Ne olduğuna anlam verememiştim ki Arel’i Efe’nin üstüne çıkmış yumruklarını birer birer yerde savunmasız şekilde yatan Efe’nin suratına geçirirken buldum. Neler olduğu konusunda ufacık bir tahminim bile yoktu. Arel neye neden bu kadar öfkelendi gerçekten de merak ediyordum. Efe’nin yüzü kanlar içindeyken Arel’in de elleri yumruk atmaktan yara olmuştu. Güçlükle yutkunup "Arel dur artık!” diye bağırdığımda Arel’in son yumruğu havada kalmıştı. Gözleri gözlerimi bulduğunda Efe bunu fırsat bilip Arel’in suratına sert bir yumruk geçirdi ve o anki savunmasızlığıyla Arel geriledi.
Efe az önce onda olmayan hakimiyeti şuan eline almış gibiydi. Tabii bu kısa sürdü. Tekrar Arel’in yumruklarına maruz kalınca bu hâkimiyet tekrar Arel’e geçiş yaptı. Etraftakiler bu durumu sakinlikle karşılayıp dizi izler gibi izlerken ben pek de alışık olmadığım bu durum karşısında fazlasıyla endişelenmiştim. Her ne kadar dayak yiyen kişi Efe olsa da ben Arel için endişe ediyordum. Bunun nedenini ben de bilmiyordum ama endişeleniyordum işte. Üstelik okuldan atılma durumu bile vardı. Zaten sorunlu bir öğrenci ve sınıf tekrarına kalmış kendisi. Pek de müsemma gösterilecek bir öğrenci değildi.
Şuan aslında kendine zarar verdiğini ya da diplomasını riske attığının farkında mıydı acaba?
Arel Efe’nin yakasına yapışıp onu duvara yasladı ve dişlerini sıkarak “İrem’den de bu kızdan da uzak duracaksın!” dedi her kelimenin üstünde durup vurgu yaparak. Ardından iğrenircesine ellerini Efe’nin yakasından çekip bana doğru ilerledi ve kaş göz işareti ile peşinden gitmemi istedi. Ne diyeceğini merak ettiğimden öfkeli olmama rağmen peşinden gittim.
Sınıfa girip kapıyı sertçe kapattı. Sınıfta kimsenin olmaması beni iyice ürkütüyordu. Şuan ki öfkesiyle bana bile saldırabilirdi. Yaptığı eylemi dahi anlamlandıramamışken beklemediğim bir öfkeyle gözlerini gözlerime sabitleyip “Senin o herifle ne işin var?” diye sordu. Hiç beklemediğim bu tepkiyle neye uğradığımı şaşırdım.
Kaşlarımı çatıp “Ne saçmalıyorsun ya sen?” diye sordum sinirle.
“O herifin yanında ne işin vardı diye sorum?” deyip sorusunu tekrarladı aynı öfkeyle.
“Bunun ne önemi var senin için? Sana ne bundan!” gözlerini yumup dudaklarını ısırdı. Gözlerim eline kaydığında elini sinirden yumruk yaptığını fark ettim. Neden bu kadar öfkelendi gerçekten de anlamamıştım. ne vardı da bu kadar sinirlendi ki? Önceden Efe ile aralarında büyük bir kapışma olduğu ve aralarındaki husumetin hala devam ettiği aşikardı ama bunun sebebi neydi bende bilmiyordum ve deli gibi merak ediyordum.
Gözlerini birkaç saniye gözlerime değdirip ardından beni başta aşağı süzdü ve kaşları tekrar çatıldı. “Senin gömleğine ne oldu?” diye sordu aynı öfkeyle. Sorularına cevap vermeden ondan kurtulamayacağımı anlayıp sıkıntıyla iç çektim. “Çay döküldü.” söylediğimle öfkesi anında yok olurken gözlerine endişe yerleşti.
"Sana bir şey oldu mu? Canın yandı mı?" Böyle bir tepki beklemediğimden afallayıp başımı iki yana salladım. Neden bu kadar endişelenmişti ki? Başımı iki yana sallayıp kendime gelmeye çalıştım.
"Az onceki tavrın neydi? Barbar mısın sen?" diye kızdım, durduk yere çocuğa saldırmıştı resmen.
"Sizi bir anda öyle yakın görünce şey sandım..." mahcubiyetle çıkan sesinden pişman olduğunu anlamıştım. Ancak kavga için pişman olduğunu kesinlikle düşünmüyordum, benim o anlara şahit olmamdan rahatsız olmuştu.
"Sanacağın bir durum yok. Anlamadan dinlemeden kimseye saldıramazsın köpek gibi! Kaldı ki dinlesen de böyle bir şey yapamazsın." Net tavrım onu şaşırtsa da bir şey demedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARMAŞIK LİSE
ChickLit"Bu araba... şu araç yani, senin mi?" diye sordu şaşkınlıkla. "Yani, eğer bu kadar çok beğendiysen gezdirebilirim seni." Adını bilmediğim kız küçük bir kahkaha atınca yanlış bir şey söylediğimi anlamıştım. Ama yanlışın hangi kelimede olduğunu bulama...