yirmi sekiz

1.4K 149 77
                                    

böyle dargın bakma, sen parla yıldızlar sönsün.
bir bulut ol da yağ üstüme, sen kokan yağmurunla.

Kız kıza takılırken nasıl olduysa Aslı'ya da tüm hikayeyi anlatırken bulmuştum kendimi. Beni yoldan çıkarıyordu bu kız.

"Lan oğlum, üç sezonluk dizi çıkar anasını. Nasıl yani? Ay beynim yandı gibi oldu. Çok heyecanlandım, ay şimdi ne olacak? Rumeysa evlenin ne olur, yeşil gözlü minnak minnak bebeleriniz olsun. Ben mutlu olamadım siz olun." gibi şeyler... O konuştukça bana bir şeyler oluyordu, en son Helen kafasına vurarak susturmuştu.

Uykumun geldiğini hissederken yatakta kayıp başımı onun koyduğu yastığa yasladım. Onlar didişirken ben kendimi anında derince bir uykuya bırakmıştım. Rüyamda onu görmek istemedim, ben onu artık sadece yanımda ve gerçekte görmek istiyordum hayaller ya da rüyalar âleminde değil.

Gelen seslerle gözlerimi kırpıştırdım. "Abi çok lezzetli, Helen yenge seninkini de ben yesem."

"Lan, karımı rahat bırak. Hamile o bir de, ye sen güzelim. Canın daha isterse alırım ben."

"Sessiz konuşun, onu uyandıracaksınız."

Gözlerimdeki bulanıklığı gidermek için kıpırdandım. "Sonunda uyandın be uyuyan güzel." Başımı çevirip Emre'ye baktım. Bir elindeki çiğköfte dürümü, diğer elindeki kıymalı pideyle mutlu mutlu bana bakıyordu. Uyanır uyanmaz aklıma nerden geldiğini bilmediğim bir soru dudaklarımdan fırladı. "Siz onları hastaneye nasıl soktunuz?" Emre cırladı. "Meslek sırrı aşko." Yüzümü buruşturdum. Psikolojik sıkıntıları vardı bu çocuğun.

Herkes küçük masada oturmuş bir şeyler yiyorlardı. Biri dışında... Gözlerim ona dönerken onun gözleri öldürecekmiş gibi Emre'ye bakıyordu. Herkes masada otururken o yatağın yanındaki sandalyeye oturmuştu. Emre'deki gözleri bana döndü. O ana kadar gülümseyerek onu incelediğimden haberim yoktu. Anında irkilip gözlerimi odada dolaştırmaya başladım. Ama gözlerinin üzerimde olduğunu hissedebiliyordum. Düzeltiyorum, gülümseyen gözlerinin üzerimde olduğunu hissedebiliyordum.

Helen ve Atakan birden ayaklandı. "Gece olacak artık biz kalkalım." Hemen ardından Aslı'da kalktı. "Benim yarın çok işim var, gitsem iyi olur." Emre, iki eli dolu kalktı. "Ben de gidip şunlardan biraz daha alayım." Herkes birden kalkarken gözlerim büyüdü.

Sırf Ali ile beni yalnız bırakmak istedikleri için gidiyorlardı. Helen beni öpmek için yanıma geldi. Yanağıma eğildiğinde korkuyla fısıldadım. "Helen, beni yalnız bırakmayın lütfen." Duymamazlıktan geldi, pis mikrop.

Mikrop zaten pis olmaz mıydı? Neyse en pis olanından işte.

Gitti. Şaka gibi hepsi gitti.

Gerginlikle ellerimi sıktım. O da gerilmiş olacak ki boynunu kaşıdı. Sessizlik rahatsız edici olmaya başlamıştı. "İşin varsa eğer sen de gidebilirsin." Dirseklerini sandalyenin kollarına koydu. "İşim yok ama rahatsız olduysan dışarda bekleyebilirim." Başımı anında iki yana salladım. "Yok niye rahatsız oluyum ki?"

Rahatlamış gibi gülümsedi. "Açsan eğer sana da bir şeyler almıştım yani almıştık." Karnıma elimi koyup okşadım. Çok güzel kokular geliyordu. "Olur ama yatağa dökülmesin ben oraya gelsem daha iyi olur." Temkinlice bana baktı. "Kalkabilir misin?" Normalde birinin yardımı olmadan kalkamazdım. Ama ondan da yardım isteyemezdim. Alt dudağımı ısırırken başımı salladım. Denemekten zarar gelmezdi.

Üstümdeki yorganı sıyırıp bacaklarımı sallandırdım. Hastane terliklerini giyip kalkmaya çalıştım. Ama ayaklarımın üstünde denge kuramıyordum. "İzin verirsen yardım edebilirim." Utançla gözlerim kapanırken başımla onayladım. "Sadece kolumdan tutarsan kalka-" sırtımdan ve bacaklarımın arkasından geçen elle küçük bir çığlık kaçtı dudaklarımdan. Kucağına almıştı beni. Kalbim kan yerine heyecan pompalarken çoktan sandalyeye bırakmıştı bile. Biri az önce ne olduğunu açıklayabilir mi?

Poşetteki ayranı aldı, salladı ve ağzını açtıktan sonra önüme bıraktı. "Çiğköfte mi, lahmacun mu?" Dudaklarımı yalarken, "lahmacun" diye hevesle atıldım. Gözleri parladı ve bir kutuyu masanın üstüne koyup açtı. Lahmacunlar bana göz kırparken en üsttekine güzelce limon sıktı, birazcık yeşillik ve domates koyup sardı ve bana uzattı. Kendine hazırladığını düşünürken bana uzatmasını beklemiyordum. Daha fazla öyle durmaması adına alıp hemen yemeye başladım.

Bir kez daha aynı şekilde hazırlayıp onu da önüme bıraktı. Daha sonra kollarını masaya yaslayıp bana bakmaya başladı. İştahım anında sönerken ağzımdaki lokmayı zar zor yuttum. "Sen niye yemiyorsun?" Elimdeki lahmacunu bırakıp titreyen ellerimle onun bana yaptığı gibi ben de ona hazırladım ve önüne bıraktım. "Afiyet olsun."

Kaşları havalanırken kirpiklerini kırpıştırıp bana baktı. Böyle çok tatlı göründüğünün farkında mıydı acaba? "Ne, bir şeyler yerken izlenilmekten hoşlanmıyorum. O yüzden, yoksa seni düşündüğüm yok." Dişlerini göstererek sırıttı. "Öyle olsun bakalım." Onun sırıtması istemsiz benim de yüzüme bir gülümseme yayılmasına sebep oldu. Biz ne ara bu kadar samimi olmuştuk? Tamam, rüyalarımda sevgilim olabilirdi ama gerçekte hayatımda bir kez gördüğüm, arkadaşımın eşinin arkadaşıydı.

Yemek bittikten sonra ellerini yıkamış beni tekrar yatağa taşımıştı. Kendimi yük gibi hissediyordum ve utanıyordum ama yüzünde hiç hoşnutsuz bir ifade yoktu. Saat gece yarısına gelirken huzursuzca kıpırdandım. "Burada yorulma, eve git."

Gözlerini kısıp üstüme eğildi. "Sussana sen. Ben burda durmak istiyorum gitmek istesem giderim değil mi? Sen hastasın. Uyku saatin gelmiş olmalı hadi uyu." Uyumak istemiyordum. Onunla oturup saatlerce konuşmak istiyordum ama kapanmak için can atan gözlerime söz geçiremiyordum. Doktor sürekli uykumun gelmesinin normal olduğunu söylemişti. Günde en az dört kez uyuyordum kısa süreli de olsa uyumam gerekiyordu. Uyuyamazsam hemşire iğne yapıyordu ve uyumam çok daha kolay oluyordu. Yanımdaki sandalyeden kalkıp üzerime eğildi. Kollarını iki yanımdan uzatıp arkamdaki yastıkları düzeltirken kokusu burnuma doldu.

Anında gözlerim dolarken sarılıp saatlerce kokusunu içime çekmek istedim ama ellerim olduğu yerden havalanmadı bile. Rüyamdakinin aksine kokusu çok daha belirgindi. Ciğerlerime kadar ulaşıp bayram havası yaratıyordu. Gözlerimi kırpıştırarak yaşları geri itmeye çalıştım. Benim onun hakkında gördüğüm her şey yalnızca hayaldi. Beni sevmesi de dahildi bunun içine.

Düzelttiği yastıklarla benden uzaklaşıp tekrar sandalyeye bıraktı kendini. İyiden iyiye gözlerim kapanırken açık tutmak için savaş veriyordum. Ya o günkü gibi olursa? Gözlerimi açtığımda her şeyin bir yalandan ibaret olduğunu duyarsam? "Ali." Ağlamaklı sesimle fısıldadım.

"Rumeysa, n'oldu?" Uykuluydum, dilimin neler söylediğini tartamıyordum bile. "Uyumak istemiyorum..." Burnumu çektim. "...o gün de aynısı olmuştu. Uyudum, yanımdaydın. Uyandım, gitmiştin." Sağ gözümden yastığa doğru yaş aktı. Bir şeyler diyordu, anlamıyordum.

"Burada mısın?"


"Buradayım."


"Gitme."


"Gitmeyeceğim."


"Elini tutabilir miyim?" Bir, iki dakikalık bir kalakalmadan sonra elimi büyük avcunun içine aldı. Bir eli saçlarımı bulurken usul usul okşadı. Dakikalar sonra bilincimi kaybedip uykunun derinin kollarına çekildim.

Gecenin bir yarısı gözlerim aralandığında elimin üstündeki baskıya baktım. Elim hâlâ elinin içindeydi, elimin üstüne kafasını koymuş, iki büklüm uyuyordu ama yüzünde huzurlu bir ifade vardı. Buradaydı, gitmemişti.

Elimin içindeki elini sıktım. Başımı yastığa sürtüp huzurla uyumaya devam ettim, dudaklarımdaki küçük tebessümle...

Son bölümlerde bölüm açıklaması bulmakta zorlanıyorum, Normalde dün gelecekti ama ben uyuyakalınca gelemedi zöldmxkdm

Diğer bölümde görüşmek üzeree

🤍

Sana Nerden Rastladım?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin