"Ülkenin en ünlü ailelerinden birisiymiş." Dedi birisi.
"Oldukça zenginlermiş, tabii koskoca Kim ailesi." Demişti yanındaki.
Yetimhanenin son günlerdeki en popüler konusuydu bu. Kim ailesinin yetimhanemizden birini evlat edineceği konusu dillerden dile dolaşıyordı. "Jungkook, iyi misin?" Yanıma gelen oda arkadaşım ile başımı ona çevirmiştim. "Evet, iyiyim." Ben Jeon Jungkook. Bahsettikleri Kim ailesinin sahipleneceği çocuk. "Heyecanlı mısın?"
Yugyeom'un sorusuyla terleyen avuçlarımı dizime sürtmüştüm. "Değilim desem yalan olur." Gülümsediğimde o da benimle gülümsemiş ardından yatağımın köşesine oturmuştu."Beni unutmazsın dimi?" Söyledikleri kaşlarımı çatmıştım. Yatakta biraz kaymış ve elini kavramıştım. "Öyle bir şey olması mümkün bile değil." Yugyeom dolan gözlerini silerken parmaklarını saçlarıma atıp dağatmıştı. Yataktan kalkmış yerde duran koliyi almış ve yatağa koymuştum. Komidinimdeki bir kaç şeyi koliye koymuştum. Çekmecedeki fotoğrafı elime almış çerçevesiyle koliye yerleştirmiştim. Annemden kalan tek şeydi o benim için. Bir kaç parça kıyafetimi de koliye koymuş ardından ağzını kapatmıştım. "Geldiler geldiler!" Koridordan gelen sesler ile başımı o tarafa çevirmiş ardından cama adımladım. Bahçedeki ben burdayım diye bağıran araba yurttaki herkesin dikkatini çekiyordu.
Yataktaki koliyi almış Yugyeom ile beraber merdivenlere yönelmiştik. En aşağı geldiğimizde müdürle konuşan Bay Kim'e bakmış ve hafifçe öne eğilmiştim. "Hazır mısın Jungkook?" Bay Kim bana gülümsediğinde karşılık vermiş ve başımla onaylamıştım. Beraber yurttan çıkarken arabanın etrafında toplanmış kişileri görmüştüm. Merdivenleri yavaşça inmiş arabanın önüne gelmiştik. Elimdeki koliyi yere koymuş karşımdaki bedene gülümseyerek bakmıştım. Dolmuş gözlerimi tutamazken sıkıca sarılmıştım çocukluğuma.
Ayrıldığımızda yüzümü elimin tersiyle silmiştim. "Aramız açılmayacak, sorun yok." Başımla hızlıca onayladığımda yerdeki kutuyu almıştım. Bay Kim arabaya bindiğinde ben de binmiş ve kapımı kapatmıştım. Köşeye sinmiş kucağımdaki orta boyuttaki kutuya sıkıca sarılmıştım. "Yanımızda rahat olmalısın Jungkook, biz artık bir aileyiz." Gülümseyerek başımla onay vermiştim ona. Çok uzun sürmeyen yolculuğun ardından giriş yaptığımız koca malikhaneye bakmıştım. Gerçekten kocamandı. Koca evin yanı sıra basketbol sahası olması ağzımı açık bırakan unsurlardan birisiydi. Araba durduğunda kemerimi çözmüş açtığım kapıdan inmiştim. Gözlerimi koca havuza dikmiştim önce ardından büyük bahçeye. "Jungkook, hadi gel."
Bay Kim'in seslenmesiyle transtan çıkmış gibiydim kucağımdaki koliyi en baştaki gibi sıkıca kavrıyordum. Basamaklardan yavaşça çıkıp koca kapıya çevirdim gözlerimi. Kapının açılmasıyla burnuma dolan güzel koku gözlerimi bir kaç saniye kapatmamı sağlamıştı. "Hadi gel." Bay Kim'i takip ederken hızlı gelen topuk tıkırtısıyla başımı sesin geldiği yere çevirdim. "Jungkook! Sonunda geldin!" Bayan Kim bana coşkuyla yürüdüğünde elimdeki kutuyu yere indirmiş ve sarılmasına karşılık vermiştim. "Evine hoşgeldin." Kurduğu cümle ile gülümserken koliyi tekrar kucağıma almıştım. Çalan zil ile dikkatimiz oraya yönelirken içeri giren bedeni bir kaç saniye süzmüştüm. Uzun, dalgalı ve siyah saçları, esmer teni ve baygın bakışları. Oldukça dikkat çekiciydi. Yanımıza gelip tek omzuna taktığı çantasıyla durduğunda beni baştan aşağı süzmüştü. "Taehyung, sana bahsetmiştik ya hani, bak bu Jungkook."
Hiçbir şey söylemedi. Tek bir kelime bile etmeden yanımızdan gittiğinde arkasından bakakalmıştım. "Ah, kendisi biraz soğuk biri, takma sen onu." Başımı sallamış ve hafif tebessüm etmiştim. "Sorun yok Bayan Kim." Bayan Kim gülümsemiş ve elini sırtıma koymuştu. "Gel seni odana götüreyim." Bayan Kim sırtımdan tutarak beni yönlendirdiğinde izin vermiştim ona. Odanın önüne geldiğimizde beyaz kapıyı açmış ve içeri girmiştik. "Nasıl? Beğendin mi?" Odaya girmiş ve etrafa iyice bakınmıştım. Herşey fazla güzel ve sevimliydi. Çilekli yatak nevresimine bakmış ve gülümsemiştim. "Çok güzel olmuş teşekkür ederim." Bayan Kim gülümsemiş ve dolabın önüne geçmişti. Kapağını açtığında gözlerim hafifçe açılmıştı. Bu kadar kıyafete ne gerek vardı?