmiyorsun?"

Ali'nin kızarık gözlerini umursamadı, kapıya ulaştı ve son kez kafasını çevirip kendisine şaşkınca bakan üç erkeğe baktı. "Şimdi, siz burda bir bok bilmeden başka bir kızı suçlamaya devam edin. Hatta verin kafa kafaya sövün, sayın. Sizin aksinize ben onun için endişeleniyorum." 

Çelik kapıyı hızlıca açıp ayakkabılarını üstün körü giydi ve dışarı çıktı. Şu an tek bir problem vardı, Rumeysa'nın evinin adresini bilmiyordu. Ne yapacağını düşünürken apartmanın kapısından gelen çarpma sesiyle oraya baktı. Ali, endişeyle ve bir o kadar hızlı adımlarla Gülşah'a doğru geliyordu. "Hadi, ben bırakırım seni." Ne zaman açıldığını anlamadığı arabaya binerken buldu kendini. Demek ki, konuşması Ali'de etki etmişti. Gülmek istedi ama endişesi önüne geçiyordu.

Normal de yarım saatlik ama Ali sayesinde on dakika da geldikleri apartmana çevirdi gözlerini. "Sen gelme, hatta gidebilirsin. Şu an gelmen doğru olmaz." Rumeysa'nın penceresine bakıp iç çekti. Mecburi kafasını salladı. "Ama bana haber ver olur mu, meraklanırım ben."

Onaylama fırsatı bulamadan arabadan inip koşar adımlarla apartmana girdi. Ali'nin söylediği kata gelip bir süre bekledi. İçeriden sesler geliyordu, bu bile içini rahatlatmaya yetmişti.

Zile bastı ama açan olmadı. İçerden hâlâ sesler geliyordu. Üst üste zile basmaya başladı. Hâlâ açan yoktu. Kapıyı yumrukladı. Titreyen elleri telefonuna giderken sakince açılan kapının ardında görünen kıza baktı.

Gerçekten bu Rumeysa mıydı? Olamazdı.

Durum Ali'nin dediği gibi değildi. Daha da kötüsüydü.

Rumeysa, o gerçekten tuhaftı. Gözleri bomboştu, uzun süre baksan korkacağın bir boşluk vardı. Daha fazla dayanamadı ve gözlerini kaçırdı. Ama Rumeysa hâlâ bakmaya devam ediyordu. Sinir bozucu sessizliği bozan da kendisi oldu. "Duymamışım, kusura bakma."

Sözlerinden hemen sonra içeri geri döndü. Gülşah da hemen arkasından girdi ve evi inceledi. Her yerde teker teker gözlerini gezdirdi.

Niye bu kadar çok deterjan vardı? Belki küçük bir markette bile bu kadar deterjan bulamayabilirdi.

Rumeysa ise elindeki toz beziyle sürekli duvarı siliyordu. Neler olduğunu anlamak için bir kaç saniye bekledi, derin bir nefes alma isteğiyle doldu. Boğazına dolan deterjan kokusuyla yüzünü buruşturup öksürmeye başladı, yanındaki pencereye yapışıp titreyen elleriyle açtı. "Açma orayı, içeri toz dolar."

Sana Nerden Rastladım?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin