otuz bir

1.1K 123 90
                                    

Bana bi' gel de istediğinde yanındayım yanındayım
Gözlerinle şu kalbimin duvarlarını boyar mıyım
Ateşi sensin bu yangının ben dumanıyım dumanıyım
Doyar mıyım sana ben, kimseler bilmez
Doyar mıyım sana ben, sana bir ömür yetmez

"Rumeysa!"

"Rumeysa, uyan!" İsmimin üst üste tekrarlanışlarıyla kısık gözlerim açıldı. Ama bilincim için aynı şeyi söyleyemeyecektim. Gözlerimi açar açmaz pencereden havanın kapkaranlık olduğunu gördüm. "Ne var be, gece gece?"

"Helen, künefe aşermiş. İçerde ağlıyor. Biz hangi akılla bu kıza, bir gece bizde kal diye ısrar ettik? Kalk, açık tatlıcı bulmamız lazım." Ciddi mi, diye kafamı kaldırıp suratına baktım. Çok ciddi gözüküyordu. Gece gece, ne künefesi ya!?

Eşofmanlarımı düzeltip paytak adımlarla oturma odasına girdim. "Helen," Yüzünü bana çevirdi. Aslı'nın abarttığı kadar yoktu. En azından ağlamıyordu. Yatakta doğrulmuş elinde telefonla künefe fotoğraflarına bakıyordu. "Ya Rüm, benim oğlumun canı künefe çekiyor. Ama o pis kadın yat uyu, uğraştırma gece gece bizi, dedi. Sen alırsın değil mi?" Gözlerimi ovuşturarak güldüm. Ben daha bir hafta önce hastaneden çıkmıştım. Yanına oturup yanaklarını tuttum. "Hadi hazırlan da, açık bir tatlıcı bulalım."

Hevesle başını sallayıp ayağa kalktı. O lavaboya girerken ben Aslı'ya seslendim. "Aslı, Helen arabasıyla mı geldi?" İçerden olumlu cevap gelince biraz daha rahatladım. En azından gece gece taksiyle uğraşmayacaktık. Odaya girip rastgele bir eşofman takımı geçirdim üzerime. Helen lavabodan çıkınca ben girip hızlıca işlerimi hallettim. Bir an önce gidip gelip sıcacık yatağıma kavuşmak istiyordum.

"Hazırsanız çıkalım." Bezmiş bir Aslı, hevesli bir Helen'le birlikte çıkıp arabaya yerleştik. Ben sürücü koltuğundayken Aslı haritalardan tatlıcı arıyordu. Üniversiteye başladığımda ehliyet almıştım ama araba alacak kadar durumum olmamıştı. "Şurası nasıl?" Helen yüzünü buruşturdu. "Temiz bir yere benzemiyor, olmaz." Aslı tip tip Helen'e baktı. "Mekanda beğendiremiyoruz hanımefendiye." Tekrar önüne dönüp araştırmaya devam etti.

Uzun arayışlardan sonra güzel bir mekana gidip oturduk. Aslı gittiği gibi bana karışmayın deyip masaya kollarını, kollarına da kafasını koyup gözlerini kapatmıştı. Helen'in tatlısı gelince hemen gömülüp yemeye başladı. "Atakan'ın haberi var mı?" Dolu dolu yanaklarıyla başını iki yana salladı. "Aşerdiğimi duysa o götürürdü." Uyuduğunu düşündüğümüz Aslı, gözlerini açıp çemkirdi. "O zaman kocanı çağırsaydın, bizi niye süründürüyorsun gece gece ya? Yatağım ne kadar üzgündür şimdi, ayrı koydun bizi." Gözlerimizi aynı anda devirdik. "Ben ileride annemin canı künefe çektiği için teyzelerim ona kızmış dedirtmem." Helen bana dönüp öpücük attı ve tekrar tatlısını yemeye devam etti.

Telefonumun melodisiyle elimi cebime atıp ekrana baktım. Ali arıyordu. Bir hafta içinde hiç konuşmamıştık, ben telefon aldıktan sonra birkaç kez mesajlaşmıştık. Onlarda da nasıl olduğumu, ağrımın olup olmadığını sormuştu.

"Uyumuyordun umarım." Gülümsedim. "Hayır, uyumuyordum." Benim sesimle onun da güldüğünü hissettim. "Şey, Helen Atakan'ın telefonlarını açmıyormuş. Merak etti de sana soralım dedik."

"Yanımda, tatlı aşerdi de tatlıcıya geldik." Birkaç hışırtıdan sonra Atakan'ın sesi duyuldu, telefonun diğer ucundan. "Rumeysa, konum atabilir misin? Görmeden içim rahat etmeyecek." Allah'ım, birbirlerini çok güzel seviyorlardı. İçim yumoş yumoş olurken kısa bir cevap verip aramayı sonlandırdım ve konum attım. "Atakan seni aramış ulaşamamış. Buraya geliyorlar." Aslı'nın tekrar cırlamasıyla yerimde hafifçe sıçradım. Bu kız uyumuyor muydu? "Çoğul ek kullandın yalnız. '-lar' derken?"

Sana Nerden Rastladım?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin