"Doğru söylüyorsun dimi?" dedim tekrarlayarak, bir yandan da çantamı toparlamaya çalışıyordum. "İyiyim dedim ya Jungkook." Elimdeki son kitabı çantama sokuşturup fermuarını çekerken kulağım ile omzum arasına kalan telefonu almıştım elime. "Tamam tamam ama bir şey olursa ara beni tamam mı?" Parmaklarımı dudağıma götürmüş tırnağımı dişlemiştim yavaşça. "Tamam bebeğim sorun yok."
Kafamı sanki o görüyormuş gibi sallamış telefonu kulağımdan çekmiştim. Aramayı kapatmış, derin bir nefes alıp verdiğimde telefondaki saate kaydı gözüm. Kenarda duran montu hızlıca elime almış ve üstüme geçirmiştim. Cidden hiç dakik değildim ve her seferinde bir yerlere geç kalıyordum. Çantayı elime almış hızlıca çıkmıştım odadan. Merdivenleri hızlıca indiğimde kapıya yaslanmış bir Taehyung girdi kadrajıma..yeniden. Yanaklarımı şişirerek kapıya doğru adımladığımda o da yaslandığı duvardan ayrılmış dikleşerek bana bakmıştı. "Niye bu kadar uzun sürdü hazırlanman?"
"Peki sen niye bekledin? Gelmeyeceğimi söylemiştim." Kapıyı açıp dışarı çıktığımda yüzüme çarpan soğuk rüzgar rahatsız etmişti bir kaç saniye. "Çok uzattın Jungkook, çocuk musun?" Alayla bir kahkaha atmıştım istemsizce. Arkamı döndüğümde çattığı kaşlarıyla bana bakıyordu. " Ben miyim çocuk?" Tek omzuma taktığım çantayı diğer koluma da geçirmiş büyük dış kapıya adımlamıştım. Çantamdan tutulup çekilmek aklıma gelmemişti.
"Hoseok gitti o yüzden benimle gelmek zorundasın." Sırtımı istemeyerek yasladığım Taehyung'un gösünden çekmiş hızlıca doğrulmuştum. Gözlerimi bir kaç defa kırpıştırmış ardından kaşlarımı çatmıştım. Bana bakıp hafifçe gülümsediğinde çatılan kaşlarımı düzeltmiştim. Taehyung'un gülümsediğini görmek çok nadirdi ve garibime gitmişti. "Neden..gülüyorsun?" Başını sağa sola sallamış ardından dudaklarını yalamıştı. "Gözlerini kırpıştırdığında sevimli oluyorsun."
Söylediği şeyin üzerimde bıraktığı his garibime gitmişti. Tüm kanımın yanaklarımda toplandığını hissetmiştim o an. Garip bir histi ve bundan nefret etmiştim. "Orda dikilip durma minik tavşan, biraz daha beklersen okula geç kalırız." Önümden geçip arabasına gittiğinde bakışlarımı ona çevirmiştim.
"Tavşan? Hah, sensin tavşan." Söylene söylene gitmiştim yanına, ayaklarımı yere sürte sürte.
Arabaya binmiş kemerimi taktığım gibi başımı cama çevirmiştim. "Hey, ateşin mi var? Kızarmışsın." Elini alnıma koyduğunda soğuk yüzümde ufak bir sıcaklık hissetmek hoşuma gitmişti. Fakat bu saniyelikti çünkü elini itmiştim hemen."Ne..hasta falan değilim ben tamam mı? Sen de..sen de insanlara böyle dokunmamalısın!" Bu sefer bedenimi de çevirmiştim cama doğru. Havaya kalkmış saçlarımı hızlıca indirmiş başımı yaslamıştım arkaya. Kulağıma dolan kırkırdama ile başımı hızlıca ona çevirmiş ve kaşlarımı çatarak bakmıştım. "Jungkook hiç uğraşma beceremiyorsun." Bakışlarımı tekrar dışarı çevirmiştim. Hala gülyordu ve komik olan şeyin ne olduğunu bilmiyordum.
Bir süre sonra okul bahçesine girmiştik yavaşça, Taehyung yerdeki tümsekten yavaşça geçmiş ardından direksiyonu hafif kırarak park etmişti arabayı. "Hoseok da gelmiş."dedim gülümseyerek kemeri hızlıca çözmüş ardından kucağımdaki çantayı alarak inmiştim arabadan. "Günaydın!" Hoseok'un yanına gitmiştim hemen. Hoseok bana tekrardan her zaman ki gülümsemesini sunmuştu. "Günaydın, sabah nerelerdeydin?"
"Geç kalmıştım ve senin de geç kalmana göz yumamazdım."dedim gülümseyerek elini saçlarıma atmış hafifçe karıştırmıştı o da. "Günaydın." Elinde basket topu olan ve tek omzuna astığı çantasıyla yanımıza gelen Yoongiye kaydı bakışlarım. Sert yapısının altında ince bir şefkat yatıyordu. "Sana da günaydın."dedim gülerek. "Geçelim mi sınıfa?" Aceleci gibiydi. Neden olduğu hakkında bir fikrim yoktu. Hoseoka dönmüş bir kaç saniye bakmıştım. "Diğerlerini beklemeyelim mi?"diye sorunca bu sefer de bakışlarımı Yoongi'ye çevirdim. İkisi arasında mekik dokuyordum sanki. Yoongi hafifçe arkasına dönmüş arabanın yanındaki Taehyung ve Jimin ikilisine bakmış hemen önüne dönmüştü. "Gerek yok farklı sınıflardayız nasıl olsa."