on dokuz

2.2K 216 131
                                    

Geriye ne kalırdı,
Yaşananları atsan?

Araba evin önünde durduğu an konuşmasına fırsat tanımadan dışarı çıktım ve aynı hızla da önümdeki apartmana girdim. Biliyordum arkamdan geliyordu. Sanki gelmesini istemiyorsun da!

Bir kat merdivenlerden çıktıktan sonra kapının önünde duran iki adam çekti dikkatimi. Biri Taha, diğeri ise ev sahibiydi. "Merhaba, halledebildiniz mi sorunu?" Taha'nın gözleri önce bana sonra arkama kaydı. "Yok, sorun tavan akması değilmiş. Benden kaynaklanıyormuş. Tesisatçı çağırdık onu bekliyoruz." Bu sırada ev sahibi bize selam verip gitmişti.

"Selamün aleyküm." Ali arkamdan selam verip elini Taha'ya doğru uzattı. Allah'ım lütfen bir sorun çıkmasın. "Aleyküm selam." İçim Ali'yi tanıştırma isteğiyle doldu ama bir sorunumuz vardı. Ne diye tanıtacaktım ki? "Bu Ali, kendisi benim..." Ee gerizekalı, senin ne?

Kısa bir an durup Ali'nin yüzüne baktım. Tek kaşını kaldırmış, sabırsızca biraz da heyecanla bana bakıyordu. "Erkek arkadaşın galiba." Dile getiremediğim cümleler Taha'nın ağzından dökülürken kısa bir donakaldım. Harbiden öyleydi lan değil mi?

Kısa bir baş hareketiyle onayladım. Sözlü iletişimi bir kenara bırakıyordum. Daha fazla kapının önünde dikilmemek adına, "İyi akşamlar sana." dedim ve çantamdan anahtarımı çıkarttım. Sessizce eve girdim, kapıyı aralık bırakmayı unutmamıştım tabii ki de. Arkamdan kapı kapanırken çok geçmeden görüş açıma iki kol girdi ve belimi sardı. "Ali ne yapıyorsun?"

"Sevgilime sarılıyorum." Kurban olduğum, ne güzel söylüyorsun. Bir kerecik daha söyler misin? Tabii ki de dışıma hiçbir şey yansıtmamıştım. "Sevgilim derken, Ali biz sevgili değiliz."

"Hadi ya, neyiz o zaman?" Elimde olmadan sırıttım. "Elhamdülillah, müslümanız." Onunda siniri bozulmuş gibi gülüşünü kulağımda duyarken ellerimi kaldırıp ellerinin üzerine koydum. "Rumeysa, yarın akşam arkadaşlarla buluşup oturacağız. Sen de gelir misin?" Sıkıntı içime hemen çökmüştü. "Kimseyi tanımıyorum, gelmesem olur mu?" Ellerini belimden çekmesiyle ona doğru döndüm. Bir süre gözlerime bakıp başıyla onayladı. "Nasıl istersen."

Bir süre anlamsızca birbirimize baktık. "Ben gidiyorum o zaman. Emre evi birbirine katmıştır." Gülümsedim, saçlarıma dudaklarını bastırıp gidişini izledim.

Ertesi gün sabah, diğer günlerle aynı geçmişti. İşe başlamadan önce kelime kitapçıklarına göz gezdirip unuttuğum kelimeleri pekiştiriyordum. Çayımdan bir yudum daha aldım ve eş zamanlı telefonumun melodisi odada yankılandı. Ekran da Gülşah ismini görünce vakit kaybetmeden açtım. Anında cırlamasıyla telefonu kulağımdan uzaklaştırıp yüzümü buruşturdum.

"Ya akşam gelmiyorum ne demek? Akşam gelmiyorum ne demek ya? Ne demek akşam gel-"

"Gülşah, sakin." Sesimle birlikte kısa bir sessizlik yaşandı. "Bak Rumeysa, akşam Ali'yle geliyorsun. Beni o kurtlar sofrasında tek bırakamazsın. Abla, kardeşiz kızım biz. Öcük ve böcük, Tom ve Jerry,  Gargamel ve Azman, Sid ve Diego, Sylvester ve Tweety, Huysuz ve Uzun'uz biz." Gözlerim büyürken vay be dercesini dudaklarımı büzdüm. Bu kızın ağzı iyi laf yapıyordu.

"Gülüm tamam da, o ortama girmeyi hiç istemiyorum. Bensiz gidin siz. Hem senin geleceğini bilmiyordum." Tanımadığım insanların olduğu ortamlar beni geriyordu. Ali'nin doğum gününde de aynısı olmuştu. "İyi, sen bilirsin gelme." Bu kadar kolay pes etmesini beklemiyordum ama işime gelirdi.

"Tabii, Sırma yellozuna göz dağı vermek istemiyorsan sen bilirsin. Şahsen kaç yıldır Ali'nin yakasından düşmedi, saymayı unuttum." Gözlerim yuvalarından fırlamak ister gibi açılırken kan beynime sıçradı. Karşı taraftan telefonun kapandığına dair sesler gelirken titreyen ellerimle geri aradım. Bir sakin olsana kızım.

Sana Nerden Rastladım?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin